Translate.vc / Espagnol → Turc / Calderón
Calderón traduction Turc
107 traduction parallèle
¿ Qué hay de Calderón?
Ya Calderon?
Nos agradaría tener noticias de sus hombres de genio... de Velázquez y Calderón.
Dâhilerinizden vereceğiniz havadisleri duymak isteriz. Velazquez ve Calderon.
Señora Calderón,
Bayan Calderon.
Entre las bellezas de la ciudad, Baronito encuentra la mujer de su vida, Señora Calderón.
Tüm çanlar hep birlikte Baronito ve Seura Calderon'un aşkını ilan ederler.
Si ustedes lo quieren investigar en el expediente de bombas seguiremos con éste calderón azul arriba de la bomba.
Çocuklar bomba dosyasına bakar mısınız bombanın üstündeki mazi kazan neymiş?
Los agentes Schiff y Calderón.
Bunlar da ajan Schiff ve Calderon.
- Y yo Calderón.
Ben de Calderon.
¡ Calderón!
Calderon!
El Sr. Calderón. El embajador. Martín Van Buren, Octavo Presidente de los EE.UU.
MARTlN VAN BUREN, Birleşik Devletlerin 8.
No cabe la menor duda de que tanto el Sr. Holabird y su embajador, el Sr. Calderón han procedido con la más sincera fe en la justicia de su causa.
Hiç kuşkum yok ki Bölge Savcısı Holabird, Katolik Majesteleri, İspanya Kraliçesi İsabella... ve saygın vekili Senyor Calderon'un, kendi iddialarının doğruluğundan tamamen emin şekilde hareket ettiğinden eminim.
Le presento al Sr. Calderón, el embajador de España.
Buyurun. Tanıştırayım, Senyor Calderon, İspanya Elçisi
Verá, Sr. Calderón... Hay un número creciente de personas en esta parte del país que consideran que los del sur estamos por debajo, y no sólo geográficamente.
Bakın Senyor Calderon, ülkenin bu kısmında giderek artan sayıda insan... biz Güneylileri coğrafi konumumuz haricinde de kendilerinden aşağı görüyor.
Pregúntese, Sr. Calderón...
Kendinize şunu sorun Senyor Calderon...
Tristán Calderón.
Tristan Calderon.
¿ Qué le dijo a Calderón sobre Ezequiel?
Calderon'a, Ezequiel hakkında ne söyledin?
El que capture a Ezequiel... se lo entregará a Calderón y lo mantendrá en secreto.
Ezequiel'i yakalayıp onu Calderon'a teslim eden ve bunu sır olarak saklayan kim olursa olsun verilecek.
¿ No quiere que le digamos a Calderón?
Calderon'a söylememizi istemiyor musunuz?
Señor... podría ser muy peligroso... si no llama a Calderón.
Efendim? Calderon'a haber vermezsek işler tehlikeli hale gelebilir.
Incluso los soviéticos presos en el "Calderón" comieron carne humana. Había un campo con miles de prisioneros rusos ellos se morían de hambre.
O yüzden, çok özür dilerim cesetlerin arka kısımlarını kesip almaya başladılar hem Ruslar hem de Almanlar bunu yapıyordu.
un general del comando de mí división Panzer recibió la orden del Führer de dejar el "Calderón" en la noche del 18 o 19 de enero
Sonunda sıhhiyecilerin yanına ulaştığımızda yere yığıldı.
En los últimos días de Enero, el Ejército Rojo dividió el "Calderón" en dos bolsones pequeños.
Birinci taburdan bir teğmen bizlere son mermiyi kendimize saklamamızı önermişti.
sus tropas derrotadas traían la marca de la muerte después de dos meses y medio en el "Calderón".
İntihar etmesi için verilen bir ipucuydu.
Embajadora, llegaron las tomas del Depredador en la Base Calderón Vilas.
Sayın Büyükelçi, Atlantik sahilindeki Calderon Vilas deniz üssündeki keşif aracından ilk görüntüler geldi.
Oye, te oí en el hotel, pidiéndole al tal Calderón que buscara a alguien.
Bak, otelde Calderon'a birinin yerini sorarken size kulak misafiri oldum.
Hoy estuve con Miguel Calderón.
Memnun oldum. Bugün Miguel Calderon'la karşılaştım.
Pero... prefiero tomar un rumbo diferente. Calderón empieza el lunes.
Ama benim kafamdan başka bir şey geçiyordu.
Un arremoliando calderón de gas supercaliente.
Girdap yaparak dönen, tarifsiz sıcaklıkta, kozmik bir gaz kazanı.
El núcleo de un solo átomo de hidrógeno se compone solo de un protón el que a veces, dentro del calderón solar a altas presiones y temperaturas, puede ser disparado hacia otro, y bang!
Tek bir hidrojen çekirdeği bir protondan meydana gelir, yüksek sıcaklık ve basınç altında güneş kazanında arada bir başkasıyla çok yakına gelip sıkışır ve bum!
Cam Calderón.
Cam Calderon.
- Ha sido un placer, Sr. Calderón.
- Sizinle tanıştığıma memnun oldum, Bay Calderon.
Dicen que Calderón era responsable... de la mitad de la coca que había en las calles en los años 80, pero era tan poderoso que nadie podía tocarlo.
Calderon'un 80'lerde sokaklarda satılan kokainin yarısından sorumlu olduğu söylenir fakat o kadar güçlüydü ki, kimse ona dokunamadı.
Quizá el asesinato sea sólo la forma de Calderón de decir...
Belki de basitçe Calderon'un deyişiyle
Calderón lo hiciera a propósito... para hacer parecer sospechosos a los del hospital... para la remota posibilidad de que se encontrara el cuerpo.
Calderon cesedin bulunması halinde şüpheyi hastane personeline çekmeyi düşünmediyse.
César Calderón "el Diablo"...
Cesar "el diablo" Calderon...
Tenemos la intención de hacer precisamente eso, Sr. Calderón.
Bizim niyetişmiz de bunu yapmak, Bay Calderon.
¿ La coartada de Calderón?
Calderon'un tanığı?
Cesar Calderón... el objetivo de su investigación.
Cesar calderon--araştırmanızın hedefi.
¿ Calderón?
Calderon?
La investigación de Calderón está muy por encima de mi nivel.
Calderon'un araştırılması benim memuriyet derecemin çok üstündedir.
Es un collar precioso el que lleva, Sr. Calderón.
Taktığınız kolye çok hoş Bay Calderon.
¿ Es que volvió el antiguo Calderón.. no el torbellino de coñac, hombre renacentista que vemos antes nosotros, sino el asesino despiadado?
bizim de daha önce gördüğümüz konyağını yudumlayan, rönesans adamı yaşlı Calderon değil de diğeri, o zaman mı acımasız bir katile dönüştü?
Y éste es su coche, Sr. Calderón.
Bu sizin arabanız Bay Calderon.
El presidente mexicano Felipe Calderón viaja esta semana a China para encontrarse con el ministro Wen Jiabao, para luego tomar unas merecidas vacaciones en Negril, Jamaica, mon.
Meksika başkanı Felipe Calderon Başbakan Wen Jiabao ile görüşmek için bu hafta Çin'e gidecek ve sonrasında hak edilmiş bir tatil için Negril, Jamaika'ya geçecek.
- Calderón?
- Calderon?
¡ Calderón nos va a cortar el cuello y arrancarnos las lenguas por el puto agujero!
Calderon boğazımızı kesecek ve dilimizi lanet delikten geçirecek.
Si le vamos a pagar a Calderón esta noche necesitamos mover esta mierda.
Eğer Calderon'a parasını bu akşam vereceksek biraz mal satmalıyız.
O jodemos a los drogadictos o Calderón nos jode a nosotros.
Ya biz keşleri becereceğiz ya Calderon bizi becerecek.
- Juez Calderón.
- Judge Calderon.
La gente de Calderón llamó dos veces.
Calderon'un adamları iki kere aradı.
Los alemanes llamaban a su território, "El Calderón".
Binlerce kişi Volga'ya kaçtı.
El número de muertos es excepcionalmente alto, por causa de las 12 semanas de hambre que esos soldados malnutridos pasaron en el "Calderón" sitiado.
1943 baharında, Stalingrad etrafına kurulan geçici kamplarda 50.000 insan hayatını kaybetti.