English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espagnol → Turc / Cosmos

Cosmos traduction Turc

790 traduction parallèle
El destino de alguien, su completo futuro depende del cosmos.
Bir tanesi kader, diğeri gelecek. Kozmosa bağlı.
Realizará la entrega al Dr. Hendron en el observatorio Cosmos.
Teslimat, Cosmos Gözlem Evi'ndeki Doktor Hendron'a yapılacak.
¡ Oh! Esto procede del cosmos. Toma Mooch.
Gökyüzünden gerçek bir parça Al, Mooch.
Información del Centro Internacional Cosmos.
Uluslararası Uzay Merkezinden gelen bilgiler.
Vuelvo del cosmos, compañeros, mi humilde experiencia, técnica, resume, ahora, la que será la vuestra, la de vuestros enemigos, la de vuestros dirigentes políticos, y la de los poetas.
kozmosdan geldim, yoldaşlarım, mütevazi teknik tecrübelerim şuanda sizinkini taklit ediyor, düşmanlarınızınkini, politika liderlerinkini ve şairlerinkini.
Lo sé, compañero Khrouchtchev, que era una ilusión óptica, y que al contrario todo era vasto e irremediable, era el abismo que habita en nosotros, por lo que volábamos en el cosmos, y los miles de millones de miserables pegados a la Tierra,
onu iyi biliyorum, Kruşçev yoldaşım, görsel bir evhamdı, ve, tam tersi, aramızdaki uçurum daha büyük ve onarılamazdır. Evrende uçuyoruz ve zavallı milyar insanlar hala dünyaya bağlı duruyor, umutsuz sinekler gibi.
— ¡ Cosmos, aquí!
Kosmos, Kosmos! Buraya gel!
¡ Cosmos, entra!
Kosmos, yakala onu!
En el cosmos, la infinita pequeñez es una raíz infinita de la parte más pequeña de un átomo.
Evrende sonsuz küçüklük, bir atomun en küçük parçasının sonsuz köküdür.
" No consiguió firmar el noble pacto entre el cosmos sangriento y el alma pura - gladiador difunto, pero intacto
Kanlı evren ve saf ruh arasındaki antlaşmayı tasdik edemedim. Ölmüş ama zarar görmemiş bir gladyatör.
UN FILM PERDIDO EN EL COSMOS Es para ti.
EVRENDE BAŞIBOŞ DOLANAN BİR FİLM
Volvieron al cosmos en las alas del viento.
Rüzgarın kanatlarında evrene geri döndüler.
El suplicio del hombre que vive en una eternidad estéril, sin Dios, como una llama diminuta que parpadea en un inmenso vacío, sin nada salvo desolación, horror y degradación, que le oprimen en un cosmos negro y absurdo.
Çıplak, tanrısız bir boşlukta, kara, saçma bir evrende bir deli gömleği oluşturan korku ve aşağılanmanın olduğu engin bir boşlukta küçük bir alev gibi yaşamak zorunda kalan insanın çıkmazı.
Es peligroso enviar al cosmos a gente como tú.
Senin gibileri uzaya yollamak tehlikeli..
Pero insistió, su testamento, que lo enterraran en la Tierra. ¿ Acaso es el cosmos una mala tumba para él?
Ama Yeryüzüne gömülmekte ısrar ederdi. Uzay ona kötü bir mezar mı oldu?
En realidad, no tenemos interés en conquistar ningún Cosmos.
Evreni fethetmekle ilgilenmiyoruz.
Lo que queremos es extender la Tierra hacia las fronteras del Cosmos.
Dünya'yı evrenin sınırlarına kadar genişletmek istiyoruz.
El cosmos...
Evren :
No tengo nada que ver con el Cosmos Y el movimiento de la Tierra.
Evrenle ilgilenmiyorum, ya da yeryüzü hareketleriyle.
Una nueva visión del Cosmos
Yeni bir kainat görüşü için,
Hubo un tiempo cuando esa enorme masa de materia que forma el cosmos, Ias galaxias, Ios sistemas solares, a nosotros mismos... se hallaba en estado de concentración primaria.
Zamanın birinde çok ağır bir kütle evreni, güneş sistemini ve bizleri yarattır...
Tienes que comprender que el champagne no cambia el cosmos.
Anlamalısın Şampanya evereni değiştirmez!
El cosmos no me interesa.
Kevin, evren beni ürkütmüyor.
Molly, si estás arriba, en la oscuridad del cosmos,
Molly... Dışarıda, evrenin karanlık bir köşesindeysen beni bekleme.
El carbono es muy abundante en el cosmos y produce moléculas orgánicas complejas excelentes para la vida.
Evrende muazzam miktarda karbon vardır ve hayat için çok çok iyi, fevkalade karmaşık moleküller ortaya çıkarır.
COSMOS SUPLEMENTO
- 1990 yılı güncellemesi -
Todas las civilizaciones técnicas del cosmos, por más distintas que sean deben tener un idioma en común :
Ne kadar farklı olursa olsun, evrendeki tüm gelişmiş uygarlıklar, ortak bir dile sahiptirler.
Y es que el cosmos es muy grande.
Bildiğiniz gibi kozmos çok büyüktür.
El deseo de tener un vínculo con el cosmos refleja una profunda realidad.
Astrolojinin bu inadı aslında, bizim kainatla bir bağlantımız olduğu cazibesine dayanır.
El enfrentamiento entre las dos visiones del cosmos Tolomeo contra Copérnico llegó a su cúspide con un hombre que...
Dünya merkezli ve Güneş merkezli iki ayrı kainat düşüncesinin, birbirleriyle en çok çatıştığı zamanlarda Ptolemy hem astronom hem de bir astrologtu.
El hombre que buscaba la armonía del cosmos vivió en una época de discordia en la Tierra.
Zamanındakilerle düşünce ayrılığına düşşe de, kâinattaki düzen ve uyumu görebilmişti.
Fue el primero en combinar la imaginación con mediciones precisas para salir al cosmos.
Doğru ölçümleri engin hayalgücüyle birleştirip, kainatı bilmeye atılan adımların ilkini gerçekleştirmişti.
A Kepler, sólo le interesaba la búsqueda de un cosmos basado en los sólidos perfectos.
Ama bunlar Kepler'e göre mükemmel çokyüzlülere göre, kozmik sistemi anlamaya çalışırken sadece tesadüf eseri keşfettiği birşey.
En el cosmos, no se puede impedir el cambio.
Kozmosta, değişimden kaçış yoktur.
No se necesita mucho para desestabilizar el clima y convertir a nuestro único hogar en el cosmos en un infierno.
Dünya ikliminin dengesini bozup evrendeki tek barınağımızı bir tür cehenneme çevirmek çok şey gerektirmeyebilir.
COSMOS SUPLEMENTO
GÜNCELLEME
Mientras tanto, el cosmos es inconmensurablemente rico.
Bunun yanında evren ölçülemez bir büyüklüğe sahiptir.
El pilar firme entre todos los movimientos relativos del cosmos.
Kozmostaki göreceli hareket yapısının temel bir öğesi.
Pero quizás seres más avanzados estén viajando al futuro lejano y al pasado remoto no a mínimos de 40 años atrás en la Tierra sino para presenciar la muerte del Sol o el origen del cosmos.
Fakat belki de bizden daha gelişmiş bir medeniyet uzak geleceğe ve geçmişe yol alarak 40 yıllık kısa mesafelere değil de mesela ; güneşin ölümüne, ya da evrenin doğuşuna tanıklık edebilir.
Esta materia abunda en el cosmos y la produce la misma química en todas partes.
Kâinatın heryerinde bol bulunan organik materyal hep aynı kimyasal olaylarla oluşurlar.
La vida se inició poco después del origen terrestre. Quizás el origen de la vida sea un proceso químico inevitable en planetas semejantes en todo el cosmos.
Kainattaki sayısız dünya benzeri gezegenlerdeki gibi, dünyamızda yaşamın kaynağı fosillerden bildiğimiz kadarıyla, dünyanın oluşumundan kısa bir süre sonra meydana geldi.
Es lógico : Mayormente, el cosmos está formado de hidrógeno que devora oxígeno.
Bu oldukça mantıklı, çünkü evrenin neredeyse heryerinde oksijeni tüketen hidrojen bulunmakta.
En estos experimentos no hay nada que sea peculiar de la Tierra. Los gases y las fuentes energéticas usadas son comunes en todo el cosmos.
Bu arada aklıma gelmişken, bu deneylerin başlangıcında kullanılan gazlar, bu dünyaya özgü olmayıp, tüm evrendeki mümkün olabilecek gazlardır.
Las moléculas de la vida colman el cosmos.
Yaşam molekülleri evreni dolduruyor.
La exploración del cosmos es un viaje al autoconocimiento.
Evreni keşfetmek demek kendimizi keşfetmek gibi.
A veces creo que somos afortunados por vivir en esta época en que, por 1ª vez, en la historia humana vamos a otros mundos y emprendemos un profundo reconocimiento del cosmos.
Bazen düşünüyorum ne kadar şanslı bir nesiliz ki tarihte başka dünyaları ziyaret eden ve evrenin derinliklerine ulaşan ilk bizler olduk.
Esta revolución creó el cosmos del caos.
Bu devrim, kaostan uzak bir evren anlayışı getirdi.
A este carácter ordenado y admirable del universo se lo llamó cosmos.
Bu düzenli ve hayranlık uyandıran yapıya "evren" denildi.
COSMOS SUPLEMENTO
Belgesele 1990 yılında yapılan güncelleme.
• Cosmos :
Kozmos
COSMOS SUPLEMENTO
COSMOS Güncelleme ( 10 Yıl Sonra )

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]