Translate.vc / Espagnol → Turc / Cúando
Cúando traduction Turc
560,155 traduction parallèle
Solo tendremos que esperar que encuentren su camino a la superficie cuando más las necesite.
En çok ihtiyaç duyduğu anda, su yüzüne çıkacaklarını umalım.
Emma, cuando nos conocimos, solo había una cosa que me importaba... obtener mi venganza.
Emma, tanıştığımız zaman, benim için önemli olan sadece tek bir şey vardı intikamımı almak.
Puedes preguntárselo a Abigail cuando la detengamos.
Onu tutukladığımızda Abigail'e kendin de sorabilirsin.
Cuando salías de Pangea, y yo me moría de miedo por los jabalíes,
Pangea'dan ayrılırken... ve ben çatalkuyruklar tarafından boynuzlanırken...
Cuando todo esto haya acabado, y seas ya una adulta, nos tomaremos una cerveza.
Bunlar bittiğinde sen yetişkin olduğundan dolayı... bir bira içeceğiz.
Ya me tomé mi primera cerveza cuando tenía 14 años.
Ben ilk biramı 14 yaşımda içmiştim zaten.
Cuando tenía 14 años,
Ben 14 yaşımdayken...
¿ y tú te obsesionas en cuando se tomó su primera cerveza?
Ve sen onun... ilk birasına mı takıldın?
Cuando buscas una foto mía, se reemplaza por una imagen tratada.
Benim fotoğrafıma baktığın zaman, değiştirilmiş bir fotoğraf görüyorsun.
Pero cuando oí el nombre de Kenyatta, lo reconocí.
Ama Kenyatta ismini duyunca, tanıdım.
Sé dónde estaba cuando me pusieron el biodrive en mi cabeza.
Kafama biyo-disk koydukları zaman nerede olduğumu hatırladım.
Pero hay una tormenta desplazándose y no planeo estar aquí cuando llegue.
Ama yaklaşan bir fırtına var. Ve o gelmeden biz burdan tüyeceğiz.
Así te acordarás de mí cuando tu mundo se derrumbe a tu alrededor.
Dünya başına yıkıldığında beni hatırlayabil diye.
Cuando recibí los resultados preliminares, supuse que de alguna manera debías haber contaminado la muestra.
İlk çıkan sonuçlara bakınca, bir şekilde onu kirlettiğinizi düşündüm.
A menos que el apartamento de Leonard también tenga un mapache que se abre camino con los dientes cuando hace frío, ¡ ve para allá!
Leonard'ın dairesinde, soğuk gecelerde önündeki her şeyi çiğneyen bir rakun yoksa oraya git!
Justo cuando pensaba que ya no podías estar más buena.
Ben de tam daha seksi olamaz diye düşünürken söyledin.
Sí, están bien siempre y cuando tengan un regulador viviendo con ustedes para distraerlos de sus problemas maritales.
Evet, evlilik sorunlarınızı göz ardı edebileceğiniz biriyle beraber yaşadığınız sürece iyisiniz tabii.
Sí, estoy tratando de descubrir el nanómetro y el attosegundo, preciso en dónde y cuándo sucede un evento de conciencia.
Bilinçli bir hareketin oluşma yerini ve zamanını nanometre ve attosaniye boyutuna kadar kesin olarak bulmaya çalışıyorum. Şu işe bak sen!
Sabes, cuando tenía seis años, quería casarme con el gorila de "Buenas noches, Gorila".
Good Night, Gorilla filmindeki gorille evlenmek istiyordum. Bir bildiğim varmış.
¿ cuándo decidí tomarla?
O kaşıkla ne yiyeceksin?
Odio cuando la gente hace esa clase de cosas.
Tina kim?
Número dos : cuando publiquemos, mi nombre va primero.
Çalışma yayımlandığında benim adım üstte yazacak.
No quiero estar hablando cuando la orquesta toque para que salgamos.
Orkestra süre bittiği için müzik çalarken konuşmak istemiyorum.
Sí, ¿ cuándo se fue?
Evet, yaptığı kabalık.
Ahora, cuando llegue a esta ecuación de aquí, insúltame en serio. ¿ Sabes?
Şimdi denkleme odaklanmama yardım et. Anladın mı?
Pero, cuando eres inseguro ninguna cantidad de validación externa puede hacerte sentir seguro.
Ama kendini güvensiz hissettiğinde dışsal geçerliliğin dozu ne olursa olsun kendini güvende hissettiremez.
¿ Cuándo empezarás a hacerlo?
Ne zaman başlayacaksın?
Es por eficiencia, cuando tengo sed, tengo acceso al agua.
Verim almak için taktım. Susadığım zaman suya erişimim olacak.
Y para cuando tenga hambre, sopa de lentejas.
Acıktığım zaman da mercimek çorbam var.
Oye, ¿ desde cuándo haces la colada un jueves?
Ne zamandan beri perşembe günleri çamaşır yıkar oldun?
Parecías un poco chiflado cuando apareciste en el laboratorio.
Laboratuvara geldiğin zaman biraz tuhaftın zaten.
Y ya saben lo que pasa cuando gente como yo va a la cárcel.
Hapishanede benim gibi insanların başına ne geldiğini biliyorsunuz.
Sé que cuando "sales a correr", paras a comprar una rosquilla.
Koşuya çıktığın zaman çörek aldığını biliyorum.
Para mí también fue difícil cuando volví.
Aynısı bana da olmuştu.
Noten, que cuando decimos "detrás de las banderas" en realidad no nos referimos a estas banderas.
Aklınızda bulunsun, bayrakların arkasında dediğimizde gerçekten bu bayrakları kastetmiyoruz.
Cuando regrese a trabajar, la vamos a dejar con estas personas.
İşe geri döndüğümde çocuğumuzu o insanlara emanet edeceğiz.
Voy a estar justo aquí esperándote en la noche cuando regreses a casa.
Akşam olup sen eve dönene kadar burada bekleyeceğim.
Mira, Bert, cuando yo tuve dinero, salí con un montón de chicas que no eran las adecuadas para mí.
Bak Bert benim param varken bana uygun olmayan bir sürü kızla çıktım.
Entiendes que llamaron cuando te la llevaste.
Bakımdan aldığınız anda aradıklarının farkında mısınız?
La teoría dice que cuando pones a prueba tu cerebro, las neurofibras se volverán más densas y las células gliales más brillantes.
Teoriye göre, eğer gerçek manada beynini yorarsan Nevrofiberler daha kalın ve glia hücreler daha parlak hale gelir.
Lo hice cuando tenía ocho años.
Onu öğrendiğimde sekiz yaşındaydım.
Sí, al principio parecía abrumador, pero entonces me he dado cuenta de que es como el juego de química que tenía cuando era un niño.
Evet, ilk başta korkutucu gözüküyordu ama sonradan fark ettim ki çocukluğumda sahip olduğum kimya setine benziyor.
La clave es lanzar la bola cuando la anterior esté en su punto más alto.
Kilit noktası, bir top yörüngenin tepesine çıktığında diğer topu atmalısın.
Aunque cuando intentaba hacerse una idea de la propina, estoy seguro que he visto cómo le salía humo de las orejas.
Gerçi bahşiş ücretini anlamaya çalışırken kulaklarından duman çıktığını gördüm.
Sheldon, ¿ es posible que cuando las cosas se ponen realmente complicadas, lo dejes estar?
Sheldon, bazı şeyler zorlaştığında hemen vazgeçiyor olman, mümkün mü?
Cuando mi prometida supo que le ofrecía un trabajo a mi ex novia, dijo que era una idea estúpida y me tiró un zapato.
Nişanlım, eski sevgilime bir iş teklif ettiğimi öğrendiğinde bunun aptal bir fikir olduğunu söyledi ve bana bir ayakkabı fırlattı.
Bueno, ya que crees que mis trucos de magia son tan vergonzantes, me he puesto a preguntarme los grandes aficiones que tenías tú cuando eras niña.
Benim sihirbazlık numaralarımı utanç verici bulduğundan beridir çocukken hangi harika hobilerin olduğunu merak ediyordum.
No puedo creer que te rieras de mí durante estos años cuando tú eras una ventrílocua en secreto.
Onca yıldır benimle dalga geçerken senin de bir vantrilok olduğuna inanamıyorum.
Cuando te casas con la señorita Bernie, te casas conmigo.
Bayan Bernie ile evlendiğinde benimle de evlenirsin.
Nadie sabe cuándo el mundo... se convirtió en esto.
Dünyanın bu hâle ne zaman geldiğini kimse bilmiyor.
Porque cuando estamos con él, todo está bien.
Çünkü onunla birlikteyken sorun olmuyor.