Translate.vc / Espagnol → Turc / Dayan
Dayan traduction Turc
16,180 traduction parallèle
Aguantará 15 más.
Bir 15 asır daha dayanır.
Las rebeliones están construidas con esperanza.
İsyanlar umuda dayanır.
Las rebeliones están hechas de esperanzas.
İsyanlar umuda dayanır.
¿ Cuánto más puede soportar esa cosa?
Bu şey daha ne kadar dayanır?
Enviaremos a la luna, a 385.OOO km de distancia de la estación de control en Houston, un cohete gigante de más de 9O m de altura, del largo de esta cancha de fútbol americano, confeccionado de nuevas aleaciones de metal, algunas de las cuales aún no se han inventado, capaces de resistir el calor y la presión muchas más veces de las que se han experimentado, en una misión nunca antes intentada a un cuerpo celeste desconocido, y luego lo traeremos de regreso a la Tierra de manera segura,
91 metreden uzun bu futbol sahasının uzunluğunda daha bazıları icat bile edilmemiş olan ; ısıya ve gerilime şimdiye dek görülünden birkaç kat daha dayanıklı metal alaşımlardan yapılan dev bir roketi ; daha önce gönderilme denemesi yapılmamış bir gök kitlesine gönderip saatte 25 bin milden fazla hızla ;
La unidad en el partido es algo vital.
Parti dayanışması, kritik olacak.
Esto no debe interferir con la unión del partido.
Ve bunların hiçbiri parti dayanışmasını engelleyemez.
Si nos quedamos juntos, estaremos bien.
Dayanışırsak sorun olmaz.
El fin de una era de principios, como la unidad del partido.
Parti dayanışması gibi ilkelerin sonu.
Está bien documentado, Dr. Shep.
Yazılı kanıtlara dayanıyor, Dr. Shep.
¡ Espera, Katie!
Dayan Katie!
¡ Sujétate, Maiki!
Dayan Mikey.
Leo, ¡ aguanta!
Leo, dayan!
- ¡ Resiste, hermanito!
- Dayan küçük kardeşim!
¡ Aguanta, mamá!
Dayan, anne!
Si le diera la señal indicada ella me tocaría a la puerta sin ropa interior.
Eğer onu doğru sinyal verirsem altında iç çamaşırı olmadan kapıma dayanır.
Ponte contra la pared.
Duvara dayan.
Conciencia de que tus huesos son insoportablemente blandos y tu vida, tan frágil que podría desvanecerse en cualquier momento.
- Kemiklerinizin dayanılmaz şekilde yumuşak ve hassas yaşamınızın her an yok olabileceğinin farkında.
Nunca te permites sucumbir a la atracción de la estabilidad.
Dayanıklık eksikliğine yenilmeye asla izin vermezsin
¿ Estabilidad?
Dayanıklık?
¡ Joe!
Dayan Joe.
¿ Joe?
- Hadi dayan Joe.
No sé cómo se mantienen en pie en todo ese cuero.
O derilerin içinde nasıl dayanıyorsunuz anlamıyorum.
Espera
Dayan.
Puerta resistente a explosivos.
... zorlamaya ve patlamaya dayanıklı kapı.
Ya viene gente. ¡ Aguanta, aguanta!
Yardıma geliyorlar. Dayan. Dayan.
Agárrate.
Dayan!
Créeme, apenas se sepa que murió, los lobos estarán en la puerta.
İnan bana, öldüğü iyice duyulunca kurtlar kapıya dayanır.
Muy resistente.
Çok dayanıklı.
Se basa en un prototipo de Hammer.
Hammer'ın yaptığı bir prototipe dayanıyor.
Luke, resiste.
Luke, dayan.
Ya usamos abulón para crear mejores equipos de combate para soldados.
Denizkulağını, daha dayanıklı askeri ekipman yapmak için zaten kullandık.
Para mejorar genéticamente la durabilidad, la maleabilidad y las propiedades curativas de la epidermis humana.
İnsan derisini dayanıklılık, esneklik ve iyileşme özellikleri bakımından genetik olarak geliştirmek için de.
Yo tampoco, hasta que fue importante.
Ben de öyleydim, yumurta kapıya dayanınca kadar.
Mantuve silencio, con la esperanza de que las negociaciones sean exitosas... pero la espera es inaguantable.
Görüşmeler etkilenmesin diye bu zamana kadar sustum ama dayanılacak gibi değil.
La cooperación es nuestro propósito.
Dayanışma gayemiz.
La cooperación es nuestro...
Dayanışma...
Tolerancia máxima del portal excedida.
Maksimum portal dayanım sınır aşıldı.
Resiste, Nicky.
Dayan Nicky.
Aguanta ahí, tengo algo nuevo para que pruebes.
Dayan biraz daha, deneyecek yeni bir şey buldum.
Solo sosténgase del...
- Şuraya biraz dayanıp...
Y cuando esos mismos inspectores miren su vía, con la mitad de clavos, medio suelta y que se mantiene unida de milagro, van a hacerle unas preguntas muy delicadas, incluyendo qué demonios ha hecho con todo su dinero.
Aynı müfettişler senin raylarında baktığında ve inşallah dayanır diye dua ettiğin yarım kazık ve bağlantıları gördüğünde çok zor bazı sorular soracaklar. Paralarıyla ne yaptığın da buna dâhil.
- Espero que aguanten hasta el almuerzo.
Umarım öğlen yemeğine kadar dayanırsınız.
Es un pin de solidaridad con la Policía.
- Bir Polis Dayanışma Rozeti.
- En la solapa de Bob el pin de solidaridad con la Policía de Los Ángeles.
- Bob'un rozeti. Polis Dayanışma Rozeti.
Su fuerza, su dignidad, y su apoyo a lo largo de este juicio han sido una tremenda fuente de inspiración y fuerza para todos nosotros.
Onların gücü, ağırbaşlılığı ve desteği bize davada şahane bir ilham ve dayanıklılık kaynağı oldu.
Los grandes señores del Poniente solo nos toman en cuenta... si nuestros pequeños asaltos están por sus reinos... y llegan a molestarles.
Westeros'un büyük lordları bize aldırış bile etmedi. Ta ki küçük baskınlarımız krallıklarına dayanıp onlara sıkıntı verene kadar.
Pues no podré enfrentar otro día si mi dulce hijo está muerto.
Güzel oğlum olmadan bir güne daha nasıl dayanırım?
Aguanta.
Dayan.
Un momento.
Dayan, direksiyona geçeceğim.
Vas a estar bien, Joe.
- Dayan.