English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espagnol → Turc / Dublín

Dublín traduction Turc

433 traduction parallèle
CIERTA NOCHE EN EL TURBULENTO DUBLÍN - 1922
Çatışma Dolu Bir Gece Dublin - 1922
Ésa es la última botella de whisky irlandés de aquí a Dublín.
Son şişeydi o, Dublin'e kadar başka İrlanda viskisi yok ki.
- Ahora mismo estaba en el viejo Dublín.
- Biraz önce Dublin'e geri dönmüştüm.
Ahí estaba, en el viejo Dublín.
Dublin'e geri dönmüştüm.
- Yo de Dublín.
- Ben de Dublin'liyim.
En la ciudad de Dublín, donde las chicas son preciosas, mis ojos se fijaron en la señorita Molly Malone.
Güzeldir hepsi kızların. Gördüm ilk defa, tatlı Molly Malone'ı.
En la ciudad de Dublín, donde las chicas son preciosas...
Dublin'dir adı bu diyarın. Güzeldir hepsi kızların.
Un día fuimos a Dublín a la feria de ganado.
Bir keresinde o Dublin'e at gösterisine gidecekti.
¿ Cuidar de la casa mientras os divertís en Dublín?
Burada oturup eve bakacağım. Ve senin Dublin'de oyuna katılmana izin mi vereceğim?
Seré el hazmerreír de Dublín. Adiós, Hatty.
- Hoşça kal Hattie.
- A la hora del tren a Dublín.
- Dublin trenini beklerken.
Estaba por cerrar un acuerdo en un negocio en Dublín mañana.
Yarın Dublin'deki bir dükkan için anlaşma yapacaktım.
- ¿ Viene de Dublín, Sr. O'Reilly? - Exacto.
- Dublin'den mi, Bay O'Reilly?
- Dublín.
- Dublin.
- Ah, ¿ es el caballero de Dublín?
- Dublin'den gelecek bey olmalısınız.
Una vez en Dublín, durante un show ecuestre me llamó... un hombre que quería vestirme con ropa interior negro.
Bir keresinde Dublin'de bir at gösterisindeydim ve Sheldon otelinde bir adamdan siyah iç çamaşırı giymem için telefon aldım... şahsen seni hatırlattı.
Muy buenos. Señora, no insulte a estas cigalas irlandesas cogidas en la misma Bahía de Dublín.
Madam, Dublin Körfezi'nden toplanmış sıcak kanlı İrlanda karideslerini aşağılamadığınız için teşekkür ederim.
Nunca debió haber dejado Dublín
Eğer yaşadığı yen terk etmeseydi hiç mutsuz olmayacaktı. "
Nací en Dublín. En la prisión central.
Ben Dublin'de Merkez Hapishanesi'nde doğdum.
La oveja negra de una familia admirable del Condado de Dublín.
Kara koyun yada Dublinli saygın bir aileden.
- ¿ Se divirtió en Dublín?
- Demek Dublin'de eğlendiniz. - Hem eğlendim, hem eğlenmedim.
¿ qué vio en Dublín?
- Eee, Dublin'de neler gördün?
Dos semanas en Dublín.
Dublin'de 15 gün kaldı.
¿ Regresamos a Dublín?
Dublin'e mi döneceksin? Yarın.
Y él, sin duda, camina por las calles de Dublín en este momento.
Kendisi hiç şüphesiz şu anda Dublin'in geniş sokaklarında dolaşıyordur.
Tendré que enviarte algunos tipos duros de Dublín... cuando llegue el momento.
Dublin'den dişli adamlar getirtmek lazım buraya. - Zamanı gelince.
- Sí. Estoy entusiasmada con Dublín y todo eso.
Dublin'i görmeye can atıyorum.
Supongo que aún no tienen domicilio en Dublín.
Herhalde Dublin'de gideceğiniz belli bir yer yok.
No conseguirán algo mejor, en Dublín no.
Bundan iyisi can sağlığı! Hele Dublin'de!
- ¿ Cómo va todo por Dublín?
Söyle, Dublin'de durum nasıl?
- ¿ Qué tal por Dublín?
- Dublin nasıldı? - Şimdi anneme söylüyordum.
¿ Qué tal por Dublín, Eamon?
Dublin nasıldı, Eamonn?
Quisimos resolver el problema del trafico con un metro absurdo como el de Mónaco o Dublín...
Bizim işimiz Münih ve Dublin'deki gibi trafik problemini çözmek için metro yapmak.
Pero entonces, cuando llegué a Dublín, tuve que rematar el burro.
Sonraları Dublin'e vardığımda... eşeği satmak zorunda kaldım.
Nunca estado había sobre un escenario, pero en Dublín les dije que era una famosa estrella de Nueva York y por alguna razón me creyeron.
Daha önce hiç sahneye çıkmamıştım, fakat Dublin'dekilere... New York'ta ünlü bir yıldız olduğumu söyledim, ve bir şekilde onları inandırdım.
Viaja hasta Dublín y eso le costará $ 14,50.
14,50 pound ödemeniz gerekiyor.
Mira, Dublín está muy bien.
Bak, Dublin güzel bir yer.
Sí, si acepta disculparse y se va a Dublín... consideraré el asunto honrosamente concluido.
Evet, eğer Bay Barry özür diler ve Dublin'e giderse... bu meseleyi onurlu biçimde halledilmiş kabul edeceğim.
Y tanto me iré a Dublín como al infierno.
Hem Dublin'e gideceğime, cehenneme giderim.
Dublín es el mejor lugar para él.
Dublin en uygun yer.
¿ No estaría tan seguro aquí como en Dublín?
Burada da güvende olmaz mı?
Dublín está a cinco días a caballo de aquí.
Dublin buradan atla beş gün mesafede.
Estaré bien en Dublín, madre.
Dublin'de bana bir şey olmaz anne.
Barry cabalgó hacia Dublín pensando no tanto... en la madre amante que quedaba sola ni el hogar que dejaba atrás... como en el mañana y las maravillas que le traería.
Barry Dublin'e doğru yol alırken, kafası... tek başına kalan tatlı annesi ve geride bıraktığı evinden çok... bir sonraki gün ve günün getireceği sürprizlerle meşguldü.
Maté a un oficial inglés en un duelo, y me dirijo a Dublín hasta que pase la tormenta.
Düelloda bir İngiliz subayını öldürdüm, ortalık duruluncaya kadar Dublin'e gidiyorum.
Tiene que ir a Dublín.
Dublin var. - Öyle mi?
Le colgaron con su propio cinturón..... a cinco millas de Dublín.
Onu kemeriyle astılar..... Dublin'in 5 mil dışında.
¿ Es usted Charles Kinnear... nacido en Dublín?
Sen Dublin'de doğmuş, Charles Kinnear mısın?
- ¡ En Dublín! - Quiere decir Dolby, ¿ de acuerdo?
- Dolby demek istiyor, tamam mı?
¿ Para que ibas a Dublín?
- Dublin'e ne için gidiyordun?
" En la bella ciudad de Dublín donde las muchachas hermosas son como un jazmín allí vi con mis ojos a la dulce Molly Malone que tiraba y tiraba de su carretón por la calle estrecha o por un callejón pregonando mariscos...
Dublin'de kutsanmış kentte Kızlar vardır dünya güzeli İlk kez gördüm

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]