Translate.vc / Espagnol → Turc / Duncan
Duncan traduction Turc
2,861 traduction parallèle
¿ Dice algo de Duncan Edwards?
Duncan Edwards hakkında bir şey yazıyor mu?
¿ Has visto a Duncan ya?
Duncan'ın yanına gidebildin mi?
¿ Cómo voy a pasar a otro jugador, sabiendo que no es Duncan?
Duncan olmadığını bildiğim birine nasıl pas verebilirim?
"No la escuches, Duncan. " Es el tañido... del infierno ".
Sen duyma Duncan o çan sesleri ya da cehenneme.
Duncan Morrow.
- Duncan Morrow.
Mi padre de alguna manera convirtió el que Duncan intentara evitar que sus hijos pelearan en la parte trasera de un coche hace veinte años en un contrato legal.
Babam, 20 yıl önce Duncan'ın çocuklarını susturmak için söylediği bir lafı yasal bir sözleşmeye dönüştürdü.
Sabes, creo que puede que Duncan acceda a darle a sus hijos derechos de visita a la pelota.
Galiba Duncan oğullarına topu ziyaret hakkı verebilir.
- Sé lo que significa. - Entontes sabrá que la bola es parte de los bienes de Duncan, los cuales, sin un testamento, van a parar automáticamente a sus hijos.
O zaman topun Duncan'ın mirasının parçası olduğunu, doğrudan çocuklarına miras bıraktığını da biliyorsundur.
" Yo, Duncan Morrow, soy el único autor de este documento, el cual, si está usted leyendo, significa que alguien me ha desenterrado.
" Ben, Duncan Morrow elinizdeki belgenin tek müellifiyim. Şayet bu mektubu okuyorsanız, biri mezarımı açmış demektir.
Todo esto se fundamenta en la pelota siendo parte de los bienes de Duncan.
Topun Duncan'a ait olduğu önkabulüyle dava kapandı.
... puedes interceptar con el grupo cunado te vi teniendo problemas racionalizando tu respuesta emocional al departamento de Duncan.
( Justin )... yollarınız grupla kesişebilir verdiğiniz duygusal tepkileri mantıklı hale getirme konusunda zorluk çektiğinizi gördüğümde Duncan'ın ölümünden sonra.
Su nombre era Henry Duncan.
Adı Henry Duncan.
¿ Nicole Duncan?
Nicole Duncan?
Aquí puede ser dónde Henry Duncan fue asesinado.
Henry Duncan burada öldürülmüş olabilir.
De acuerdo con su jefe, Nicole Duncan no apareció a trabajar hoy.
Patronunun dediğine göre Nicole Duncan bugün işe gitmemiş.
Si, con la cabeza de Duncan.
Evet, Duncan'ın kafasıyla.
Es el suegro de Henry Duncan.
Henry Duncan'ın kayınpederiymiş.
Acabo de enviar la pistola de Owen a balística en caso que encontremos el cuerpo de Duncan.
Duncan'ın cesedini bulursak diye Owens'ın tabancasını balistiğe yolladım.
Parece que encontramos el resto de Henry Duncan.
Görünüşe göre Henry Duncan'ın geri kalanını bulduk.
Nicole Duncan.
Nicole Duncan?
Senadora Lewis, soy Niles Duncan, sargento de armas.
Senatör Lewis Ben Niles Duncan, komiserim.
Eh, señor Duncan... No sé exactamente cómo decir esto, pero... mi marido guardaba cartas en su escritorio.
Bay Duncan bunu nasıl söyleyebileceğimi bilmiyorum, ama kocam mektuplarını masasında tutardı.
¿ Inteligencia?
Intel? Hayır, bu Duncan.
No, ese es Duncan. Está en mi clase de francés.
Beraber Fransızca dersi alıyoruz.
Me llamo Duncan.
Adım Duncan.
Duncan Manutts.
Duncan Manutts.
¿ EL Duncan Burnside?
Bildiğimiz Duncan Burnside'a mı?
Se suponía que Duncan estaba en Winnipeg ultimando detalles de un orfanato y ahora me dice que alguien le hizo esas cosas horribles.
Duncan yeni bir yetimhanenin detaylarını tamamlamak üzere Winnipeg'de olmalıydı. Şimdi siz bana birinin ona korkunç şeyler yaptığını söylüyorsunuz.
Quería felicitarlo por su excelente trabajo al identificar a Duncan Burnside como la víctima en ese concreto.
Betondaki kurbanın Duncan Burnside olduğunu teşhis ederken çıkardığınız mükemmel işten bahsetmek istedim.
Duncan Burnside había tenido esa nueva cirugía, transplantología.
- Doku nakli de neyin nesi?
La autopsia de Duncan Burnside fue pospuesta.
Duncan Burnside'ın otopsisi bekleyecek. Kuyruğun sonuna mı?
- Brackenreid, este fin de semana se robaron todas las pruebas en el caso del asesinato de Duncan Burnside.
Hafta sonu Duncan Burnside cinayet dosyası morgumdan çalınmış. Murdoch onu Dr. Ogden'e göndermiş.
Dile Murdoch. No solo estaban los restos de Duncan Burnside en ese bloque de hormigón, sino partes del cuerpo de tres víctimas separadas.
- O beton bloğun içinde sadece Duncan Burnside'ın değil, üç farklı kurbanın parçaları varmış Dr. Francis.
Y la transplantología de Duncan Burnside hacen tres.
- Duncan Burnside'ın doku nakli ile üç ediyorlar. - Doğru.
¿ Su hermano nunca mencionó el nombre de Duncan Burnside?
Ağabeyiniz Duncan Burnside'dan bahsetmiş miydi hiç?
Hemos identificado a Duncan Burnside como una víctima de asesinato.
Bir cinayete kurban olan Duncan Burnside'ın kimliğini tespit ettik.
Oslo Jelton y Duncan Burnside, miembros de la misma fraternidad.
Oslo Jelton ve Duncan Burnside aynı kulübün üyesiymiş.
- Señor, la coartada del Sr. Jelton que estaba estudiando en la biblioteca de la universidad fue corroborada por dos testigos, un jardinero y un compañero de estudios.
Bay Jelton'ın suç işlendiği anda üniversite kütüphanesinde olduğunu beyan eden iki tanığı varmış. Kütüphane görevlisi ve o zaman öğrenci olan Duncan Burnside.
El compañero de estudios era Duncan Burnside. Déjeme adivinar, el jardinero era Ciro Wheeler.
Tahmin yürütüyorum, görevli de Cyrus Wheeler'mış.
Ciro Wheeler y Duncan Burnside.
Cyrus Wheeler ve Duncan Burnside. - Burnside mı?
Usted atrajo a los tres hombres al Hotel Drake con telegramas falsos.
Üç adamı da sahte telgraflarla Drake Otel'e çektiniz. Duncan, orada mısın?
¿ Duncan, estás ahí? Usted sometió a los hombres y les condujo hasta aquí...
Adamları kontrol altına alınca arabayla buraya getirdiniz.
Señor y Señora Fisher, Lacey, Duncan.
Shawn Bay ve Bayan Fischer, Lacey, Duncan.
Ahora, Merrit podia conducir el auto de la abuela de Keaton. posiblemente cerca de Duncan.
Şimdi, Merritt Keaton'ın büyük annesinin arabasını kullanıyor olabilir muhtemelen Duncan taraflarında.
Además, de pequeño, estuve tres años en Broadway como uno de los niños perdidos de Peter Pan, con.. Sandy Duncan.
Ayrıca çocukken Broadway'de Peter Pan oyununda kayıp çocuklardan birini oynadım Sandy Duncan'la beraber.
Podría contarte sobre Ser Duncan el Alto.
Sana Uzun Sör Duncan'ı anlatabilirim.
Vamos al sur por Duncan.
Duncan'dan güneye yöneliyoruz.
Pero tú, tú puedes llamarme Fitz.
Yüzbaşı Duncan Fitzharold hizmetinizde.
Srta. Sands, soy Duncan McGillis.
Bayan Sands, ben Duncan McGillis.
Duncan Burnside.
- Duncan Burnside.
- ¿ Y ahora de qué diablos está hablando?
Ne? Duncan Burnside.