English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espagnol → Turc / Engin

Engin traduction Turc

563 traduction parallèle
En los vastos campos helados del mar congelado.
Donmuş denizin engin buz çöllerinde.
Grande fue el poder del Herhichero Africano
Afrikalı Büyücünün güçleri engin bir deniz gibiydi.
La nieve es como un amplio mar.
Kar engin bir deniz gibi.
Aguas tranquilas y el gran mar dorado.
Sakin sulara, altın renkli engin denize.
Un misterioso silencio que vibra con vida... gritos extraños en la noche.
Hayat kıpırtılarıyla dolu engin ve gizemli bir sessizlik geceyi dolduran tuhaf hayvan bağırtıları.
Tengo mucha experiencia con leopardos.
Bu tür işlerde engin deneyimim vardır.
La razón de su vasta pureza será... que en el mar son pocos los hombres... y separados están.
# Bu engin saflığın sebebi # # denizde insanların # # az ve birbirinden uzakta olmaları olmalı. #
El azul era el azul del cielo infinito y despejado.
Mavi de o engin, açık gökyüzünün mavisi.
¡ Hay verdades más altas que..... montañas y más grandes que mares..... que la gente disfruta desde lo alto de nuestras colinas!
Evet, bayım, insanların tepelerimizin zirvelerinden baktığı dağlardan daha yüksek, denizlerden daha engin gerçekler vardır!
Esta bien calificado para hablar de pintura porque en mi opinion es uno de los mayores exponentes modernos de la pintura.
Resim hakkında engin bilgilere sahip birisi bizimle konuşacak. Bana göre... Kendisi, Amerika'nın önde gelen ressamlarından.
Era un hombre muy culto... con un conocimiento de la Antigüedad superior al mío.
Antikalara dair bilgi düzeyi benden öte olan engin kültürlü bir adamdı.
Cuando todo se acabe, Todos vamos a cantar.
Bu iş bitince engin denizde kendini darağacında bulursun
Pero siempre las envidiosas olas devolvían mi espíritu, sin permitirle hallar el vacío espantoso y errante del aire, sino ahogándolo en mi palpitante masa, pronto a estallar para exhalarlo en el mar.
Ama hain sular hep çıkışı tıkadı, salmadılar ruhumu ; bırakmadılar, boşluğa, o engin özgür havaya kavuşsun. Soluk soluğa çırpınan bedenimde sıkışıp kaldı. Neredeyse geğirip denize püskürtecektim ruhumu.
¿ Sabes lo vasto que es el imperio persa?
Pers İmparatorluğu'nun ne kadar engin olduğundan haberin var mı?
El Pequod tomó rumbo este, hacia las aguas balleneras de las Azores.
Pequod doğuya, engin denizlerin av sahalarına doğru yöneldi.
Si hubiera otras descargas de radiación, otras nubes fluyendo a la deriva por mares y continentes, ¿ podrían otros seres seguirme hasta este vasto nuevo mundo?
Başka radyasyon patlamaları da varsa kıtalar ve denizler arasında gezinen başka bulutlar varsa başkaları da bu yeni, engin dünyaya benim ardımdan gelmez mi?
Toda esta vasta gloria de la creación tenía que significar algo.
Bu engin, yaradılmış âlemin bir mânâsı olmalıydı.
Era Jean Valjean. - ¿ Estáis seguro? - Sí.
Denizlerden daha engin bir görünüm vardır.
Que la hemos tomado con él, pero se acabó el juego.
Gökyüzünden daha engin bir görünüm vardır. Bu, bir ruhun derinliğidir.
Aquí, en medio de nuestro vasto océano está la Atlántida.
İşte, engin okyanusun ortasında Atlantis yer alıyor.
Pero ningún océano es lo bastante vasto... para contener nuestra fuerza, nuestro poder, nuestras ambiciones.
Ancak hiçbir okyanus gücümüzü ve hırsımızı durduracak kadar engin değil.
Dr. Wieck, ¿ querría usted, eh querría usted explicarnos, desde su propia experiencia,... la posición de los jueces en Alemania antes del advenimiento de Adolf Hitler?
Doktor Wieck, acaba engin tecrübelerinizden yararlanarak bize.. .. Adolf Hitler iktidara gelmeden önce Almanya'da hakimlerin durumundan bahsedebilir misiniz?
No todos querían la guerra, tampoco un miembro del Congreso, Abe Lincoln,... pero la guerra estalló y se agregaron vastos territorios a la Unión junto con sus nombres españoles :
Illinois vekili Abe Lincoln'in de aralarında bulunduğu bazı Amerikalılar savaşı desteklemiyordu. Ama bir savaş patlak vermişti ve sonucunda engin yeni araziler zengin İspanyol isimleriyle Birlik'e katılmıştı :
Los más valientes eran los vaqueros, que se apoderaron del gran espacio libre y su ley era la ley de los pistoleros.
İçlerinde en cesur olanlar sığır yetiştiricileriydi, onlar engin toprakları kendi yönetimlerine aldılar ve onların yasası kiralık silahşörlerin yasasıydı.
- Asústate por tus cosas.
- Demek engin deneyimleri olan bir kadınsın. Korkmak için başka sebep bul.
¿ Él encontrará más?
Amerika iyi yemek için haykıran engin bir çorak bölge.
# Starts your happy heart a-thundering I love you
# Mutlu yüreğinde başlatır engin bir aşkı
La historia de Jim comienza con la flota de la reina Victoria cuyos barcos mercantes servían un vasto imperio de comercio,
Jim'in hikayesi, Kraliçe Victoria'nın ticaret filosunun engin bir ticaret imparatorluğuna hizmet ettiği yıllarda başladı.
La película es larga.
Bu engin kültürle donatılmış bir film.
Este desierto era un vasto océano.
Bu çöl zamanında engin bir okyanusmuş.
Es como gritar en medio del océano. Nadie te responde.
Sanki engin bir okyanusun ortasında bağırıyormuşsun gibi hiçbir yanıt alamıyorsun.
La Tierra era informe y vacía y la tiniebla dominaba la faz del abismo.
Yer şekilsiz ve boştu ve engin yüzü üzerinde karanlık vardı.
Teniente, aprecio mucho la riqueza de su experiencia.
Teğmen, engin tecrübenizi kesinlikle takdir ediyorum.
Nunca hemos hecho valer nuestra edad y experiencia.
Yaşımızı veya engin tecrübemizi hiç vurgulamadık.
Así que eso es lo que se te pasa por esa cabezota grande que tienes.
Demek senin büyük, engin çiftliksel beyninde bu tür düşünceler var.
El murmullo del torrente y el balar de las ovejas... y el cielo azul y amplio de las montañas... forman un escenario magnífico donde Ewan McTeagle escribe poemas... como "Dejadnos una libra hasta final de semana."
Çağıldayan dereler, meleyen koyunlar ve dağ göllerinden yansıyan İskoçya dağlarının engin gökyüzünün yarattığı fonda, Ewan Mc Teagle "Hafta Sonuna Kadar Bir Sterlin Borç Versene" gibi şiirler yazmaktadır.
Si quiere comer, comerá de lo que él haya sembrado.
Bu engin tarlaları sürecek,... tohumları ekip, çalışmasının meyvelerini alacaktır.
Tu idea está bien planteada, CAM, pero carece del equilibrio que puede darle una mayor y más profunda experiencia.
Bakış açın doğru CAM ama onda engin bir deneyimin sağlayacağı denge yok.
No, más bien mis manos dejarán encarnado el multitudinario mar convirtiendo el verde en rojo.
Hayır, tam tersine bu eller engin yeşil denizleri kıpkızıl yapar.
LOS EMIGRANTES
GÖÇMENLER Çeviri : Engin KAÇA ( Der Neo )
El suplicio del hombre que vive en una eternidad estéril, sin Dios, como una llama diminuta que parpadea en un inmenso vacío, sin nada salvo desolación, horror y degradación, que le oprimen en un cosmos negro y absurdo.
Çıplak, tanrısız bir boşlukta, kara, saçma bir evrende bir deli gömleği oluşturan korku ve aşağılanmanın olduğu engin bir boşlukta küçük bir alev gibi yaşamak zorunda kalan insanın çıkmazı.
Gracias, Señor, por haberme permitido pasar... una noche tranquila y haberme despertado... sana y salva, bajo tu amparo... También te suplico que hoy y todos los días... ordenes a tus ángeles que cuiden y protejan a mi pequeña... a la que por tu Divina Providencia llevaste contigo al cielo.
Sana müteşekkirim Yüce Tanrım bu sabah mutlu bir şekilde uyandığım için Senin ulu gözetiminde bir uykudan uyandığım için ve huzurlu bir gece bahşettiğin için. Bugün ve her gün sana yalvarıyorum ki küçük kızımı cennetinde barındır ve ona sahip çık engin bilgeliğinle yanına aldığın kızımı Amen.
Dios, nuestro padre, con sus inescrutables designios te ha llamado a su Seno en al flor de tu juventud.
Tanrım, ulu babamız, engin bilgeliğinde seni yanına çağırdı bu körpe halinle.
... y ruega por los que nos quedamos en este oscuro y sucio mundo, bajo este oscuro y pesado cielo.
Bizler, karanlıkta bırakılanlar için geride kalanlar için dua et. Tepedeki boş ve engin gökyüzü altındaki bizler için.
Tu has leído mucho mas que yo, has pensado mucho mas que yo y podrías enseñarme tantas cosas.
Sen benden çok daha fazla okuyor ve düşünüyorsun. Tecrüben daha engin.
Las victorias de 1941 habían colocado Japón detrás de un gran anillo de protección, defendido en la muerte.
1941'de elde edilen zaferler, Japonya'yı, ölümüne savunulan engin bir koruma çemberine almıştı.
El Namib blanco es una franja angosta en el gran continente africano pero está avanzando tierra adentro creando una región de poco crecimiento y poco pasto :
Engin Beyaz Namib, devasa Afrika kıtasının haritası üzerinde dar bir şerit gibidir fakat gittikçe daha derinlere, iç kısımlara doğru, bodur bitki örtüsünden ve az miktarda ottan ibaret bir bölge yaratarak genişlemektedir :
Inmensa.
Engin.
Ay, Sr. Cohan.
Tiyatro hususunda epey engin tecrübeleriniz var babacan birisiniz. Bay Cohan.
Italiano del siglo XVI Conocido por su amplio conocimiento.
Engin görüşü ile tanınır!
"Te amo, tan grande como el océano, tus susurros con lucidez agitados hacen el batido de las galaxias."
Tamam. Seni seviyorum. Tıpkı ruhumdaki engin bir okyanus gibi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]