Translate.vc / Espagnol → Turc / Fuerte
Fuerte traduction Turc
47,828 traduction parallèle
Howard es alcohólico : palidez, rojeces en la nariz y un fuerte delirium tremens.
Howard yıllardır alkolik, benzinin sarılığı kırmızı burnundaki kırmızı içki izleri bundan. Ve bunun yanında hissettiği korku, alkol yoksunluğunun işaretleri.
No es tan fuerte como se cree.
Sandığı kadar güçlü değil.
Dato interesante : El triángulo es la forma más fuerte en la naturaleza.
İlginç bir bilgi... doğadaki en güçlü şeklin üçgen olduğunu biliyor muydunuz?
"Odio" es una palabra muy fuerte.
Nefret çok ağır bir kelime.
La correcta, pero fuerte.
Ama yine de doğru.
Es muy fuerte.
Çetin cevizmiş.
Me fui haciendo más listo y fuerte.
Daha akıllı ve daha güçlü oldum.
Pensé tan fuerte como pude.
Düşünebildiğim kadar düşündüm.
¿ Es lo suficientemente fuerte para matar a Ego?
O şey Ego'yu öldürmeye yetecek kadar güçlü mü?
¡ Genial! ¿ Por qué no lo dices más fuerte?
- Harika, neden daha sesli söylemiyorsun?
¡ No muy fuerte!
Abartma!
Es inevitable una fuerte caída de las acciones de la Corporación Mirando.
Mirando Şirketi'nin hisselerinin önemli ölçüde zarar görmesi kaçınılmaz.
Podría abrazarlos fuerte y ahorrarles su franca verdad.
Onlara sıkıca sarılabilirsin ve kendi dürüst gerçekliğinden onları uzak tutarsın.
Parece ser más fuerte aquí.
En fazla burada yükseliyor gibi.
Esa cosa es fuerte.
Bu mal feci çarpıyormuş.
Sí, existe una fuerte posibilidad de que haya sido robado.
Yani evet, çok büyük bir ihtimalle araç çalındı.
Pero creo que es más fuerte ahora.
Ama şu an daha yüksek sanırım.
¡ Qué fuerte!
Yok artık!
Quería ser tan fuerte, rápida e inteligente como Batman.
Batman kadar güçlü, hızlı ve zeki olmak isterdim.
¡ Agarraos fuerte!
Herkes tutunsun.
¡ Vamos, un fuerte aplauso para nosotros!
Fena gaza geldim!
- ¡ Qué fuerte!
- Hadi canım!
Él se ve fuerte, me encanta.
Oh, güçlü geliyor, seviyorum.
Y golpe fuerte en este silbido... y lograrán que los tiburones se alejen también.
Ve bu düdük çalın yeterince sert Görünüşe göre köpekbalıkları da kaçacak.
Es cada vez más fuerte.
Sesler gittikçe artmaktadır.
La gente era alta y fuerte, vivían más de 70 años.
İnsanlar güçlüydü, uzun boyluydu ve 70'ine kadar yaşardı.
Cuanto más fuerte me golpeaban más me concentraba.
Biri bana ne kadar sert vurursa her şey o kadar netleşiyordu.
Presiona fuerte aquí.
Buraya sıkıca bastır.
Creí que eras más fuerte.
Daha güçlü biri olduğunu düşünüyordum.
La tableta está en la caja fuerte, pero no sé la combinación.
Tablet kasada ama şifresini bilmiyorum.
Eres más fuerte que eso.
Bundan daha güçlüsün.
Xiaoguang, cuida el fuerte.
Xiaoguang sen kaleyi koru.
¡ Es fuerte!
Çok güçlü!
¡ Ella es muy fuerte!
O çok güçlü!
¡ Agárrate fuerte!
Sıkı tutun!
Cuando terminen de mostrar quién es el más fuerte, ¿ quién sabe?
Sidik yarışı bitsin, göreceğiz.
Si vuelve a tocarme, le pegaré tan fuerte que verá.
Bir daha beni tutarsan sana bir çakarım, gözlerin açılır.
Creí que eras más fuerte, pero aquí estás, enamorada.
Seni daha güçlü sanırdım ama işte buradasın çünkü âşık olmuşsun.
Les advierto que soy más fuerte de lo que parezco.
Uyarayım, göründüğümden güçlüyümdür.
Ella es fuerte.
O güçlü.
Él es más fuerte de lo que yo pensaba.
Sandığımdan daha güçlüymüş.
Eres más fuerte de todo lo que te ha sucedido.
Sen bunun üstesinden gelebilecek kadar güçlüsün.
- Ve arriba. Ve, tranca la puerta. Hazlo fuerte, no seas obvia.
Yüksek sesle yapın, açık olun.
Vendido por U $ S 45.000, fuerte ese aplauso.
Lucas Çiftliği'nden Duke Daisy'yi 25.000 dolara sattım. Alkışlayalım.
Tiene una mirada fuerte.
- Göze batıyor.
Y por el amor de Dios, no menciones nada de lo que hay en mi caja fuerte.
Ve tanrı aşkına, kasamdan sakın bahsetme.
No tengo que decirte lo que hay en su caja fuerte.
Kasasında ne olduğunu sana söylememeliyim.
Dime lo que hay en su caja fuerte, Charlie.
Kasasında ne olduğunu söyle Charlie.
Una inspección en la caja fuerte de Dennis Reynolds reveló una serie de objetos sospechosos.
Dennis Reynolds'ın kasası incelendiğinde şüpheli eşyalarla dolu bir zula keşfedildi.
Calmarme no es mi fuerte.
Sakinlik güçlü özelliğim değildir.
Eso depende de qué tan fuerte me azotes.
Bu, beni ne kadar sert şaplakladığına göre değişir.