English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espagnol → Turc / Gm

Gm traduction Turc

680 traduction parallèle
BOMBARDERO DE LA ll GM HALLADO intacto 1 7 años en el desierto. ¿ Y la tripulación?
2. DÜNYA SAVAŞI BOMBARDIMAN UÇAĞI ÇÖLDE SAĞLAM BİR ŞEKİLDE BULUNDU
Y que si la Gran Caza hubiera existido en 1940... Hitler habría sido un miembro y podríamos haber evitado la II GM.
Eğer 1940'larda Büyük Av olsaydı Hitler de bir üyemiz olurdu ve 2.
Como veteranos de la 1ª GM, la derrota nos afectó profundamente.
Birinci Cihan Harbi gazileri olarak mağlubiyet bizi derinden sarsmıştı.
¿ Tiene la impresión de que la Francia de hoy ha venido determinada de algún modo por la manera que fué durante la 2ª GM, o al menos desde el 39 al 44?
Bir Alman konvoyunun yolunu kesen üç adam vardı. Üç tane el bombası attılar, iki el ateş ettiler ve ormanlık alanda gözden kayboldular.
Sí, necesito uno juego de empaquetaduras para un carburador Quadrajet GM de 1970.
1970 GM Quadrajet için karbüratör kiti lazım.
3ªGM, calor y frío, duró de Junio de 1950 a Marzo de 1983 - cuando se firmó el armisticio Vaticano entre los bloques oriental y occidental, en total 33 años.
Dünya Savaşı, sıcak ve soğuk,... Haziran 1950'den Mart 1983'e kadar devam etmiştir. 3. Ta ki Vatikan Doğu ve Batı blokları arasında 33 yıllık bir ateşkes sağlayana kadar.
Los GM son pan comido.
GM arabaları, davetiye gibiler.
A veces incluso estoy contento, cuando estás cerca de mí.
Hatta bazen yakınımda olduğunu bildiğimde içim içime sığmıyor.
- Es incontrolable, mademoiselle.
O ele avuca sığmıyor matmazel.
Napoloni está en el frente de Austerlich.
Napaloni ordusunu Avusturya sınırına yığmış.
Es el tipo que contraté para explorar y encargarse del ganado, Sr.
İzcilikten ve canlı hayvanlardan sorumlu olarak işe aldığm kişi.
Quiere saber por qué echamos agua en el suelo.
Niye bizim toprağı suladığmızı bilmek istiyor.
Pero no me gustan.
İsimlerini unuttum ama onlardan hoşlanmadığmı unutmadım.
Ha bloqueado la puerta.
Kapının önüne bir şeyler yığmış.
Stark está creciendo.
Stark kabına sığmıyor.
Pareces tan triste.
Sanki için içine sığmıyor.
Increíble.
Akla sığmıyor.
Encontramos un hueco bajo un árbol... y pusiste un montòn de hojas para que me acostara.
Bir ağacın altında çukur vardı. Üzerine uzanmam için yaprakları yığmıştın.
Es justo lo que estábamos buscando... el ambiente adecuado a buen precio.
Tam da bizim aradığmız şeydi, doğru ücrette, doğru atmosfer.
Aparecer en un desfile no es precisamente artero.
Bir kortejde apaçık görünmek pek sinsiliğe sığmıyor.
- ¿ No hice lo que me habría autorizado hacer?
- Bana yaptığmı söylediğin şeyi yapmadım mı?
No cabe dentro.
Sığmıyor.
Tienen todo un arsenal.
Buraya oldukça fazla cephane yığmışlar.
No lo puedo entender o aceptar porque... no tiene ningún sentido lógico.
Bunu anlayamıyor veya kabul edemiyorum Çünkü hiçbir mantığa sığmıyor
¡ Vaya, qué hoguera tan grande!
Vay, amma da çok odun yığmışsınız!
Ahora esas cosas no me importan.
Artık o tutumun içine sığmıyorum.
Sinceramente, no tienen buen aspecto.
Bu sabah ikiniz de kabınıza sığmıyorsunuz.
Estoy seguro de que es consciente de que en lo que se refiere a medallas de la 2ª GM, hay mucha gente en Alemania que rechaza llevarlas, porque fueron condecorados por el Estado Nazi.
Görüyorum, bir sadakat madalyası.
He visto otros tantos amontonados.
Hepsini üst üste yığmışlardı.
Tienen gran tradición familiar, de 2 ó 3 generaciones, son muy listos.
Çok eski sabıka kaydı var, bir iki nesil öncesine kadar uzanır. Ele avuca sığmıyor.
Mientras nadie vaya a contar. ¿ Azúcar?
Kimseye anlatmadığmız sürece tabi ki. Şeker?
En el otoño de 1940, envió 250 000 soldados a la vecina Libia 300 000 y más a Etiopía.
1940'ın sonbaharında, Mısır'ın komşusu Libya'ya, 250.000 kişilik bir kuvvet yığmıştı. Etiyopya'ya da 300.000 kişi göndermişti.
¡ Una rosa roja!
Kığmızı biğ gül.
Que no pensara en anotar la dirección de la cabina telefónica.
Şey, benim anlayamadığm şey, efendim, telefon kulübesinin yerini niçin yazmadığınız.
Has estado involucrada desde que Richard y yo nos pusimos de novios incluyendo esa vez que tú te tiraste un lance como una maníaca desesperada.
Ben ve Richard birlikte olmaya başladığmızda kendini ona umutsuz bir manyak gibi attığında çoktan dahil olmuştun.
¡ TERCERA GRAN SEMANA!
# İçim içime sığmıyor...
Estoy radiante otra vez
# İçim içime sığmıyor...
Radiante otra vez
# İçim içime sığmıyor...
Sumergir una carga con espoleta puede producir una explosión en el momento de colocarla.
Yani, patlamaya hazır şekilde hazırladığmız Lanet şey yerleştirdiğimiz yerden çıkabilir
Ese vago, siempre está por ahí metiéndose en líos.
- Kerata. Ele avuca sığmıyor. Hep dışarda arkadaşlarıyla bela arıyor.
Me temo que dé bastante trabajo.
Korkarım, biraz ele avuca sığmıyor.
Quizá sea tan listo que no puedo contener los pensamientos en mi cabeza.
Belki de çok zekiyim ve tüm düşünceler kafama sığmıyor.
- Ladrón eras, y ladrón eres. - ¿ Te has vuelto loco, o que? ¿ O qué?
# Çiftliğimde bir kenara düzenli olarak yığmıştım.
No es nada, teniendo en cuenta lo que pagan
Aldğığm paraya bakarsan yaptığım hiçbir şey
Si Sidney no se equivoca brindaremos Por ella con algo más que Ginger Ale
Zencefilli gazozlarımızla kadeh kaldırdığmız günler gelecek...
Te dan un número y no cabe en los cuadros. Mire.
Öyle bir numara veriyorlar ki, buraya sığmıyor.
- No consigo que quepa.
- Sığmıyor.
No puedes esperar, no?
İçin içine sığmıyor, değil mi?
Míralo. No puede esperar.
İçi içine sığmıyor.
- Tienes un gran ejército.
- Büyük bir ordu yığmışsın.
El baúl no entra.
Bagaja sığmıyorlar.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]