Translate.vc / Espagnol → Turc / His
His traduction Turc
7,492 traduction parallèle
Si no pudieras volver a sentirlo, quedarías muy jodida.
O his sonsuza dek giderse her türden boku yersin.
Presiento que dirás que a mí no.
- Bana değil diyecekmişsin gibi bir his var içimde.
¿ Corazonada?
6. his?
Una corazonada no es un método científico.
6. his bilimsel bir metot değil.
No creo que sepas lo que se siente.
Bunun nasıl bir his olduğunu anladığını sanmıyorum.
Era una sensación, o una vibración, y me llevó directo a ella.
Bu bir his veya bir titreşimdi ve beni direkt ona yönlendirdi.
No hay una cantidad igual de la felicidad como un maestro a ver a sus estudiantes a crecer.
Bir öğretmeni öğrencilerinin büyüdüğünü görmek kadar mutlu edecek başka bir his yoktur.
Tengo un mal presentimiento sobre esto.
İçimde kötü bir his var.
Que te ignoren es una sensación horrible.
Dışlanmak çok kötü bir his.
El sentido más básico que toda civilización interplanetaria tendría que tener, es el tacto.
Uzay yolculuğu yapan her türlü uygarlığın sahip olabileceği en temel his dokunmaktır.
¿ Cómo te sientes siendo amigo del hombre más odiado en todo el Castillo Negro?
Kara Kale'deki en sevilmeyen adamla arkadas olmak nasil bir his?
No sé cómo se sienten 4 horas y 8 minutos.
4 saat ve 8 dakikanın nasıl bir his olduğunu bilmiyorum.
Señorita... tú y yo, no podemos tener grandes trabajos como el Alcalde Hayes aquí, pero tengo la sensación de que los dos podemos tomar nuestros trabajos con orgullo
Hanımefendi, biz Başkan Hayes gibi havalı işlere sahip olmayabiliriz ama içimde ikimizin de işimizi gururla yaptığımıza dair bir his var.
Bueno, no lo sé, pero tengo el presentimiento de que ella descubrió que iba a hacerle la pregunta.
Bilmiyorum ama içimden bir his o "soruyu" soracağımı anladı diyor.
Como una depresión, pero empiezo a sentir que quizás es como, una especie de depresión auténtica.
Depresyon gibi. Ama artık verdiği his gerçek depresyonmuş gibi.
Recuerdo lo que se sentía al ser amado por ella.
Onun tarafından sevilmenin nasıl bir his olduğunu hatırlıyorum.
Tengo una buena sensación es que la manera de salir.
İçimde, çıkışın bu tarafta olduğuna dair bir his var.
¿ Qué tal sienta? ¿ Eh?
Nasıl bir his uyandırıyor?
Tengo la extraña sensación de que estoy sudando pero por dentro de mi cara.
Terliyormuşum gibi tuhaf bir his var. Ama suratımın içinde.
Sr. Carson, ¿ cómo se siente al volar a la Luna?
Bay Carson, Ay'a uçacak olmak nasıl bir his?
Es un sentimiento terrible.
Çok kötü bir his bu.
Y me ofreció trabajo...
Ve bana kendi şirketinde iş teklif etti, bu his...
¿ Por qué siento que el plan no ha acabado todavía?
Neden hâlâ içimde çevirdiği dolabın henüz bitmediğine dair bir his var?
Es el mismo sentimiento.
Aynı his.
Es como que la sensación se detiene en el umbral.
Kapı aralığında his kesiliyor gibi.
Lo sé, es solo... una sensación.
Biliyorum da. İçimde bir his var.
Ahora, sabéis lo que se siente...
Artık nasıl bir his olduğunu sen de biliyorsun.
Puede aprender lo que es estar muerto por dentro, pasar cada momento como un cadáver viviente.
İçinde ölü olmasının, her anını yaşayan bir ceset gibi geçirmenin nasıl bir his olduğunu öğrenebilir.
Empiezo a volver a sentir el lado derecho de mi cuerpo.
Vücudumun arka sağ tarafında garip bir his var dostum.
- Tengo las tripas malas.
- İçimde kötü bir his var.
No sé cómo empezó, pero recuerdo la sensación de que iba a pasar algo malo.
Nasıl başladığını bilmiyorum ama kötü bir şey olacağına dair içimde bir his olduğunu hatırlıyorum.
¿ Qué se siente al volver, pero con el grupo visitante?
Ziyaretçi takımla geri dönmek nasıl bir his?
¿ Y cómo te sientes?
- Nasıl bir his peki?
¿ Cómo te sientes, Christian?
Nasıl bir his, Christian?
¿ Cómo te sientes siendo un Sin Poderes
Güçsüz olmak nasıl bir his?
Tengo el sentimiento de que bajo ese macho tiburón, eres un muy buen chico por dentro.
İçimde, o maço tavırlarının altında tatlı bir insanın yattığına dair bir his var.
Bueno, oye, al menos el entumecimiento es un sentimiento, ¿ verdad?
En azından hissizlik de bir his, değil mi?
tengo un mal presentimiento.
İçimde kötü bir his var.
Él... Bueno, presentía algo...
İçine bir his doğmuş.
Tengo el presentimiento de que vamos a necesitarla.
İçimde lazım olacağına dair bir his var.
Ya sabes, algo me dice... que no somos tus primeros huéspedes aquí.
İçimden bir his buradaki ilk misafir olmadığımızı söylüyor.
¿ Qué tal tu cuello?
Boyunluk takmak nasıl bir his?
Sienta bien sentirse bienvenido en algún sitio.
Hâlâ bir yerlerde kabul görmek güzel bir his.
¿ Sabes lo que es perder a alguien?
Birini kaybetmenin nasıl bir his olduğunu, biliyor musun?
Esa sensación.
Bir his var.
¿ Cuándo comenzó?
Ne zaman başladı bu his?
Sé que esto es lo más cerca que has estado de saber cómo se siente enfrentar al enemigo.
Tahminimce düşmanlarla yüz yüze mücadale etmenin nasıl bir his olduğunu anlamaya çok yaklaştın.
Solo quiero saber lo que me pasó, señor, y creo que lo que sea que el señor Lawrence esté haciendo en Malí me podría dar algunas de esas respuestas.
Sadece bana ne olduğunu öğenmek istiyorum, efendim. Ve Lawrence şu an Mali'de ne yapıyorsa içimdeki his bana bu cevapları verecek diyor
Esto la está destrozando.
Bu his onu deli ediyor.
Eso tampoco es un sentimiento, ¿ verdad?
- Bu da bir his değil mi?
Es... Es... Es...
Gerçekten çok güzel bir his.