Translate.vc / Espagnol → Turc / Juró
Juró traduction Turc
854 traduction parallèle
El señor Atila juró que convertiría las iglesias de Roma en establos. ¿ Por qué no cumple su juramento?
Lord Attilla Roma'nın kiliselerini ahır yapmaya niyetli! Neden sözünü tutsun ki?
De cómo Krimilda juró vengarse de Hagen Tronje.
Kriemhild, Hage Tronje'den intikam almaya nasıl yemin ediyor?
Me juró... que no se lo diría a nadie hasta que abandonáramos el circo.
Biz sirkten gidinceye dek... kimseye söylemeyeceğine yemin etmişti.
Ese día, me padre juró que no volvería a ver a mi hermano.
Babam ağabeyimi bir daha görmeyeceğime yemin ettirmişti.
Ademâs, juró que desertaría si Io dejaba ir.
Ayrıca, gitmesine izin verirsem toz olacağına dair söz verdi.
Le recordaré que ya juró decir la verdad.
Size daha önce yemin etmiş olduğunuzu hatırlatırım Bayan Grant.
Y si el jurado cree que algún testigo juró deliberadamente en falso... en relación con cualquier hecho material, el jurado puede desestimar... e ignorar la declaración del testigo en cuestión.
Eğer jüri, herhangi bir tanığın herhangi bir maddi fiili kasten yalan bir şekilde ifade ettiğine inanıyorsa o tanığı ve ifadesini dikkate almamakta serbesttir.
Me juró que no había nada entre ellos y quizá no lo hubiera, pero Rosie es humana y no es que estemos casados ni tengamos un hogar.
Aralarında bir şey olmadığına dair yemin etmişti. Belki de doğruydu. Ama Rosie de bir insan sonuçta.
"En una noche así... el joven Lorenzo juró que la amaba... robando su alma con muchas promesas de fe... y nunca una verdadera".
"Böyle bir gecede genç Lorenzo onu çok sevdiğine dair and içti sayısız bağlılık yeminiyle aklını başından aldı ve hiçbiri de gerçek değildi."
¿ Pero acaso no juró Vd. por Dios Todopoderoso... que iba a decir Ia verdad... toda Ia verdad y nada más que Ia verdad?
Ama siz o kürsüde durdunuz. Ve Yüce Tanrı'nın huzurunda gerçeği, yalnızca gerçeği söyleyeceğize yemin etmediniz mi? - Evet, efendim.
Antes de enfrentarse al pelotón de ejecución don Ignacio juró... que nunca pensó en matar, solamente buscaba... un último y perdurable amor, pero algo... un infernal efluvio de esta habitación le llevaba inevitablemente al asesinato.
Don Ignacio idam mangasıyla yüz yüze gelmeden önce öldürmek gibi bir niyetinin olmadığına yemin etmiş kesin ve sonsuz bir aşkı umduğunu değil kaçınılmaz şekilde onu öldürmeye sevk eden kötü bir şeyin bu odadan kaynaklandığını söylemiş.
El hizo una promesa estando en prisión juró que sería mi vida o la suya yo no tengo miedo de morir pero
"Hapishanede yemin etti, ya ben ya o diye." "Ölümden korkmuyorum ama..."
Y sé que juró meterme entre rejas para siempre.
Ve bana müebbet verdirmek için yemin ettiğini de biliyorum.
Gary juró que los indios querían la paz.
Gary, Ute'lar barış istiyor diye söz vermişti.
Juró dar su vida por nuestro rey... y defender la verdad, a los débiles y a los indefensos.
Hayatını kral Artur'a, doğrulara ve masunlara yardım etmeye adamış biri.
Juró no casarse con ningún otro.
Sizden başka hiç kimseyle evlenmeyeceğine yemin etmiş.
Mi amo cumplirá su promesa, pues lo juró por Odín.
Sır Brack, size şeref sözü verdi efendim.
Yo no lo creí, yo no veo como usted o el jurado creyeron en eso. Quisiera un veredicto de culpable, hasta creí que era asesinato hasta que el Sr Ringer juró por la Biblia a decir verdad y nada además de la verdad.
Ringer sadece gerçeği söyleyeceğine dair kitap üzerine yemin edene kadar benim kararım da suçlu olduğu yönündeydi.
No es justo obligar a Pearl a contarlo cuando juró que no lo haría.
Pearl yemin etmişken, ona söyletmek haksızlık olur.
Al morir, juró que lo vengarían...
Kısa bir süre sonra, öç almak için saldırdılar.
¡ Juró que haría lo que fuese por echarte!
Seni dışarıda bırakmak için her yolu deneyeceğine yemin etti.
Juró que le vio.
Kadın bunu gördüğüne yemin ediyor.
Segundo : la vecina de enfrente juró que miró por la ventana y presenció el crimen a través de los dos últimos vagones. Los dos últimos.
İkincisi : caddenin karşısındaki bayan pencereden dışarı baktığını ve o sırada geçen tramvayın son iki arabasının camından cinayeti gördüğüne yemin ediyor-son iki araba.
Juró que nos llevaría con él.
Bizi götürmeye söz verdi.
Juró defender los intereses de Ia Iogia... y no Io está cumpliendo.
Loca'nın yüce menfaatlerini korumak için resmi ahidde bulundu. Şey, onu yerine getirmiyor.
- Sí. Durante la ceremonia de matrimonio, cuando juró amar y honrar y proteger a su esposo, ¿ también mintió?
Peki nikah töreninde, kocanızı seveceğinize ve onurlandıracağınıza dair söz verdiğinizde bu da bir yalan mıydı?
Su Señoría, quisiera recordarle a mi ilustre amigo que su testigo ha confesado haber violado tantos juramentos que me sorprende que la Biblia no le haya saltado de la mano cuando juró hoy para declarar.
Efendim, ben de saygın dostuma tanığın kendi ifadesiyle şimdiye kadar birçok yemini çiğnediğini hatırlatmak isterim. Bu yüzden bugün yemine giderken Kutsal kitabı elinden fırlatmamış olmasına şaşırıyorum.
¿ Lo olvidas? Me juró por su cabeza que algún día le amaré.
Bir gün onu seveceğime kalıbını basıyor.
Había jurado amarme siempre. Me lo juró.
Hâlbuki beni her zaman seveceğine yemin etmişti.
Pregúntale cómo se lo juró.
nasıl yemin ettiğini sor.
¿ Le dijo la Sra. Manion cómo se lo juró a su marido?
Bayan Manion kocasına nasıl yemin ettiğini söyledi mi?
Dijo que se lo juró sobre un rosario.
Haçın üstüne yemin ettiğini söyledi.
Han declarado que su esposa le juró sobre un rosario... que Barney Quill la había violado.
Mahkemede, karınızın Barney Quill'in ona tecavüz ettiğine dair... haç üzerine yemin ettiği belirtildi.
La noche del tiroteo, ¿ qué juró?
Cinayet gecesi neye yemin ettiniz?
¿ Por qué juró sobre el rosario que le había violado?
Niye size tecavüz ettiğine dair haçın üzerine yemin ettiniz?
- ¿ Por qué juró?
- Siz niye ettiniz?
¿ No juró una mentira para que dejara de pegarla?
Sizi dövmesin diye yalan yere yemin etmediniz mi?
Selden juró que escuchó su aullido desde lo más profundo de la Tierra.
Selden inlemelerinin yer altından geldiğine yemin etti.
Juró que al salir se vengaría.
Giderken intikam alacağına yemin etti.
Su hermano Paolo juró vengarlo y huyó a las montañas. Vito fue el único hijo que acompañó a su madre al funeral.
Ağabeyi Paolo intikam yemini edip dağa çıktı ve, tek varis olan Vito'yu cenaze töreninde annesi ile yalnız bıraktı.
Y a mi hijo Paolo porque juró vengarlo.
Ve büyük oğlum Paolo'yu da intikam yemini ettiği için.
Abe Kelsey juró vengarse de nosotros.
Sonra Abe Kelsey yalanını yaymaya başladı.
Me juró que ni siquiera es de esa pandilla.
Bana bu çete üyesi bile olmadığına yemin etmişti.
Juró que se vengaría.
İntikamını alacağına dair yemin etti.
Juró que regresaría.
Geri döneceğini haykırmış.
El hombre que juró hacerlo.
Bunu yapmaya yemin eden.
Sin embargo, el hombre más cercano a mí está muerto, y el hombre que juró destruirnos vive.
Şimdiye kadar bu dünyada bana en yakın olan adam öldü. Bizi yok etmeye yemin eden adam ise yaşıyor.
Él juró no avisar ni a Franz, ni a Odile.
Franz'a veya Odile'e söylemeyeceğine yemin etti.
"Durante el juicio, la Sra. Hill juró que nunca hubo nada entre ella y el instructor de ski acuático".
"Duruşmada Bayan Hill, su kayağı eğitmeniyle arasında hiçbir şey geçmediğine dair yemin etti."
Siempre juró que estas pieles de rata eran de visón.
Bu sıçan kuyrukları vizon diyordu.
Pero juró haber escuchado voces femeninas riñendo.
Tanrım, bu Druce.