Translate.vc / Espagnol → Turc / Karada
Karada traduction Turc
689 traduction parallèle
Lo más seguro para hacer es trazar un nuevo curso de vuelta a tierra.
Yapılacak en güvenli şey, karada yeni bir yolu izlemek olacak.
No hay testigos en el lugar.
Karada hiçbir şahit yok.
Un "centinela" está siempre vigilante porque, si bien las morsas son feroces en el agua, en tierra son inofensivas.
Morslar sudayken yırtıcı, karada çaresiz olduklarından bir gözcü daima pusudadır.
Habían venido a volar, para aprender que los aviadores se hacen en tierra.
Uçmaya geldi sıra. Havacıların karada yetiştiğini anlamaya.
" Tienen una noche libre en tierra.
Karada geçireceğiniz tek bir geceniz var.
¡ Nada me podrá anclar en tierra! "
Dünya üzerinde, beni karada tutabilecek hiçbir güç yok!
Sabías que sólo era un sucio fogonero... con una noche libre. "
Karada sadece tek bir gece geçireceğimi ve sadece pis bir kazancı olduğumu biliyordun!
"Quizá me habría gustado si hubiera estado en tierra unos meses."
Belki de karada bir kaç ay geçirmiş olsaydım bu durum hoşuma gidebilirdi.
Sólo tenía una noche libre, y quería divertirme. "
Karada geçireceğim sadece 1 gecem vardı ve bunu da iyi bir şekilde geçirmek istemiştim.
Avanzamos 500 Km. por la jungla. Le dispare a un oso polar.
Sonra da 300 mil kadar karada yol aldık ve ben bir kutup ayısı vurdum.
Si te hubiera pillado en tierra...
Eğer karada olsaydık...
- Nos vemos en tierra.
- Karada görüşürüz.
Dan se queda en tierra, tiene escuela.
Dan karada kalacak, okulu var.
No importa donde esté el niño, en el aire, en la tierra, o en el mar.
Havada, karada ya da denizde olsun fark etmez.
Una en tierra. Dos en el mar.
Bir tane yakarsam karada, iki taneyse denizde.
Vivían en el aire y el agua así como en tierra.
Havada, suda ve karada yaşadılar.
Se siente bien estar de vuelta en tierra firme.
Karada olmak kesinlikle iyi hissettiriyor.
Sólo queda un vehículo libre en tierra.
Karada tek bir vasıta kalmış.
Os alcanzamos tanto en el mar como en la tierra.
Sizi denizde ve karada paramparça edeceğiz
Es lo que piensan los de tierra firme.
Bütün karada oturanlar öyle düşünür.
¿ Cuánto se queda el Capitán?
- Kaptan ne kadar karada kalacak?
Desde que hizo el servicio militar en el continente... no soporta la injusticia.
Antonio askerliğini ana karada yaptı. Orada haksızlığın ne olduğunu öğrendi.
Nada detiene al cartero yanqui. ¡ Si una carretera se acaba, él vuela!
Postacılar, havada ve karada inanılmaz bir şekilde çalışırlar.
¿ Qué estamos haciendo en tierra?
Karada ne yapıyoruz?
Aunque no haya otra igual Ni en la tierra ni en el mar
Karada, denizde ya da köpükte Başkası olmasa da
Si el enemigo tiene una superioridad terrestre, marítima y aérea abrumadora, y cada hora se hace más fuerte a la vez que nosotros nos debilitamos, a eso llamo yo crisis, según mi entendimiento.
Düşman havada, denizde ve karada ezici bir üstülükle ilerlerken... geçen her saatle güçlenmeye devam ederken, ve biz de aynı oranda zayıflarken... hangi durumda olursam olayım, bu benim için bir kriz demektir.
La guerra me ha hecho comprender. O quizá hayan sido estos 4 años. Pero no he pasado un día sin pensar en ti ni una noche en el mar o en tierra en la ciudad o en la selva con un bebé en brazos.
Anlayabilmem için bir savaş geçti ya da belki de 4 yıl daha yaşlandığım içindir ama seni düşünmediğim tek bir gün bile olmadı ne de gece denizde ya da karada şehirde ya da kucağımda bir bebekle bir avuç çocuğu ormana sürüklerken.
- Significa trabajar en tierra firme.
- O karada çalışmak demek.
La armada real buscará en los siete mares y los colgará a uno por uno.
Kralın Donanması her biriniz karada asıIıncaya kadar Yedi Denizi kasıp kavuracak.
Debes de estar destinado en el interior.
Herhalde karada görevlisin.
Y llevará su corona por tierra y mar... en todas partes menos aquí en Italia.
Karada, denizde, İtalya'dan başka her yerde taç giyecekmiş başına.
Ninguna palabra. A bordo del barco o en el viaje por tierra.
Ne gemi yolculuğu süresince, ne de evinize varıncaya dek karada yapacağımız yolculukta.
Durante el siguiente período geológico, el Cretáceo, apareció una criatura intermedia, los reptiles acuáticos que evolucionaron hasta convertirse en criaturas terrestres.
Takip eden jeolojik dönemde Kretase çağında deniz sürüngenleri ile karada yaşayan hayvanlar arası bir yerde bir yaratık dünyaya geldi.
Vamos a pasar la noche a tierra.
Geceyi karada geçireceğiz.
Estoy harto de la gente con trabajos delicados. ¡ Vamos fuera!
Sizin gibi karada, güvende basit işlerle uğraşan heriflerden bıktım! Dışarı gel!
, mi jefe de ingenieros y media tripulación está en tierra.
Başmakinistim ve tayfamın yarısı karada.
Esparta ha sido elegida para dirigir a las ciudades griegas en la guerra contra Persia, por tierra y por mar.
Sparta, Persliler'e karşı denizlerde ve karada yapılan savaşta, birleşen Yunan askerlerine liderlik yapmak için seçildi.
ni terrestre.
Karada ya da denizde şeytanlar yoktur.
Dígame usted... a la tierra?
Söyler misin, sen karada yaşayan insanları özlemiyor musun?
Pareciera que la pasan bien en tierra.
Seslere bakılırsa karada olmaktan memnunlar gibi, efendim.
Disculpe que me tome la libertad, Capitán... pero usted no ha pasado ni una noche en tierra todavía, ¿ verdad?
Açık sözlülüğümü bağışlayın, Kaptan ama karada kendi başınıza bir gece bile kalmadınız henüz, değil mi?
Pero si aterrizo no seremos capaces de regresar a la Tierra.
Ama karada iseler, Dünya'ya dönemezler.
Lucharon en tierra. Hombres, no troncos flotando.
Savaş karada sürüyordu, suyun üstünde değil.
Luchan y se mueven en tierra.
Karada savaşırlar. Karada ilerlerler.
En tierra. Dudo que funcione en el mar.
Karada bu mümkün ama denizde akılcı olduğu tartışılır.
Tienen pocas tropas, tanto en tierra como en mar.
Karşımda denizde az sayıda gemisi, karada az sayıda askeri olan bir düşman var.
Podemos destruir en seco o en mojado.
Canımın istediğini seçerim. Onu denizde ya da karada yenmek.
Si fuese en tierra, protegeríamos sus flancos.
Keşke karada olsaydık, kanatlarını korurduk.
Lleváis mucho tiempo en tierra.
Çok fazla karada kaldınız.
En Flandes En el Oeste En el este
Flanders'de... batıda... doğuda... güneyde... karada, suda, ve bulutlarda.
Allá va...
İşte aynen karada 100 kez yaptığı gibi. Doğruca merkeze gidiyor.