Translate.vc / Espagnol → Turc / Kyoto
Kyoto traduction Turc
470 traduction parallèle
La información de que Kyoto planea entregarle el Guren Mk. II a Zero no es definitiva.
Kyoto'nun Guren Mk.II'yi Zero'ya verdiği bilgisi kesin değil.
¿ Eso piensas? ¿ Crees lo que digo no es verdad? - No, era broma.
Kyoto'nun en büyük kumaş dükkânının sahibi Furusawa boynu bükük Jurakudo'dan bir iyilik istiyor.
El victorioso Yoshitsune debía de haber estado desfilando por todo Kyoto pero el receloso Shogun Yorimoto desconfiaba incluso de su propio hermano y fue aconsejado por Kagetoki Kajiwara para intentar matar a Yoshitsune.
Muzaffer Komutan Yoshitsune Kyoto'ya yürümeye hazırlanmaktaydı ama kuşkulu Shogun Yoritomo öz kardeşinden bile rahatsız olmaktaydı. ve Yoshitsune'yi öldürmek için uşak Kagetoki Kajiwara tutulmuştu.
- Kyoto es muy bonito y relajante.
Kyoto çok hoş, huzur dolu bir yer.
Profesor, ¿ usted viene a menudo a Kyoto?
Profesör, Kyoto'ya sık sık ziyarete gelir misiniz?
La última vez que estuve en Kyoto, los tréboles eran magníficos.
Kodai Tapınağı'na son geldiğimde,.. ... yonca bahçeleri muhteşemdi.
Sí, pero me lo he pasado realmente bien en Kyoto.
Kyoto çok hoşuma gitti ama.
¿ Por qué tendrá Kyoto tantos templos?
Kyoto'da niye bu kadar çok tapınak var?
Me quedaré aquí, en Kyoto.
Kyoto'da yaşayacağım.
- ¿ Te ha gustado Kyoto?
- Kyoto'yu sevdin mi?
Debería haberme preguntado si había disfrutado del viaje.
Kyoto'da neler yaptığımı sorabilirdi.
No pude verte cuando estuviste en Kyoto.
Kyoto'da seninle görüşememiştik.
Regresaré a Kyoto esta noche.
Bu gece Kyoto'ya döneceğim. Eşyalarımı da hazırlar mısın?
Te gusta visitar templos y jardines, por ejemplo.
Kyoto'ya gidince hep tapınakları ve bahçeleri dolaşıyorsun.
Las montañas de Kyoto son moradas, ¿ por qué será?
Kyoto dağları neden mor gözüküyor?
Hace tiempo que no venía a Kyoto y lo estoy disfrutando.
Bunca zaman sonra Kyoto'da olmak harika.
El camino era largo y hemos parado a descansar en casa de lo señores Yae.
Öyle geç olmuştu ki geceyi Kyoto'da bayan Yae'nin yanında geçirdik.
No recuerdo nada de ella. Era de Kyoto y trabajaba en el Palacio Imperial.
Nasıl göründüğünü hiç hatırlamıyorum ama biliyorum ki, Kyoto'dan olduğu için, prense hizmet etmiş.
El otro día, en Kyoto, vi al Sr. Yae. Le expliqué tu situación y me pidió que te lo propusiese.
Dün değil önceki gün, bayan Yae'yi görmeye gittim vu bu durumun ışığında, seninle konuşmam için ısrar etti.
Me gustaría ir a la casa de Yae, en Kyoto.
Bayan Yae'nin evinde hazırlanmak isterim. Olur!
Quiero salir ahora mismo hacia Kyoto.
Hemen Kyoto'ya gitmek için ayrılacağım.
Debido a esta grave falta, no puedes residir en la ciudad de Kyoto.
Bu ciddi suç nedeniyle Kyoto şehrinde ikamet edemezsiniz.
Eso. Así que decidimos buscar una chica en otro lugar. Kyoto es famoso por sus mujeres.
Sonra Kyoto'nun kadınlarıyla ünlü olduğu konusunda tüm hizmetçiler hemfikir oldular.
Odio vanagloriarme, pero nadie más podría reunir tal cantidad de chicas tan hermosas.
Kendimle övünmeyi sevmem. Kyoto'da bile ben hariç kimse böylesine güzel kızları toplayamaz.
El mensajero ha traído una futura concubina.
Haberci, cariye olacak bir kızla Kyoto'dan döndü.
Algún día abriré una tienda en Kyoto para hacerte la competencia.
Günün birinde size rakip olmak için Kyoto'da bir dükkan açacağım.
En realidad, vine a Kyoto en busca de una esposa.
Aslında Kyoto'ya bir eş bulmak için geldim.
Entre ellas, las más bellas y apreciadas son las jóvenes aprendizas... del barrio de Gion, aquí, en Kyoto.
Ancak bu geyşalardan... en güzeli ve semboliği... Gion'un genç dansçıları maikolardır.
Si esa persona me falla, será mejor que me arroje a la vía del tren... porque a Kyoto ya no podré volver.
Eğer bu da işe yaramazsa, kendimi bir trenin altına atmak zorunda kalacağım. Kyoto benim için bitti.
He invitado a Miyoharu y Miyoe.
Kyoto'lu kızları da getirdim. Miyoharu ve Miyoei'yi.
la belleza de Kyoto, nuestra fama, todo es falso.
Kyoto'nun sembolleri! Japon güzelleri! Yalan!
Aprovechándose de ello, Yoshitomo Minamoto y Nobuyori Fujiwara... atacaron el castillo de Sanjo, residencia del emperador en Kyoto... para organizar un golpe de Estado.
Bunu fırsat bilen Yoshitomo Minamoto ve Nobuyori Fujiwara hükümet darbesi organize etmek amacıyla imparatorun Kyoto'daki ikametgahı olan Sanjo kalesine saldırdılar.
Iré a Kyoto por un negocio de verdad
Bazı gerçek işler için Kyoto'ya gideceğim.
Kyoto
Kyoto
Es un invitado muy importante que viene de la capital.
Kyoto'dan gelen önemli bir konuktur!
El Emperador ha pensado invitarte a la capital para agradecerte personalmente tus fabulosos servicios.
Bakan senin işini çok takdir ediyor mükafat olarak seni Kyoto'ya davet etmek istediğini söyledi.
Oye, podríamos ir a la capital y ganarnos la vida.
Öyleyse önce Kyoto'ya gidip önemli kişiler oluruz.
- Pienso ir a la ciudad.
Kyoto'ya gitmeyi planlıyorum.
Verás, hace muchos años, yo también tenía ilusiones y fui a la ciudad.
Ben de seninle aynı fikirlere sahip olduğum sırada Kyoto'ya gitmiştim.
Kichiji, envía a alguien a la capital y que informe al Emperador.
Kyoto'ya haberci gönderin. Bakanı derhal haberdar etmeliyiz.
Podrías dar clases de piano en Tokio.
Burada, Kyoto'da piyano dersi verebilirsin.
Me alegro de verte Tsiyoko. - ¿ Has venido a visitar Kioto?
- Kyoto'ya gezmeye mi geldin?
Éste es un tren de abasto militar que se dirige de Kyoto a Tokio.
Bu, Tokyo-Kyoto güzergahında giden bir askeri ikmal treni.
Kyoto, Capital del Japón Medieval
KYOTO Ortaçağ Japonya'sının finans şehri.
Koetsu Honami, el mayor virtuoso de las bellas artes del Japón, ha llevado a Musashi hasta Ohgiya, el club más de moda en Kyoto, y a su cortesana estelar, Yoshino.
Koetsu Honami, Japon güzel sanatlarının en büyük ustası,... Kyoto'nun en popüler kulübünde bir eğlence düzenledi. O gecenin yıldızı Yoshino adlı bir fahişeydi.
¿ Aquella chica de Gion o tu amante del barrio Soemon?
Kyoto'lu geyşa mı? Veya şu Osaka'lı kız mı?
Kobe, Osaka y Kyoto.
Kobe, Osaka ve Kyoto.
La señora Sasaki de Kyoto pregunta por usted.
Kyoto'dan Bayan Sasaki geldiler efendim.
Llegué ayer de Kyoto.
Dün geldik.
El dueño de una de las mayores tiendas de antigüedades de Kyoto.
Baksana! Çok sarhoş.
Os vi en la estación de Kyoto, cuando iba a subir al tren.
Sizi Kyoto İstasyonu'nda gördüm... ama konuşacak cesareti bulamadım.