Translate.vc / Espagnol → Turc / Labios
Labios traduction Turc
6,812 traduction parallèle
Tengo que atesorar estos labios.
Bu dudakların değerini bilmiyorsun.
¡ Se me pegaron los labios!
Dudaklarım yapıştı!
Tu mezcla Zarrow es chapucera se te mueven los labios al hacer la cuenta Elmsley y tu labia es aburrida y triste.
Zarrow Destesi numaran berbat Elmsley Sayışı yaparken dudakların oynuyor konuşman sıkıcı ve sefil.
Entonces tírese al suelo y arrástrese con ayuda de los labios.
Sizde yere yatıp dudaklarınızla sürünün.
No soy de labios.
Küstahlığı sevmem.
Leo los labios.
Dudak okuyabiliyorum.
Yo creo haberla visto. Y sus labios estaban cerrados con puntadas.
Ben ve arkadaşlarım onu gördüğümüze inanıyoruz ve onun dudakları dikilmiş bir şekilde kapalıydı.
Dijiste que viste sus labios.
Dudaklarını gördüğünü söyledin.
Puedo sentir una confesión saltando de sus labios.
Dudaklarından dökülecek bir itirafı hissedebiliyorum.
 ¿ Tengo los labios partidos?
Dudaklarım çatlamış mı?
Miren sus labios.
Bakın... Dudaklarına...
Y ni hablar de los labios.
Dudaklardan hiç bahsetmeyeceğim bile.
Solamente siento los labios.
- Sadece dudaklarımı hissediyorum.
# para despertar con un corazón acompañándote, # # y para volver a la noche, con gratitud, # # antes de ir a dormir y rezar por tu ser amado, # # con una canción de alabanza en los labios. #
Şafakta kanatlı bir kalp bulmak için. Eve şükrederek gelebilmen için. Ve kalbinin sevdiği duacı ile uyuyabilmek için.
# Antes de ir a dormir y rezar por tu ser amado, # # con una canción de alabanza en los labios. #
"Ve kalbinin sevdiği duacı ile uyanabilmek için." "Ve dudaklarında bir şarkı."
Si míralo, los labios se encrespan en. Mmmm.
Bakarsan, dudaklar kıvrıImış.
# Mi compostura como que resbala # - Lo tengo. - # En el momento en que... #... tus labios se encuentran con los míos... #
Ben yaparım.
¿ Me has cogido el brillo de labios?
Rujumu sen mi aldın?
- Labios encantadores, buen cabello.
Güzel dudakları. Güzel saçı.
Puedo sentirte sonriendo con esos hermosos labios.
O ingiliz dudaklarının gülümsediğini hissedebiliyorum.
Yo creo que le ha rozado con los labios.
Kızın burnunun dibine girdiği kesin ama.
Y lo que este hombre murió, que tienes ahora en tus labios.
Ve bu adam öldü senin dudaklarında izi var!
# Ese momento mágico Cuando tus labios besan mina # Usted finalmente Conoce la verdad
â ™ ª Gözlerine â ™ ª O sihirli anda beni ilk öptüğünde,
Así que se lo mete lo rodea con sus labios y empieza a tararear la Marsellesa.
Sonra birden ağzına alıp dudaklarını çevresine kenetledi ve lanet Marseillaise'i mırıldanmaya başladı.
- Mis labios están sellados.
- Dudaklarım mühürlüdür.
Regla número uno : Sin besos en los labios.
Kural bir, dudaktan öpüşmek yok
Cuando tienes labios de rosa como tú y empiezan a arrugarse así y tus pequeños pechos, que no son gran cosa allí es cuando entenderás que te interesan las lecciones de baile.
Seninkiler gibi küçük gül dudakların kırışmaya başladığında, ve o küçük göğüslerin.. üstüne konuşacak pek bişey yok gerçi, ağaçtan düşen olgun erik gibi düşmeye başladığında, işte o zaman dans dersleriyle ilgilendiğini anlarsın.
Sus labios eran como dos rosas rojas perfectas.
Dudakları iki mükemmel, kocaman, kırmızı gül gibiydi.
- Labios con piercing.
Amının dudaklarına piercing yaptırmış.
Delgados labios rojos, delgada línea entre una chica rebelde y una puta.
İnce kırmızı dudakları orta sınıf bir beyaz ile fahişelik arasında gidip geliyordu.
Me encanta ver la forma en que sus labios se mueven.
Sadece dudaklarının hareketlerini seyretmeyi seviyorum.
"Mis labios se han convertido de alto voltaje..."
Dudaklarım yüksek voltaja dönüştü...
¿ Esos son tus labios, cariño?
Bunlar senin dudakların mı tatlım?
Pagan millones de dólares... en sus labios, sus bronceados... sus traseros, entradas para Jay-Z... porque quieren ser como nosotros.
Dudaklarına, bronzlaşmaya, kıçlarına, Jay Z biletlerine milyonlarca dolar harcıyorlar, çünkü bizim gibi olmak istiyorlar.
¡ Mira esos labios!
Şu dudaklara bak.
"Me quitó el azúcar de los labios para saborearme".
"Tadıma bakmak için dudaklarımdaki şekeri eliyle sildi."
Tienes los labios fríos.
Dudakların soğuk.
No sé cuándo en mis labios el corazón puso estas palabras.
Kelimeler gönülden geliyor, dudaklarım nerede bilmiyorum.
Cara de enojo, insulto en tus labios. Las balas también comenzaron ( disparas ). Sin embargo, ¿ las dos manos vacías?
Yüzünde öfke, içinde küfürler beni vurmana rağmen ellerin hala bomboş mu?
Y más tarde, los chicos, quieren tetas grandes y labios carnosos.
Ve daha sonra, çocuklar, Onlar büyük göğüsleri ve dolgun dudaklar istiyorum.
! Mejor cuiden el nivel de sus malditos labios!
Ağzınızdan çıkanı kulağınız duysa iyi olur!
Porque tengo mi mano metida en su culo, y muevo sus labios.
Çünkü o daha adımı atmadan ben nereye gideceğini biliyordum.
Los labios van hacia abajo al final.
Altta dudaklar bükülmüş.
Una gota de lagrima beso tus labios Y tambien lo hice yo
bir gözyaşı dudaklarını öptü ve bende
Te dije que podía leer los labios.
Dudak okuyabiliyorum.
Pero puedo leer los labios.
Ama dudak okuyabiliyorum.
Pero tu hermano es un cabrón de labios sellados.
Ama ağabeyin ağzı sıkı piçin teki.
- ¡ Mis labios!
- Hadi.
A sus labios.
Dudaklarını dikti.
- Tomaré tus labios apagado, darle de comer al perro.
Dudaklarını kesip, köpeği beslerim.
# Ese momento mágico # Cuando tus labios besan mina # Y por fin sabré La verdad
â ™ ª Beni ilk öptüğünde â ™ ª O sihirli anda â ™ ª Dudaklarımız birleştiğinde â ™ ª En sonunda gerçeği bileceksin â ™ ª Sevdiğin seni seçtiğinde