Translate.vc / Espagnol → Turc / Montón
Montón traduction Turc
26,067 traduction parallèle
Cuando empezó a ejecutar su carga explosiva tendrías un montón de centrífugos en una gran selección de cascadas en un gran pasillo.
Ağırlıkları yok etmeye başladığında Bir sürü santrifüjünüz olurdu Büyük bir salonda sıraya dizilmiş ve salonun hemen orda
Encontrarás especialmente edificante la de Mimsy Frupp y lo que le pasó a su nieta al tirarse sobre un montón de hojas secas.
Mimsy Frupp'ın, torununun sonbahar yapraklarına daldığı o feci günü anlatışını çok öğretici bulacaksın bence.
- El montón de compost.
- Kompost yığını.
Jessica Chastain compró un montón de cosméticos y dos vestidos de verano.
Jessica Chastain de koca bir torba tuvalet eşyasıyla iki yazlık elbise almış.
Fui a Melrose, me senté en su sofá italiano, bebí agua de Fiji, presenté una idea pensada en el aeropuerto, me dieron un montón de dinero y me mandaron a casa en primera clase.
Melrose'da park ettim, İtalyan koltuklarına oturup Fiji su içtim, onlara havaalanında bulduğum bir fikri sundum. Cebime çuvalla para koyup beni first class'la eve yolladılar.
He hecho un montón de colas y es interesante.
Birçok kuyrukta beklemişliğim var, gerçek bir şey yani bu.
Es sobre las colas de Nueva York, sobre la gente que hace cola un montón de horas por una recompensa mínima.
Yazım, New York'taki kuyruklar, küçük görünen şeyler için saatlerce kuyrukta bekleyen insanlar hakkında.
Te tenía a ti y un montón de trabajo y de normas.
Sen vardın, kurallarım vardı, ayrıca işim vardı, kurallarım vardı.
Todo es un enorme montón de mierda.
Hepsi palavradan ibaret.
O que me pague un montón de dinero y la tire.
- Ama... Ya da yıkmak için bana bol bol para verecek birine.
La paternidad me va a obligar a fingir un montón.
Babalık benim için çok rol yapma anlamına gelecek.
Con un montón de créditos.
Bir sürü yerde oynamış.
No tengo... Un montón de amigos.
Benim çok arkadaşım yoktur.
He estado leyendo un montón de Langston Hughes últimamente.
Son zamanlarda sürekli Langston Hughes okuyorum.
Se encontraba en un montón de dolor, entonces creo que se desmayó.
Çok ağrısı vardı, sonra sanırım bayıldı.
Necesitaba pastillas para el dolor, y necesitaba un montón de ellos.
Ağrı kesicilere ihtiyacı vardı, hem de büyük miktarda.
Así que si Bader llegó a usted, usted habría tenido un montón de tiempo para ayudar a romper en el búnker para robar las drogas.
Yani Bader size gelseydi, sığınağa girip ilaçları almasına yardım etmeniz için yeterli zamanınız olacaktı.
Eso es un montón que digerir, especialmente cuando no tienes una base sólida en tu vida personal.
Bu çok büyük bir sorumluluk. Özellikle de özel hayatının sağlam bir temeli yoksa.
Y prestado un montón de dinero, nunca me devuelto.
Bir dolu para borç aldı ve geri ödemedi.
¿ Recuerdas el día que te dije que estaba escondiendo aquí un montón de dinero?
Buraya para sakladığımı söylediğim günü hatırlıyor musun?
Esa es una acusación muy atrevida basada en montón de nada.
Ortada hiçbir şey yokken çok liberal bir suçlama yapıyorsun.
Un montón de cosas acercó para mí en esa cena.
Yemekte bir sürü şey geldi başıma.
Es decir, tener una boda sin un montón de Dios charla es una especie de importante para mí.
Fazla Tanrı lafı geçmeyen bir düğünle evlenmek de benim için önemli.
Uh... De acuerdo, bien, tienes un montón de tiempo para la figura que uno.
Ne istediğini anlamak için bir sürü vaktin olacak.
Ese animal te da un montón de alimento.
Ama gerçekten çok karın doyurur bu, dostum.
He visto antes a un montón de sujetos que están un poco locos... los primeros al pasar la puerta... pero este amigo tiene un tipo para él solo.
Daha önce çok deli gördüm ama.. bu adam türünün tek örneği.
Tuve un montón de problemas psicológicos. Y, claro, jamás le sugeriría eso a un niño.
Çok büyük psikolojik sorunlarım vardı tabi yani bir çocuğa asla bunu önermem.
Pero, tengo un montón de trabajo que hacer.
Her neyse, yapacak bir sürü işim var.
Bueno, hay un montón de cosas que agradecemos dejar atrás.
Geride bıraktığımıza sevindiğimiz birçok şey var.
Dicen un montón de cosas.
- Onlar bir sürü şey söylüyor.
Hice un montón de malas decisiones.
Bir sürü kötü seçim yaptım.
Por consiguiente... en el sitio del impacto debe haber un montón de estas piedras... que atraen a los asteroides.
accık ondan biraz şurdan, bundan dolayısıyla... kaza alanı bu şeylerle dolu olmalı Asteoidi çeken.
Así que sólo tenemos que ir al lugar del impacto... y lanzar un montón de rocas al espacio.
Yani, yapmamız gereken kaza alanına gitmek... ve bazı daşları uzaya atmak.
Cualquier cosa horrible que podría quiero decir acerca de su prometida, Ella se dará la lata... un montón de a los insectos a la derecha de él.
Nişanlısı hakkında benim söylemek istediğim korkunç şeyler her neyse onların hepsini Baxter dırdır etti.
Bueno, un trillón de dólares compra a un montón de cosas.
Aslında... 3 trilyon dolar birçok şeyi satın alır.
Hay un montón de maneras, en que un hombre... puede morir en esta ciudad.
Bu şehirde birinin ölmesi için birçok yol var.
Se cuenta en los pasillos que los asiáticos están esperando un montón de mercancía.
Asyalıların bir tekne mal beklediği dedikodusu dönüyor.
Hace años, vio que había un montón de dinero para ganar con los andamios.
Bundan yıllar önce iskele işinde tonla para olduğunu gördünüz.
Tengo un montón de otros anuncios si quieres algo menos moderna.
Eğer daha az modern bir şeyler isterseniz listemde daha bir sürü mekanım var.
Sí, con un montón de evidencias.
Evet, birsürü delille birlikte.
Un día encontré un montón de contratos bajo su cama. ¡ Raro!
Bir keresinde yatağının altında sözleşme yığını bulmuştum. Oldukça tuhaftı.
Paul ha invitado a un montón de, no quiero decir peces gordos, pero todos están por encima del 4,7.
Paul bir sürü kişi çağırdı, onlara çok önemliler demek istemiyorum ama hepsi 4.7 civarı veya yukarısı.
Y si bordo el discurso me darán cinco estrellas un montón de premium, ¿ y qué? Todos ganamos.
Ve evet, konuşmamla turnayı gözünden vurup yüzlerce değerliden beş yıldız alırsam ne var ki?
Imaginar cómo me sentí cuando un montón de maleza derramado de su maletín diez segundos después de que él entró en su entrevista.
Görüşmeye girmesinden 10 saniye sonra çantasından otlar çıkınca benim ne hissettiğimi hayal etsene.
Sí, he visto un montón de películas que crecen.
- Evet, büyürken çok fazla film izledim.
Ah, podemos ver un montón de películas en aquí.
- Burada da çok fazla film izleriz.
He oído un montón de rumores, y necesito escuchar la verdad de usted.
Bir sürü dedikodu duyuyorum ve senden gerçekleri duymam gerekiyor.
Pero nadie guarda cocaína como pasatiempo, y cuando la venda, habrá un montón de dinero.
Ama kimse hobi olarak kokain saklamaz. Ve satınca eline epey para geçecek.
He traído un montón.
- Ben...
Alguien con un montón de pan.
- Tonla mangırı olan biri.
Estás diciendo un montón de estupideces.
- Gereksiz laf kalabalığı yapıyorsun.