Translate.vc / Espagnol → Turc / Música
Música traduction Turc
27,195 traduction parallèle
¿ Quieres escuchar algo de música?
Biraz müzik dinlemek ister misin?
Si pudiera levantarme un día sin pensar en Maya muriéndose ya sabes, si solo pudiera recordar las cosas buenas y escuchar su música favorita ya sabes, como cuando Finn te dio ese colgante.
Bir sabah olsun Maya'nın ölümünü düşünmeden kalksam güzel şeyleri hatırlayabilsem elini ilk kez tutuşum veya en sevdiğimiz şarkıyı dinlemek gibi mesela Finn'in sana o kolyeyi vermesi gibi.
Seguir esa música espeluznante es una mala idea.
Ürkütücü müziğe gitmek iyi bir fikir değil.
O podemos seguir la música espeluznante.
Ya da ürkütücü müziğe gideriz tabii.
Si me eligen para ser colona, haría que el jazz fuera el estilo de música predominante en todo un nuevo planeta.
Eğer beni yolcu olarak seçerlerse, yepyeni gezegenin baskın müzik şeklini caz yapabilirim.
Queremos incentivarlo con su música, así que los llevaremos al concierto de Foo Fighters...
Onu müzik konusunda cesaretlendirmek için çocukları bu hafta sonu Foo Fighters konserine götürmeyi planlıyoruz. Ama... - Ne?
Tocan buena música.
İyi dans müziği.
La música alta y los muebles justo antes de golpear.
Hemen öncesinde yüksek müzikle mobilyaların gıcırdadığını duymuş.
Es la música que crea mi amo.
Efendimin müziğinin güzelliğine bak.
Qué música crean.
Ne kadar güzel bir müzikleri var.
Pásales tu música a todos.
Promosyon dağıtırsın.
Vas a tocar música increíble, y yo estaré ahí.
Harika bir set çalacaksın, ben de orada olacağım.
¡ Dale tu música!
TARIQ : Promosyonunu ver!
Pensé que podía tocar la música perfecta, y todo saldría bien.
Mükemmel bir set çalabileceğimi sanıyordum ve her şey hallolacaktı.
La música significa todo para mí.
Bu müzik benim her şeyim.
No tengo mi equipo, mi música, ni nada de esa mierda.
Aletlerim, müziğim, hiçbir şeyim yok.
- Música, terapia de relajación.
- bunun tek anlamı olabilir...
A veces, ya sabes, nos tomábamos una botella de vino, y hacíamos el amor con la música de Lionel Richie.
Bir şişe şarap açar, Lionel Richie eşliğinde sevişirdik.
Cuando me echaron del colegio militar mi vida era una mezcla de sexo, drogas y música tecno. BAR DE MOLLY
Ordudan atıldığımda seks, uyuşturucu ve tekno kulüpler arasında bulanık bir hayat sürmeye başladım.
la democracia, matemática... música, medicina...
.... demokrasi, matematik, bilim. müzik, tıp.
Tan bien como cabría esperar, ya sabes, solo que con música.
Ne kadar iyi geçmesi beklenirse o kadar iyi geçti. Sadece işin içinde müzik de vardı.
Banksy. ¿ Grupo de música electrónica?
Banksy. Elektronik müzik grubu?
No tengo ni idea de música electrónica.
Elektronik müzikle ilgili bir şey bilmiyorum.
¡ Tanto ustedes como la música ¡
Arkadaşlar müziği beğendiniz mi?
- ¿ Algo de música?
- Biraz müzik? - Evet!
- ¡ La maldita música me está distrayendo!
- Bu müziği kapat!
Oye, ¿ te molestaría que ponga algo de música?
Şarkı açsam olur mu?
Y ahora regresamos con música.
Şimdi müziğe dönelim.
Ya sabes, pondrías... Pondrías tu música cursi o liar un porro o habría una botella de vino.
Biliyorsun, sen bayat müziğini çalacak ya da esrar saracaktın ya da bir şişe kırmızı şarap olacaktı.
Y no vamos por la música.
Ayrıca dans etmek için de gitmeyeceğiz.
- Comienza la música.
- Müzik başlayacak.
Pongo música en una discoteca para sacarme un extra.
Ek gelir olsun diye geceleri barda çalışıyorum.
¿ Te molesta que ponga música?
Müzik açmamın sakıncası var mı?
Solo escuchemos música.
Sadece müziği dinleyelim.
Heredé la música con el auto.
Teyiplerle araba bana miras kaldı.
Que vuelva la música, este sitio está muerto.
Müziği tekrar açsanıza, burası çok sıkıcı.
¿ Qué es esa música de mierda?
Bu boktan müzik nedir?
Esa maldita música bailable... es un mercado sin explotar.
Bu dans müziği var ya hiç yararlanılmamış bir piyasa.
"Pues aunque a The Bits les falte experiencia lo compensan por mucho con pose de fanfarrones y con su maldita música y hay que reconocer que es eso de lo que se trata".
"Bits'in tecrübesi az olabilir ama havalarıyla ve müzikleriyle bunu fazlasıyla telafi ediyorlar ve kabul edelim önemli olan tek şey bu."
Es más que todo jazz y música clásica dijo que podíamos alquilarlo en una de las noches libres.
Çoğunlukla caz ve klasik müzik ve şeyler gibi, Ancak kapalı gecelerden birinde kiralayabileceğimizi söyledi.
Dicen que la música de los asiáticos ayuda a la digestión.
Asyalıların müziklerinin sindirime yardım ettiğini duydum.
Tal vez podría verte bailar y escuchar música contigo.
Belki dans etmeni izleyebilir ve seninle müzik dinleyebilirim.
Mi música está en mi habitación.
Hayır, müziğim odamda.
De cualquier forma, he estado pensando en ti. Tengo esta rocola aquí, y unos amigos vinieron por aquí, a escuchar algo de música, y me hizo recordar...
Her neyse, adamım seni düşündüm Burada bir müzik kutusu var ve arkadaşlar gelip, şarkı çalıyorlar, burada dinlediğimiz müzik seni hatırlattı...
Quizás ponerte algo de música.
Belki de sana o şarkıyı çalarım.
La música es una forma de expresar y recibir sentimientos de forma segura y divertida y a veces, iluminadora.
Müzik bizim için güvenli, eğlenceli bazen de aydınlatıcı bir yoldan duyguları ifade etme ve alma yöntemi.
chicos, la unica manera para llegar a un Koreano es atravez de su musica ah-ja.
Beyler, bir Korelinin hakkından gelmenin sadece bir yolu var. Müzikleri aracılığıyla.
No es la música adecuada.
Kahretsin ne yapıyor?
si, y gracias por el discurso sobre la verdadera musica Sr. Griffin.
- Evet, ve gerçek müziğin ne olduğu hakkında öğüt verdiğiniz için teşekkürler Bay Griffin.
Es música bailable.
- O insanlar albüm satın almıyorlar.
Habrá música en vivo.
Canlı müzik olacak.