Translate.vc / Espagnol → Turc / Nigel
Nigel traduction Turc
1,314 traduction parallèle
A Nigel parece que le gusta bailar.
Nigel kıvırcıklara bayılıyor sanki.
Nigel, desde que se fue Peter, he estado buscando a alguien nuevo.
Nigel. Peter gittiğinden beri yeni birini arıyordum.
- ¡ Peter, Nigel confesó todo!
Peter, Nigel itiraf etti.
Supongo que Nigel aprendió una lección.
O pis Nigel dersini almıştır herhâlde.
- No te metas en mis asuntos, Nigel.
- İşlerimden uzak dur, Nigel.
- ¡ Eso no es asunto tuyo, Nigel!
- Bu seni ilgilendirmez balmumu, Nigel!
Freddy, te juro que voy a...
Yemin ederim ki... Nigel.
Nigel, tenemos que hablar de los modales de tus hijos.
Nigel, çocukların tavırlarını konuşmalıyız.
Nigel, te llamaré si oigo algo.
Nigel, bir şey duyarsam ararım.
Nigel... no sé que debemos hacer. ¡ Yo sí!
Nigel... ne yapacağımı bilemiyorum.
- No. Pero, Nigel ¿ qué crees que sea eso?
Fakat Nigel buna ne diyeceksin?
Austin Powers el hijo del legendario Nigel Powers, será condecorado por la reina en el palacio de Buckinham.
Çabaları için, Austin Powers. İngiltere'nin en ünlü ajanı Nigel Powers'ın oğlu... Buckhingam Sarayında kraliçe tarafından şovalyelik unvanı alacak.
Reservado para Nigel Powers.
Nigel Powers için ayrılmıştır.
Reservado para Nigel Power.
"Nigel Powers'a ayrılmıştır"
Nigel Powers conoce a Mini-me.
Nigel Powers Mini me ile tanış
Powers, Nigel Powers
- Powers, Nigel Powers
¿ La hija de Nigel Bray?
Nigel Bray'in kızı mı?
Nigel Babcock.
Nigel Babcock.
Nigel Crane, 37 años.
Nigel Crane, 37 yaşında.
- Nigel Crane, el acosador.
Şu sapık, Nigel Crane.
Tranquilo, Nigel.
Sakin ol Nigel, burada bir ceset var.
No quiero decepcionarte, Nigel pero no es la primera vez que me apuntan a la cara.
Seni hüsrana uğratmak istemem Nigel ama daha önce de suratıma silah dayanmıştı.
¿ Cómo quieres que termine esto, Nigel?
Bunun nasıl bitmesini istersin Nigel?
En la mente de Nigel, Jane Galloway era alguien que podía dominar.
Nigel'a göre Jane Galloway, kontrol edebildiği biriydi. Bir süre onunla idare etti.
El dilema de Nigel es que, para que eso ocurriera, tú tendrías que morir. O sino, él.
Nigel'a göre bunun olması için senin ölmen gerekiyordu yoksa o ölecekti.
- Hola, Nigel. - ¿ Qué me perdí?
- Neler kaçırdım?
Oye, oye. ¡ Nigel! Te perdiste una extracción.
Nigel, bir diş çekimini kaçırdın.
- ¡ Nigel, métete ahí!
- İçeri giremem.
Bendito seas, Nigel.
Çok şanslısın, Michael.
Por supuesto, Nigel. Retírate.
- Elbette Nigel, sen git.
Nigel es útil para mantener a los cazadores de historias a distancia.
Nigel hikaye peşinde koşanları uzak tutmada faydalı.
Eso lo sé. Y Nigel me lo ha recordado mucho.
Biliyorum ve Nigel bana hatırlatmakta çok başarılı.
Nigel, en el continente hallé un libro muy interesante.
Ana karada, çok ilginç bir kitap buldum. Adı da Raising The Dead.
En 1998, Nigel y Kyle nos llevaron al alocado número 12.
98'de Nigel ve Kyle bizi şu çılgın 12 rakamına ulaştırdı.
Eh, Nigel.
Kyle.
Nigel le pegó a Kim con un dardo. ¡ Supongo que lo castigarás!
Baba, Nigel, Kim'i dartla vurdu sanırım cezalandırılacak.
Nigel, ¿ quieres jugar a los dardos?
Nigel, dart mı oynamak istiyorsun?
Pero, papá, esta tarde, Mike descendió con cuerda desde el techo Nigel usó a Kim como un blanco y tú a tu hijo como trapeador de vómito.
Ama baba, bugün Mike çatıdan sallanıyordu Nigel, Kim'i canlı dart tahtası yaptı, ve sen yerdeki kusmukları oğlunla sildin.
¡ Nigel, suelta la cabeza de tu hermano!
- Nigel, bırak kardeşinin saçını.
Nigel, yo soy 25º % británico.
Biliyorsuın Nigel. Yüzde 25 İngilizim.
¡ Qué genial este Nigel!
Klassic Nigel!
Nigel el británico, Klaus el alemán tonto... Sí, tonto. O un tartamudo bonachón que se llama Efram.
İngiliz Nigel, kıt anlayışlı Alman Klaus - evet kıt anlayışlı dedim - ve basit bir isimle Efrem.
Llevarán analgésicos a la colmena de Nigel 7.
Nigel 7 gezegeni zihin kovanına ağrı kesici teslimatınız var.
¿ Van a Nigel 7?
Nigel 7'e mi gidiyorsunuz?
Bien, Nigel.
Tamam, Nigel.
Nigel, no lo sé.
Ah, Nigel.
Ah, Nigel Powers.
Defol Defol Ah Nigel Powers
Oye, Nigel.
- Nigel.
Lo siento, Charlie.
Nigel...
Kyle, Nigel, tienen cita con el dentista, así que van con papá.
Kyle ve Nigel, dişçi randevunuz var, yani babanızla gideceksiniz.
Ya sabemos qué comprarle a Nigel para Navidad.
Artık Noel için Nigel'a ne almamız gerektiğini biliyoruz.