Translate.vc / Espagnol → Turc / Ocasion
Ocasion traduction Turc
102 traduction parallèle
Si, pero en esta ocasion, no habra oro.
Evet, ama bu kez altın yok.
Es una gran ocasion tener a un artista famoso.
Burada hergün ünlü bir sanatçı göremiyoruz.
No quería dejar pasar... esta ocasion para verte... y llevarme una gran alegría.
Buradan geçiyordum ve seni tekrar görebilmek için bir fırsat kolluyordum.
Hay que aprovechar la ocasion solo hay que esperar el momento, además con tanta gente que lo odia.
Mesele sadece uygun bir fırsat kollamakta. Sadece uygun bir fırsat. Ondan nefret eden onca insandan sıra gelirse tabii...
GRAN OCASION
BULUNMAZ FIRSAT
En cada ocasion, un vehículo distinto, cada golpe fue preciso.
Her defasında, farklı bir arabayla, her iş, yumuşak bir dokunuşla.
- Continuaremos en otra ocasion.
Başka zaman devam ederiz.
Dudo que tengas la ocasion ya que tu eres ahora una orgullosa portadora de la rabia!
Kuduz mikrobunun gururlu bir... taşıyıcısı olarak buna vaktin olur mu şüpheliyim!
Ni todas las Navidades se tiene la ocasion de beber con Santa Claus Carboni.
Noel şarabı olan bir Noel baba bulmadan böyle bir şey yapamazsın.
Así pues, ¿ alguna vez, en alguna ocasion significativa... me he equivocado?
Şimdi söyle, herhangi bir önemli durumda, yanıldığım oldu mu?
La firma de este tratado es una ocasion historica.
Bu antlaşmanın imzalanması tarihî bir olay.
Usted sabe, tendremos que hacerlo en otra ocasion.
Bilirsin, gelecek sefere yaparız.
Iremos a bailar en otra ocasion.
Başka zaman dans ederiz.
En esta ocasion feliz, el preparo un trago especial.
Bu vesileyle, sizlere özel hazırlanmış şerbetler sunmak istiyor.
¿ Cual es la ocasion?
Konu ne?
Me encontraréis bastante dispuesto, señor, si me dais ocasion.
Fırsat verirseniz beyler o işi de yapabileceğimi görürsünüz.
¿ No podéis encontrar la ocasion sin que os la den?
Fırsatı biz vermeden siz bulamaz mısınız?
En otra ocasion.
Yapmam gereken işlerim var.
Se que no te gusta hablar conmigo, Ray... pero pense que al menos debiamos discutirlo cuando se presentase esta ocasion.
Benimle konuşmak istemediğini biliyorum, Ray... Ama en azından böyle bir durum olursa beraber karar verebileceğimizi düşünüyordum.
Sera en otra ocasion.
Başka bir zamana o halde.
Si por supuesto que en otra ocasion.
Evet kesinlikle başka bir zaman olabilir.
Y cual era su mision en esta ocasion?
Öyleyse bu durumda göreviniz neydi?
- Ocasion especial o cita?
- Özel bir gün mü, randevu mu?
- Pero me humillaba en cada ocasion que tenía.
Ama her fırsatta beni küçük düşürürdü.
- Creo que estoy esperando una ocasion especial.
Galiba özel bir olay için falan bekliyorum.
Pensaba que no ibamos a perder en esta ocasion... en lo que respecta a mi liderazgo y a lo que debia hacer en la pista.
Benim liderliğim ve sahada yapmam gerekenler açısından... bu elverişli durumda kaybetmeyeceğimizi hissediyordum.
Estos elefantes marinos migran aquí dos veces al año desde el Pacifico Norte un viaje redondo de 9,656 km en cada ocasion
Bu denizaslanları Kuzey Pasifik'ten yılda 2 kere buraya göçerler. Her seferinde 9600 km.'lik bir yolculuktur bu
Tal vez es para una ocasion especial.
Belki özel bir durum olduğu için sürpriz yapmak istemiştir.
No he tenido ocasion.
Zamanlama iyi değildi.
En una ocasion, tuvimos perros calientes.
Bir keresinde sosisliler de vardı.
Claro que podriamos. - Pero quizas en otra ocasion.
Mutlaka gelirim. ama başka bir zaman.
En otra ocasion, hoy es mi turno.
Belki başka zaman. Bugün benim sıram.
- ¿ No quieres guardarlo para una ocasion especial?
- Bunu özel bir durum için istemez misin?
En la familia Cale, esa es una ocasion especial.
Cale ailesi için bu durum yeterli.
Pero puedo irme temprano, si es una ocasion especial.
Evet, ama özel bir nedenden ötürü erken kaçabilirim.
Mira, se que no es justo pedirte esto, pero si se presenta la ocasion... y si no te incomoda mucho... un empujoncito tuyo ayudaria mucho.
- Bunu istemek hiç hoş değil, biliyorum. Ama konusu açıldığında, onu cesaretlendirecek bir iki söz söylersen, çok yardımı dokunacak. - Tabi.
- Si, claro, si se presenta la ocasion.
Konusu açılırsa söylerim.
Es la primera ocasion especial que comparten desde que ella volvio.
O geri döndüğünden beri yaşayacağınız ilk önemli gün bu.
- ¿ Ni por una ocasion especial?
- Ya çok önemli bir durum varsa?
Como es una ocasion especial, esta bien que Rory no venga a cenar el viernes.
Madem özel bir durum var. Rory'nin cuma geceki yemeği kaçırmasında bir sakınca yok.
Va a necesitar ayuda para prepararse para la ocasion.
Onun bu büyük geceye hazırlanırken yardıma ihtiyacı olacak.
Si, pero puedo irme temprano en caso de una ocasion especial.
Evet, ama özel birşey için erken çıkabilirim.
Si, claro. ¿ Alguna ocasion especial?
- Tabi. Özel bir durum mu var?
Espera un minuto que pasa si hay alguna ocasion especial donde, tu sabes, se necesite andar en moto?
Bir saniye. Peki motoru kullanmam gereken özel bir durum olursa ne olacak?
Romi fue como le llame toda mi vida Romi estaba tratando de mostrarle acerca... acerca de como es la vida de la familia comun asi que estamos paseando al perro en otra ocasion y dije "que diablos haces aqui?"
Ralph ona şunu göstermeye çalışıyordu,... pardon, ben ona hiçbir zaman Ralph demedim ki,... Romy ona şunu göstermeye çalışıyordu,... bir aile yaşamının nasıl olması gerektiğini.
Qizas en otra ocasion.
Belki başka bir zaman.
dile lo que esta naciendo en ti porque es real. y tu no quieres perder la ocasion.
Ve ayrıca bu fırsatı kaçırmamalısın.
Oh, bueno, era una ocasion especial.
Oh, şey, özel bir gündü.
Cual es la ocasion?
Sebebi nedir?
Gracias a dios estas aqui en esta ocasion, Missy.
Bunu sana borçluyum Missy.
¿ Cuál es la ocasion?
Nereden icap etti?