Translate.vc / Espagnol → Turc / Olí
Olí traduction Turc
351 traduction parallèle
Tal como me contestaron, me olí algo raro.
Cevaplama tarzları biraz şüpheliydi.
Lo olí en cuanto abrí la puerta.
Kapıyı açtığım anda onların kokusunu aldım.
Al llegar a casa, olí a gas en su habitación, abrí, avisé al médico y entre los dos la trajimos aquí.
Bu akşam eve döndüğümde sizin odanızdan gaz kokusu geliyordu. Kapıyı kırıp doktor çağırdım. İkimiz sizi buraya taşıdık.
Juro que oí platos y olí el café.
Tabak sesleri duyup, kahve kokusu aldığıma yemin edebilirim.
Lo olí en cuanto entré por la puerta.
Eve girer girmez kokusunu almıştım.
Luego olí tu bata de baño un rato.
Bir süre durup bornozunu kokladım.
Los únicos espíritus que vio esta noche son los que olí en su aliento.
- Eğer ortada bir cin varsa o da kokan nefesindeydi.
Olí a naftalina durante tres días.
Üç gün boyunca naftalin kokmuştum.
Olí el arroz.
Pilav kokusu aldım.
Ayer olí humo aquí.
Dün geldiğimde kokusunu aldım.
La última vez que olí algo parecido... fue hace años.
Son kez böyle bir koku duyduğumda... 11 yıl önceydi.
Yo lo olí. Yo lo advertí.
Seni uyarmıştım.
Olí algo, pero no estaba seguro.
Bir şeylerin kokusunu alıyorsun ama emin değilsin.
Tenía la cara pegada al alzacuello y a la camisa y le olí.
Yüzümü sert yakası ve gömleğine yaslamıştım, kokusunu alabiliyordum :
Vi su humo y olí su café.
Dumanınızı gördüm, kahvenizin kokusunu aldım.
Venia para acá. Y de repente escuche pasos detrás mío... y había una mano sobre mi boca... y olí el cloroformo, y después, de repente... estaba en el agua.
Yolumun üstündeyken birden, arkamda ayak sesleri duydum ve ağzımın üstünde bir el ardından kloroform kokusu.
Lo olí al entrar.
- Aslında, geldiğimde o kokuyordu.
"Estaba pensando que estaba de nuevo sin trabajo, " y que mi cuenta bancaria estaba por el piso, "cuando olí a mi próximo cliente."
'Bir sonraki müvekkilimin kokusunu aldığımda işsizliğimi ve kumbaramdaki birikimimi düşünüyordum.'
Hoy, durante la cena olí su Chanel número 5.
Bu aksam yemekte Chanel No. 5'inizin kokusunu aldïm.
Nunca antes olí un dragón.
Önceden hiç ejderha kokusu almamıştım!
Delfinias. Las olí en él.
O çiçekler kanalın yakınındaki çiftliklerde yetiştirilir.
Te buscaba cuando olí sus quesos.
Peynir kalıplarını koklamıştım.
Cuando la olí, quedé prendado.
Kokusunu duyduğum anda sevdim onu.
De repente, olí a una serpiente debajo de las piedras...
Birden taşların altındaki bir yılanın kokusunu aldım.
Olí una serpiente debajo de las piedras...
Taşların altındaki bir yılanın kokusunu aldım.
Entonces olí vuestro arroz.
Sizin pirincin kokusunu aldım.
Olí marihuana.
- Ot kokusu aldım.
Pero sí olí marihuana.
Ama ot kokusu aldım.
Olí un rico olor a comida.
Gerçekten güzel kokuyor.
Nunca olí nada tan...
Hiç bu kadar kötü ko...
Antes, cuando me pasó por al lado en la entrada y olí su perfume en la nuca Dios, creí que iba a desmayarme.
Kapıda yanımdan geçerken boynundaki parfümün kokusunu aldım. Tanrım! Bir an bayılacağım sandım.
Sí, desde la mañana olí el humo y oí a los animales gritar y huir.
Evet. Sabahtan beri alıyorum duman kokusunu, hayvanların kaçışırkenki çığlıklarını duyuyorum.
Esto te parecerá raro, pero antes de que se encendiera la luz de incendio, juro que olí café.
Tom, bu kulağa biraz garip gelebilir, ama yangın uyarısından hemen önce, kahve kokusu aldım.
Lo olí inmediatamente.
Tereddüt etmeden kokuyu aldım.
Cuando el Dr. Auster salió del cuarto de Angela a decirnos que no podían parar la hemorragia olí alcohol en su aliento.
Auster kanamayı durduramadıklarını söylemek için... Angela'nın odasından çıktığında İçki kokusunu duydum.
Ya me olí algo cuando me dejaste aquel recado.
Bıraktığın mesajdan bir şeyler döndüğünü tahmin etmiştim.
- No olí nada.
Koku falan almadım.
Te olí saliendo del ascensor.
Kokunu ta asansörden aldım.
No, le olí.
Hayır, kokunu aldım.
Nunca le olí perfume de mujer.
Üzerinde hiç kadın parfümü kokusu almadım.
Cogí una rosa, su rocío olí.
Bir gül kopardım, çiy'ini kokladım.
"¿ Su rocío olí?" El rocío no huele.
"Çiy'ini kokladım"? Çiy kokmaz.
- Te digo que sigue allí, lo olí.
- Hâlâ orada. Kokusunu aldım.
No es lo que olí en la mansión, y pudo habernos matado a ambos, pero no lo hizo.
Köşk gibi kokmuyordu. Üstelik ikimizin de haşamatını çıkarabildi ama yapmadı.
Lo mismo que olí en la mansión.
Köşkteki ile aynı koku.
Lástima que no olí tu aliento. Hubiera sabido que eres una borracha.
Nefesini koklasaydım anlardım alkolik olduğunu.
Hasta lo olí.
Kokladım da.
Y en cuanto olí el aire, supe que estaba en casa.
Havayı koklar koklamaz evimde olduğumu hissettim.
Olí el gas...
Gazı kokladum...
Olí algo en el pasillo. Por eso entramos, no?
Korikorda bir koku aldık.
Olí la acetona desde el momento que entré al lobby.
Aseton kokusunu lobiye girdiğim anda aldım.