Translate.vc / Espagnol → Turc / Ona
Ona traduction Turc
295,710 traduction parallèle
¡ Le hago comida en mi pecho!
Göğsümde ona yemek yapıyorum!
Tuvimos una gran pelea porque ocultó esto, y le dije que si no estaba listo para confiar en mí... entonces no deberíamos hablar por un tiempo, así que supongo que no estaba listo, porque Leroy lo vio en los muelles,
Bunu sakladığı için büyük bir kavga ettik... ona bana güvenmeye hazır değilse, bir süre... konuşmamamız gerektiğini söyledim. Sanırım hazır değildi... çünkü Leroy onu rıhtımda görmüş.
Tengo que regresar y decirle la verdad.
Geri dönüp ona gerçeği söylemeliyim.
No sé qué es, pero él lo tenía así que supongo que es mágico.
Ne olduğunu bilmiyorum ama ona aitti... o yüzden sihirli olduğunu düşünüyorum.
Eso no es lo que siento cuando la miro.
Ama ona baktığımda öyle hissetmiyorum.
Mira, las creencias de Shepherd pueden parecer nobles pero no le importa a quién hace daño, y lo que sientes por ella es lo que utilizaba para controlarte.
Shepherd'ın düşünceleri asil durabilir ama kime zarar verdiğine ve ona karşı ne duygular hissettiğine aldırmaz. Seni bunlarla kontrolü altına aldı.
¿ Qué le has hecho?
Ona ne yaptın?
Deberías haberle dejado que haga una reverencia.
Ona reverans yaptırmalıydın.
Alerta de spoiler, Por eso llamamos a Mitch "Profesor Escroto".
Önceden söyleyeyim, bu yüzden ona Mitch "Çatlak Profesör" diyorlar.
Maldita sea, ahora tenemos que ser buenos con él.
Orospu çocuğu, şimdi ona iyi davranmak zorundayız.
¿ Le traes un tazón de polvo?
Ona bir kase toz mu götürüyorsun?
Entonces, ¿ qué le compraste, Cleveland?
Ona ne getirdin, Cleveland?
Dale un poco de agua.
Ona biraz su verin.
Y le conté lo del hombre sentado a mi lado.
Ona yanımda oturan adamdan bahsetmiştim.
Pero, como le dije, lo único que noté fue que había un pequeño perro ladrando.
Ama ona söylediğim gibi dikkate değer tek şey o küçük havlayan köpekti.
A eso tengo que ir, pero luego... ¿ Por qué no?
Ona katılmam gerek ama sonrasında neden olmasın?
Se supone que tendría que haber llegado hace dos horas, y ahora no consigo contactar con ella.
Birkaç saat önce gelmesi gerekiyordu ama şimdi ona ulaşamıyorum.
Deberíamos llevarlo a la base, y ver si podemos averiguar de dónde vino.
Onu üsse geri götürmeli ve nereden geldiğini anlayabilecek miyiz ona bakmalıyız.
Debería ser capaz de darle suficiente energía para reiniciar sus sistemas.
Sistemini yeniden başlatması için ona yeteri kadar güç verebilirim.
Bien, logré dañarlo, pero se dio a la fuga.
Ona hasar vermeyi başardım fakat şu an kaçıyor.
Este sable es un símbolo muy importante para esa casa y respetado por los demás clanes.
Bu kılıç o ev için önemli bir semboldür ve diğer klanlar da ona saygı duyarlar.
Kanan, dile que está loco.
Kanan, ona çıldırdığını söyle.
Ezra, enséñale los fundamentos. ¡ Kanan!
- Ezra, ona hareketleri göster.
Ezra aún le está enseñando los fundamentos con sables de entrenamiento.
Ezra hala ona alıştırma kılıçlarıyla temel hareketleri gösteriyor.
Dale la espada.
Ona kılıcı ver.
- La prensa le denominó...
- Basın ona,
Solo es tu reacción a ello.
Aslında ona verdiğin tepkidir.
En cómo espera que vuelva a casa y le hable sobre mi gran viaje.
Benim eve dönmemi nasıl beklediğini ve ona yolculuğumu anlatmak istememi.
No te puedes fiar de ella.
Ona güvenemezsin.
No la llamamos tía.
Ona "teyze" demiyoruz.
- ¡ No le va a pasar nada, Felix!
- Ona bir şey olmaz, Felix!
Porque muchos de los tipos que corrieron con él y de los que corrieron contra él, que había conocido con los años... eran mis amigos.
Çünkü onunla ve ona karşı yarışan kişilerden çoğunu yıllardır tanıyordum. Hepsi arkadaşımdı.
Fueron sus compañeros quienes lo delataron como parte de una investigación federal.
Bir federal soruşturma kapsamında takım arkadaşları ona sırt çevirdi.
Según los registros del laboratorio, creo que lo he analizado unas 50 veces. 5-0.
Laboratuvar kayıtlarına göre ona aşağı yukarı 50 kez test yapmışım.
Grisha, ten cuidado con lo que le dices ahora.
Grisha, artık ona söylediklerine dikkat et.
Pero ¿ por qué fueron a verlo a él?
Peki ona gelmelerinin sebebi ne?
Esperan que él pida un acuerdo de cooperación.
Ona iş birliği anlaşması denen bir şeyi kabul ettirmeye çalışıyorlar.
Si nos negamos, ellos podrían imputarlo.
Geri çevirirsek ona dava açabilirler.
Porque si los rusos hacen algo para lastimarlo, se verán muy culpables.
Çünkü o zaman Ruslar ona bir şey yaparsa suçlu görünürler.
El gobierno ruso le quitó todos sus bienes personales y abrió una causa criminal contra él.
Rus hükûmeti, kişisel varlıklarına el koyarak ona ceza davası açtı.
Creé una versión de ella.
-... küçüklüğünde. - Ona benzer bir şey oluşturdum.
- ¿ Así que cómo llegamos a él?
- Ona nasıl ulaşacağız peki?
Quien muestra esta expresión, debe estar triste, y debes ser amable con él.
Birinin ifadesi buysa üzgün olabilir. Ona nazik olmak gerekir.
Las cosas con las que le he ayudado toda la vida tienen más peso en una cita.
Ona yardımcı olmaya çalıştığım konular randevu sırasında daha da artacak.
Sí, y hay estrategias que puedo enseñarle.
Evet ve ona öğretebileceğim yöntemler var.
¿ Qué pasa con ella?
Ne olmuş ona?
Le sonreí así.
Sadece ona böyle gülümsedim.
¿ Ellos dos? Acaba de preguntarle si quiere hijos.
Kız, çocuk ister misin diye sordu ona.
Jamás te has acercado a él y ni lo intentas.
Ona hiç yaklaşmadın. Denemedin bile.
- No le preguntes eso.
Ona bunu sorma sakın.
Probaremos televisores y veremos cuál tiene la mejor definición.
En net TV hangisi, ona bakarız.