Translate.vc / Espagnol → Turc / Pacey
Pacey traduction Turc
1,407 traduction parallèle
Oye, me interesa mucho descubrir la parte física de Pacey pero no creo que esté preparada aún.
- Pacey Witter'ın fiziksel kısmını keşfetmeyi tamamen düşünüyorum ama buna tümüyle hazır mıyım bilmiyorum.
Pacey, me asustas.
- Pacey, beni korkutuyrsun.
Si me quito la venda y estamos en un motel, te mataré.
- Pacey, bu gözbağını çıkardığımda yatak ve kahvaltının yanında duruyorsan ölürsün.
Pacey, Dios... No sé si sentirme conmovida o asustada.
- Pacey dokunulup dokunulmayacağımı yada korkup korkmayacağımı bilmiyorum.
Esta vez, mis hormonas no van a controlarme esta vez voy a hacer lo correcto.
- Bir kereliğine Pacey Witter'ın kuduran hormonları bütün konuşmayı yapmayacak. Ve bu sefer doğru şeyi yapacağım.
Pero es algo muy importante para apresurarlo.
Ama bu benim için çok önemli. Eski "Şimdi yap, sonra düşün." Pacey Witter yaklaşımına geri çekilmem için.
Lo lograste de nuevo, Pacey.
- İşte yine yapıyorsun, Pacey.
Ya te vi el trasero y no tienes de qué preocuparte.
- Pacey, poponu gördüm. Endişelenmene gerek yok.
¿ Estás viéndote el trasero en el espejo?
- Pacey? Aynada popona mı bakıyorsun?
Encontraste un frasco de pastillas, ¿ y qué?
- Ne olmuş ilaç kutusu bulduysan Pacey?
- ¿ Por qué no se lo preguntas?
Pacey, o kadar endişeniyorsan neden ona sormuyorsun?
Está pasando por mucho estrés, lo único que puedes hacer es que el tiempo que pase contigo no sea estresante.
- Şu anda çok yoğun stres altında, Pacey. Yapabileceğin tek şey seninle olduğunda mümkün olduğu kadar kızın stresten uzak durmasını sağla.
Pacey, puedo cuidarme yo sola.
- Bak, Pacey. Başımın çaresine bakabilirim.
- Gracias por tu apoyo, Pacey.
İyi değilsin. - Harika! Desteğin için sağol, Pacey!
- Claro, todo tiene que ver con Pacey.
Doğru ya. Mesele hep Pacey ile ilgili olmalı!
Sumo cosas a mi vida en vez de restarlas.
- Pacey, listemden bir şeyler çıkarmak yerine sürekli ekliyorum.
Tal vez estaba engañándome, pero creo que lo haré.
Kendimi kandırıyorum, Pacey ama galiba bunu yapacağım.
Vete, Pacey.
- Git burdan, Pacey.
Si te empujo, la caída será muy larga.
- Seni bir itsem aşağı uçarsın, Pacey.
Estás actuando como un loco y lo último que ahora necesito en mi vida, es otro loco.
- Amacın ne? Sapık gibi davranıyorsun ve şu anda ihtiyacım olan son şey bir deli daha. Evine git, Pacey.
Sólo quiero... Quiero sentirme mejor, Pacey.
- Sadece kendimi iyi hissetmek istiyorum, Pacey.
¿ Cómo sabes que puedes ayudarme?
- Pacey, yardım edebileceğini nereden biliyorsun?
Dímelo, Pacey.
- Hadi söyle bana Pacey.
Gracias, pero créeme, Pacey, no me importa.
Peki teşekkürler. Ama güven bana Pacey, daha az umursayamazdım.
Esto no es una sorpresa, es una marcha por una vía desierta.
Bu sürpriz değil Pacey. Terkedilmiş yolda bir ölüm yürüyüşü.
Ésa estuvo buena, Pacey.
İyi numaraydı Pacey.
Pacey, yo debería estar trabajando ganando mi dinero y por tu culpa estoy en el campo de fútbol peleando por una mula.
- Pacey. Bak şu anda işte olup ihtiyacım olan parayı kazanıyor olabilirdim ama bunun yerine futbol sahasında, bir eşeğin önü veya arkası olmak için kavga ediyorum.
Pacey, ¿ sabes el tiempo y dinero que necesitarás para que flote?
- Pacey, denize indirene kadar ne kadar para ve zaman harcayacağını biliyor musun?
Pacey le dará la sorpresa llevándola a casa.
Pacey ona sürpriz yapıp eve erken getirmek istedi.
¡ Pacey!
Pacey!
Marc, él es Pacey.
- Marc. Pacey, Marc. Marc, bu...
- Eso es privado, Pacey.
- Bu özel, Pacey.
Pacey, deja tus celos machistas.
- Pacey, kıskançlığı bırak.
No debemos hablar de esto aquí, Pacey.
- Yani, ne oluyor? - Burada konuşmamalıyız.
Me pasaron muchas, muchas cosas este verano, Pacey.
Bu yaz çok şey oldu Pacey, çok şey.
No, prométemelo, Pacey.
Hayır. Söz ver bana Pacey. Peki.
Yo estaba aterrada, Pacey.
Çok korkmuştum Pacey.
Decidimos seguir siendo amigos y no comentarlo pero cuando te vi supe que había cometido un gran error y lo único que pienso es si podrás perdonarme.
Sadece arkadaş olmaya ve ikimiz için önemli kişilere bunu anlatmamaya karar verdik ama seni görünce... Pacey bu, hayatımın en büyük hatasıydı. Şimdi tek düşündüğüm, ya beni affedemezsen?
Pacey, tienes que perdonarme.
Pacey beni affetmek zorundasın. Lütfen.
Pacey, tal vez no quieres oír esto y menos de mí pero debes hablar con ella.
Bunu muhtemelen şimdi duymak istemiyorsun. Ve eminim benden duymak istemiyorsun ama onunla konuşmalısın.
Tienes que hacerlo.
- Mecbursun Pacey.
No hay diferencia.
Bir farkı yok Pacey.
Pero yo sigo amándote, Pacey.
Ama seni hala seviyorum Pacey.
Pacey, estás monopolizando la brisa.
Pacey bütün esintileri tekeline alıyorsun.
Pacey Witter es la encarnación de un protagonista falible.
Yürümek ve konuşmak, yanılabilir belirginin somutlaşması değilse Pacey Witter bir hiçtir.
Buenas noches, Pace.
İyi geceler, Pacey.
Si crees que esta escapada te ayudará a olvidar a Pacey...
Eğer bu küçük çılgınlığın Pacey'i unutmana yardım edeceğini sanıyorsan...
- Pacey...
- Pacey.
- No puedo hacerlo, lo siento.
Bunu yapamam. Üzgünüm, Pacey. - Sorun değil.
Tú debes ceder.
Sensin, Pacey.
Pacey.
- Pacey!