Translate.vc / Espagnol → Turc / Perfume
Perfume traduction Turc
2,651 traduction parallèle
Ser tu amigo, especialmente cuando estás usando ese perfume.
Arkadaşın olarak, bilhassa Şu parfümü sürerken.
Incluso tiene un perfume.
Hatta kendi adına parfümü var.
Ella me usaba el perfume en los campamentos de verano.
Yaz kampındayken sırtımı gıdıklar dururdu.
Resultaste alérgico a mi perfume.
Parfümüme alerjin vardı.
Ahora no traigo perfume.
Artık kullanmıyorum zaten.
Es grave. ¿ Recuerdas el perfume que hizo tu equipo hace un año?
- Bu cidden kötü. 1 yıl önce ekibinin ürettiği parfümü hatırladın mı?
Dígame, Sr. Crisp, ¿ le daría este perfume a su esposa?
Söyler misiniz Bay Crisp... Bu Parfümü karınıza alır mıydınız?
A quien le daría el perfume.
Demek istediğim, bu parfümü verebileceğiniz kimse yok mu?
¿ Declaraste que me avisaste que el perfume atraía avispones?
Avukatlara bu parfümün eşek arılarını etkilediğine dair bana bir mail attığını mı söyledin?
Antes de que lo olvide, hubo resultados inusuales sobre un perfume que he estado probando.
Oh az kalsın unutuyordum, yaptığım teste göre bu parfümde alışılmadık sonuçlara rastladık.
Envíame un correo electrónico de los resultados del perfume.
Eğer parfüm sonuçları ile ilgili bir şey bulursan bana mail at.
Envíame un correo electrónico de los resultados del perfume.
Eğer parfüm sonuçları ile ilgili bişey bulursan bana mail at.
Que Linda afirmara que nos advirtió sobre el perfume defectuoso creó enemistad entre nosotros.
Linda'nın beni ve CEO'yu hatalı parfüm konusunda uyardığını iddia etmesi yüzünden aramız buz gibi.
Pasó después de que hablamos del perfume. Eso es lo que yo hacía.
Bu parfüm hakkında yaptığımız konuşmanın hemen sonrası.
PERFUME ¿ BORRAR CORREO ELECTRÓNICO?
Email'i silinsin mi?
Yo, Ángel Heroína soy responsable de los avispones, el perfume, cualquier cosa.
Ben, eşekarılarından ben sorumluyum, yani parfüme her ne diyorsanız.
Sí, pesticidas, líneas de conducción eléctrica, incineradores gasolineras, pintura fresca, hasta el perfume les hace enfermar
Evet, böcek ilaçları, enerji nakil hatları, fırınlar, benzin istasyonları, boyalar, hatta parfümler hasta olmalarına yetiyordu.
Probablemente su perfume.
- Herhalde kadının parfümüdür.
Lo siento, probablemente han notado que mi estómago está muy sensible últimamente así que si no les importa, ¿ podrían usar menos perfume?
Özür dilerim ama fark etmişsinizdir ki midem son zamanlarda biraz hassas.
- Bueno, madre, llevas demasiado perfume, Todo lo que puedes oler es a ti misma.
- Anne o kadar çok parfüm sıkmışsın ki, alabildiğin tek koku kendininki.
Y luego tus hijas tomaron mi perfume de $ 300 y le dieron un baño a sus muñecas.
Sonra kızların $ 300'lık parfümümle oyuncak bebeklerine banyo yaptırdı.
Sí, gasté $ 300 en un perfume.
Evet bir parfüme $ 300 verdim.
El perfume de América.
Amerika'nın parfümü.
Generalmente todo lo que encuentras en el torso de una momia es perfume.
Bir mumyanın bedeninde genellikle bulduğun şey ağır kokusudur.
Era el perfume de Louis.
- Louis'nin parfümüydü o.
¿ Sabes? No puedo sacarme el olor de ese perfume barato de mi pelo.
O berbat parfümün kokusunu saçımdan çıkaramıyorum.
Es perfume francés.
Bu Fransız parfümü.
¿ Te has puesto el perfume que te regalé?
Sana verdiğim parfümü mü kullandın?
Sabes, me siento rara porque somos los únicos bailando y los dos usamos el mismo perfume.
Sadece ikimizin dans etmesi ve seninle aynı parfümü sürmemiz biraz garip geliyor.
Dios mío te has puesto perfume, ¿ no?
Aman Tanrım, parfüm sıktın değil mi?
No, no me he puesto perfume.
Hayır, parfüm sıkmadım adamım.
Llevas tacones y unos tres galones de perfume.
Topuklu ayakkabı giyiyorsun ve 3 galon parfüm sıkmışsın üstüne
He descubierto los melocotones, y el perfume de lavanda.
Şeftali ve lavanta kokusu keşfettim.
4 pulgadas de tacón y de perfume intenso.
Nereden bildin? Giriş zamanlamasından.
- Esa no es realmente una idea. Eso es más como una anécdota desagradable o una fábula para moscas. No, el bombillo desprendía este olor pútrido, así que le tiré perfume.
Daha çok nahoş bir anektod gibi,... ya da sineklere tedbirli olmalarını öğütleyen bir masal.
Es sólo tu perfume... es tan... aromático.
Kokun, öylesine güzel ki.
Y no es perfume, es agua de colonia.
Ve bu parfüm değil, kolonya.
- Me gusta tu perfume.
- Parfümünü sevdim.
- Eso es raro porque nunca usé perfume, en toda mi vida.
- Bu çok tuhaf çünkü hayatım boyunca hiç parfüm kullanmadım.
Para ti, cariño, un frasco de perfume chino se dice que contiene el alma de un poeta de la dinastía ming.
Sana hayatım, Çin işi bir parfüm şişesi. İçinde Ming dönemi şairlerinden birinin ruhunu barındırdığı söylenir.
Espero no haberme perdido la parte donde los tres chinos le dan perfume al bebe estrella.
Umarım üç Çinlinin yıldız bebeğe parfüm verdikleri yeri kaçırmamışımdır.
Color, perfume, néctar y forma todo actúa en conjunto para que la flor sea irresistible.
Renk, koku, çiçek özü ve şekil hepsi çiçeği çekici kılmak için kullanılır.
Han untado su cola con perfume y la agitan hacia ella en un intento por persuadirla para que se aparee.
Kuyruklarını kokulu hale getirip dişiye doğru yönlendirerek çiftleşmesi için ikna etmeye çalışıyor.
Este macho le agrega a su cola más perfume proveniente de sus muñecas.
Bu erkek bileğindeki bezden, kuyruğuna biraz daha parfüm sürüyor.
No es el mismo perfume.
Başka bir parfüm sürmüş.
Es un perfume diferente.
Farklı bir parfüm sürmüş.
Es un secreto de los floristas que las rosas violeta tienen el perfume más fuerte.
Vay canına. Mor çiçeklerde en derin kokunun olması bir çiçekçinin sırlarındandır.
Iván, ¿ quien lleva puesto ese perfume tan horrible?
Ivan, bu korkunç parfüm de kimin?
Traes puesto un perfume muy fuerte.
Üzerine sürdüğün parfüm çok keskin.
Humo de cigarrillo, perfume barato.
Sigara kokusu ucuz parfüm kokusu.
- ¿ Y este perfume?
Bu parfüm ne?