English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espagnol → Turc / Pique

Pique traduction Turc

436 traduction parallèle
Hay mucho pique en el río
Sazan mevsimi başladı.
Sé que es algo terrible, señor, pero, para mí, lo echaron a pique.
Bunu söylemek çok korkunç, biliyorum, efendim ama kanımca, tekne batırılmış.
Pedid un bistec de diez centavos y pedidle que os lo pique.
10 sentlik but eti kıymasını isteyin.
y pídele que te la pique.
Kıyarken içine katsın.
Prestaremos dinero a los que queramos y los demás se irán a pique.
İstediklerimize müdahale edip ödünç para verirken diğerlerinin batmasına karışmayacağız.
Si intentas algo, todos nuestros planes se irán a pique.
Yanlış bir şey yaptığında, her şey altüst olur.
Si no regresan, se irá todo a pique.
Ne pahasına olursa olsun onları geri döndürün. Yoksa heyelan olur. - Heyelan mı?
Necesito un anzuelo para que pique esa mujer y entrevistarla antes de que la detengan.
Fikre ihtiyacım var. Şu hatunu polislerden önce ofisime getirecek bir fikir.
- Por si el circo se va a pique.
- Sirk topu atarsa yani.
No hay daños sobre la línea de flotación, pero el pique de proa está inundado.
Boru hattında bir hasar yok, efendim. Ama gemi dip tankından en alt güverteyi su bastı.
Y nos partió en dos, enviándonos a pique.
Geminin omurgasını kırdı ve bizi batırdı.
Se fue a pique y decidí dedicar mi agilidad a causas mejor remuneradas.
Dağıldı ve yeteneğimi daha karlı bir amaç için kullandım.
Soy un barco que se ha ido a pique. Hundido por su propia tripulación.
Adamlarımın baltaladığı kendi gemimi batırıyorum.
Diría que está a pique.
Sanki yan yatıyor.
¿ Hay pique?
Nasıl gidiyor?
Yo bajo. As de pique.
Öyleyse, maça ası atıyorum.
¿ Tienes de pique?
- Sizde maça var mı?
- ¿ No tienes tréboles ni pique?
- Sinek veya karo yok mu? Hayır!
Hoy debe haber mucho pique.
Şimdi sarıgöz kaynıyordur.
Cuando llegué, la empresa se iba a pique.
Ben kendime gelinceye kadar, şirkettin durumu çok kötüleşmişti.
Querida, ya sabes que las previsiones del diecisieteavo Plan, se fueron a pique.
Sevgilim, sende biliyorsun ki 17.planın şartları konusunda cesur adımlar atıldı.
El Sr. Kyle creyó que lo enviaría a pique e hizo lo que pudo por detenerme.
Bay Kyle gemide kalacağımı zannetti ve beni durdurarak en iyisini yaptı.
Ole Pa, ¿ Quieres que pique por ti a la entrada del trabajo esta mañana?
Ole Pa, bu sabah, mesai için, senin yerine, kartını deldirmemi ister misin?
"Hoy, en EE. UU., estamos más cerca de la victoria sobre la pobreza... que en ningún otro momento o nación". El mercado de valores de N. Y. se irá a pique 6 meses después... y traerá consigo la mayor depresión de la historia mundial.
Ve Herbert Hoover resmi olarak 31.Başkan olarak seçildiğinde "Biz yoksullukla mücadele de diğer ülkelerden zafere daha yakınız", diyordu... 6 ay sonra ise New York borsası çökecek ve dünya tarihinin en büyük krizi ortaya çıkacaktı.
Uno tiene más ganas de retorcerte el cuello que de sonreírte, de dejarse hundir en ti lentamente. Y a pique.
Boynunu koparmalıyım ya da içine doğru kaymalıyım.
Será mejor que Williams pique o no saldremos vivos de este barco.
Williams bu kadar aptal olmasa bu gemiden asla sağ çıkamazdık.
Si no es que me pique algo.
Kaşıntı filan olmazsa.
Para darme pique, el hijo de perra.
Benimle dalga geçiyorlar.
Sí, negros como el as de pique eran.
Evet. Maça ası kadar karaydılar.
¿ A qué viene este maldito pique?
Bütün bu kargaşa neden çıktı?
Si no piensas en irte a pique agarra los palillos.
Eğer burada çiçek açmaya niyetiniz yoksa toplayın yemek çubuklarınızı.
Pero todo se fue a pique : el matrimonio, el negocio, todo.
Ama sonra her şey tepe taklak oldu : evliliğim, işim, her şeyim.
Si no la sesión se iría a pique.
Aksi halde gösterimi yapamayacaklardı.
- El seis se va a pique rápido.
- Altı hızla sönüyor.
"La flota entera de 11 buques se fue a pique en las costas de Florida".
"1 1 gemilik filonun hepsi Florida açıklarında battı."
El Grifón vuelve a encontrarse con otro huracán en las Bermudas... y se va a pique.
Grifon da Bermuda açıklarında bir kasırgaya tutulur ve batar.
La inauguración se irá a pique.
Açılışı bomba gibi olacak.
Si decía que Michael Bradley se iria a pique...
Michael Bradley'in iflasa mı gittiğini söylüyor?
- Le gusta que le pique, me lo dijo.
Sataşılmayı sever, öyle demişti.
Además la pimienta hace que me pique el culo.
Hem biber beni çok yakıyor.
- Para que no te pique.
- Böylece kaşınmayacaksın.
La cosa se fue a pique.
- Öyle mi?
Las negociaciones pueden irse a pique sin cooperación.
Bu bir görüşmeydi. İş birliği olmadığı sürece, görüşmeleri felan unut dostum..
¿ El cociente intelectual se fue a pique desde que me fui?
Ben uzaktayken, zeka düzeyi mi düştü birden?
Me pregunto- - ¿ Qué dices si compramos el campo y el manantial de Bouffigue en Romarins?
Acaba Pique-Bouffigu'nin kaynağını ve arazisini satın alsak hani yukarıda, Romarins'te olan.
Yo misma piqué.
Ben de biraz ısırdım, bilirim tadını.
Fue un truco que Karswell montó para ahuyentarme... y piqué el anzuelo como un idiota.
Karswell'in beni korkutup kaçırmak için uyduruverdiği bir üçkağıttı ben de aptal gibi yemi yuttum.
- Piqué la tarjeta de Millie por error.
- Yanlışlıkla Millie'nin kartını işaretledim.
Tienes tres giros en piqué que acaban con dos chaînés en plié.
Üç pike dönüşün var.
Irradiaba calor, emitía señales y piqué.
Sinyalleri bertaraf edercesine ateş saçıyordu. Beni kancasına takmıştı.
Había un trozo de hielo y lo piqué... para que cenemos hielo.
Akşam yemeğinde buz yiyeceğiz ya. Yani buz olması lazım ya.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]