Translate.vc / Espagnol → Turc / Plán
Plán traduction Turc
59,564 traduction parallèle
El plan es simple :
Plan oldukça basit.
Como, sesiones de planificación celestial.
Semavi plan program toplantısı gibi şeyleri?
Este es el plan más loco que haya oído jamás.
- Bu duyduğum en manyakça plan.
En lo que sea que nos estemos metiendo, deberíamos, ya sabéis, probablemente deberíamos tener un plan.
Neyin içine giriyorsak gideceğiz. Muhtemelen gerçek bir plana ihtiyacımız olacak.
Entonces, ¿ cuál es el plan?
Plan nedir?
Muy bien, plan B. Vamos.
Tamam B Planı hadi.
Gran plan.
- Harika plan.
Nada, solo... estoy en un motel a las afueras de Newark. No, ningún plan en especial.
Hiçbir şey Newark'ın dışında bir moteldeyim.
Ya sabes, pago por visión, dedos magicos lo normal.
Hayır özel bir planım yok. Bilirsin paralı kanallar, masaj aleti sıradan şeyler.
Tu plan de exterminación, ¿ tenía algunas contingencias para esto?
Yok etme planınızda böyle bir şeyi ön görmüş müydünüz?
Escucha... el Jardinero tiene un plan.
Bak Bahçıvan'ın bir planı var.
Ese es el plan.
Plan bu.
Comprometiendote con el plan de Joshua, poniendo a los angeles por encima de los Winchester.
Joshua'nın planına sadık kalmak ve melek türünü Winchesterlardan önce tutman.
Mision suicida sin plan alternativo, bla, bla, bla.
İntihar görevi, başka bir ihtimal yok falan filan.
Quizas es parte de algun plan.
Belki bir çeşit plandır.
Solia creer en un plan.
Eskiden plana inanırdım.
Esta es mi responsabilidad porque es mi plan.
Bu benim sorumluluğum çünkü benim planım.
? Tu plan?
Planın mı?
Hay imperfecciones, si, pero es un plan.
Bazı sorunları var ama yine de bu bir plan.
Me dijo que aunque parezca espantoso, si me acerco a la puerta, si sigo tu plan, te asegurarias de que naciera.
Bana bu korkunç gelse bile eğer geçide gidersem, eğer senin planını izlersem onun doğmasını sağlayacakmışsın.
? El plan del Cielo?
Cennetin planı mı?
Mi plan puede que sea salvarle la vida a tu hijo, criarlo como mío propio, darle la oportunidad de usar su poder a mi servicio.
Benim planım oğlunun hayatını kurtarmak. Kendi oğlum gibi yetiştirip gücünü benim için kullanmasını sağlamak.
Eso ha funcionado genial.
Bu plan çok iyi işlemiş.
Así que Apocalipsis, parte dos. ¿ Ese es tu plan?
Yani kıyamet iki. Planın bu mu?
Ese es el plan, ¿ recuerdas?
Plan bu hatırladın mı?
El encabezado debía ser el permiso dado al plan para 300 nuevas casas.
Manşet 300 yeni ev için çıkarılması planlanan izinler olmalıydı.
Bien, no planeaba hacerlo mal.
Özensiz yapmak gibi bir planım yoktu zaten.
¿ Nos lo puede señalar en el plano?
- Şu plan üzerinde gösterebilir misin?
¿ Tienes algo planeado?
- Yoksa bir planın mı var?
- Nuestro plan no cambia.
Planımız değişmiş değil.
Nuestro plan no cambia.
Planımız değişmiş değil!
¡ Ese es el plan, lo sé!
Planın bu olduğunu biliyorum!
Bueno, creo conocer cuál es tu plan.
- Sanırım ne planladığını biliyorum.
Fue mi puto plan.
Bu hileli plan bana aitti.
Ese era el plan.
- Plan buydu.
Ese siempre fue mi plan.
Baştan beri planım buydu.
Quería su fortuna con un plan abominable
Hem de bin bir hileyle Almaya çalışır servetlerini
Ya descubrí su plan.
Komplonuzu çözdüm.
Perdón por la interrupción, pero ese niño valiente e inteligente de lentes horribles ha descubierto nuestro vil plan.
Böldüğüm için üzgünüm arkadaşlar ancak şu çirkin gözlüklü cesur ve zeki çocuk, alçakça planımızı açığa çıkardı.
Anoche no dormiste para descubrir el plan del Conde Olaf.
Dün bütün gece Kont Olaf'ın planını çözmek için ayaktaydın.
¿ Cómo responde a los rumores de que esta producción
Oyunun aslen şeytani bir plan olduğu söylentilerine
- ¿ Siniestra?
- Şeytani plan mı?
La única trama siniestra es la que verán sobre el escenario.
Buradaki tek şeytani plan, sahnede izleyeceğiniz.
Cambio de planes.
Plan değişikliği.
Sin sus libros, no hubiéramos descubierto el plan del Conde Olaf.
Hâkime Strauss olmasaydı Kont Olaf'ın planını açığa çıkaramazdık.
Debe tener un plan.
Bir planı olmalı.
No sé cuál podría ser.
Ama nasıl bir plan, hiç bilemiyorum.
Ese parece el mejor plan.
En mantıklı plan bu bence de.
- Necesito un plan.
- Plan yapmalıyız.
Con la identidad y el plan del villano develados, la policía lo encerraría por el resto de su vida, y los jóvenes irían a comer pizza.
Kötü adamın kimliği ve planı ortaya çıkar, polis de onu ebediyen hapse atar. Yürekli çocuklar pizzacıya gider.
Es parte del plan de aumento de seguridad.
Artırılmış güvenlik planının bir parçası.