Translate.vc / Espagnol → Turc / Podre
Podre traduction Turc
10,291 traduction parallèle
Apenas podre estar parejo en eso. Cierto.
Parayı zar zor denkleştireceğim.
Entonces no podre hacer nada.
O zaman elimden bir şey gelmez.
Nuestro padre nos pego... una buena paliza por tener a nuestra podre madre preocupada.
Ve babamız zavallı annemizi... endişelendirdik diye bir güzel dayak atmıştı.
- Si se hizo manualmente no podré rastrear nada más allá del punto de acceso.
- Eğer manuel olarak yapılmışsa ulaşım noktası haricinde hiçbir şeyin izini süremem.
Así, cuando me apetezca marcarme un boogie, podré hacerlo esté donde esté, y no será raro, ¿ sabes lo que quiero decir?
Böylece istediğim zaman pistin tozunu attırabilirim. İstediğim yerinde ve garip kaçmaz.
¿ Lo dices porque no podré trabajar y tú ganas 2,13 la hora más propinas?
Çünkü bir noktada ben çalışamayacağım ve sen saatte 2.13 dolar artı bahşiş mi kazanıyordun?
Gracias. Yo creo de hecho que podré mantenerlas.
Teşekkürler, işime yarayacaktır.
¡ junto con el jefe de gabinete del alcalde! Y probablemente aún no podré readmitirte hasta que se cierre el caso.
Tüm bunlara rağmen bile yeniden işe dönmeni sağlayamayabilirim.
No podré sacarla.
Onu taşıyarak çıkartamayacağım.
Cúbrenos y podré sacarla de aquí.
Bizi korursanız onu buradan çıkarabilirim.
Pero nos la habéis entregado y eso significa mucho más de lo que nunca podré agradecerte.
Ama sen onu bize teslim ettin ve bu sana söylediğimden çok daha fazlasını ifade ediyor.
Si me puede guiar, seguro que podré con ello.
Sen bana rehber olursan yükü kaldırabileceğime eminim.
Me han dicho que si vienes, si vienes en persona y pagas la fianza antes de las nueve, podré salir esta noche.
9'dan önce gelip kefaleti ödersen bu gece çıkabilirmişim.
Ni siquiera le gusta Colt... y ahora no lo podré ver nunca más.
Zaten annem Colt'u hiç sevmemişti, şimdi onu bir daha hiç göremeyeceğim.
¿ O qué, me pegarás? No podré siquiera caminar.
O zaman yürüyemem bile.
Confiesa tus pecados, ruega por el perdón, y entonces podré ayudarte.
Günahlarını itiraf et, af dile, sonra sana yardım edebilirim.
No sé cuánto tiempo podré contener su ira.
Öfkelerini ne kadar bastırabilirim bilmiyorum.
Así podré vigilarte.
Böylece sana göz kulak olabilirim.
El Señor sabe que no podré retener mi comida sin vomitar.
Yemek nasıl yiyeceğim tanrı bilir.
Un par de trabajos así... y podré mudarme de casa de mi puta hermana. Toma.
Böyle birkaç iş daha olursa, kardeşimin evinden taşınabilirim.
La medicina... El hombre que me la daba... No podré seguir consiguiéndola de él.
İlaçları aldığım adam artık ondan alamayacağım.
¡ ¿ Cuándo si no podré ir a Provincetown?
Provincetown'a gitme şansını başka ne zaman bulacağım? !
No sé cuántas veces... podré seguir teniendo la misma conversación contigo.
Seninle bu konuşmayı daha kaç kez yapacağız bilmiyorum.
¿ Así podré vivir en una celda?
- Bir hücrede yaşarım sonra, öyle mi?
Yo no podré ir.
Gelemem.
Supongo que podré ir...
Tamam, geleceğim.
Solo podré observar.
Sadece izleyebilirim.
Nunca... ¡ nunca podré hacer eso!
Ne yapacağımı da bilmiyorum çünkü ben... ben asla... böyle bir şey yapamam!
Puedo usarla para mis propios fines, pero nunca podré permitir que tan dañada criatura tenga algo que decir en mis planes.
Onu kendi çıkarlarımda kullanabilirim. Ancak bu kadar zarar görmüş bir yaratığı planlarımda asla söz sahibi yapmam.
Tus preocupaciones por mi estado desaparecerán, y finalmente podré concentrarme en Hope.
Lanetim hakkındaki endişelerin gidecek, ben de sonunda Hope'a yoğunlaşabileceğim.
Pero lo que tú has hecho no sé cómo podré superarlo.
Ama senin yaptığın şeyi nasıl atlatacağım bilmiyorum.
¿ Podré trabajar tanto y tener tiempo para ser un buen padre?
Gerçekten o kadar çalışıp yine de iyi bir baba olmaya vakit ayırabilir miyim?
Nunca podré volver a mirar esos baños de nuevo.
Oranın tuvaletine bir daha asla eskisi gibi bakamayacağım.
Bueno, conociendo la distancia que la bala recorrió podré determinar el ángulo en grados.
Mesafeyi bilmek için bu kurşunun gittiği yönün açısını ve... hızını bilmem gerekir.
Nunca podré perdonármelo, John.
Kendimi asla affetmeyeceğim, John.
Podré decir cómo se separó el pie.
Ayağın nasıl ayrıldığını söyleyebilirim.
- Y cuando examine los huesos, podré comprobar los daños por el impacto del salto.
- Ve kemikleri incelemeden önce, atlama etkisiyle mi olduğunu söyleyebilirim.
Y además veo una sustancia seca y oscura en la zona, pero no podré estar segura hasta después de la autopsia.
Ve yüzeyde kurumuş, koyu bir madde görüyorum, ama otopsiye kadar emin olamam.
Porque una vez que se lo cuente, ella se pondrá en plan detective y no podré observar a la impostora - en su hábitat natural.
Çünkü ona söylersem, dedektifçilik yapacak ve dolandırıcıyı kendi ortamında gözlemleyemeyeceğim.
Si no lo hago, no podré ser enfermera nunca más.
Bu olmazsa bir daha asla hemşire olamam.
Si lo firmo, no podré hablar de esto públicamente nunca más.
Hayır, eğer onu imzalarsam bu konuda halka hiçbir şey söyleyemem.
Sí, no sé si podré soportarlo, tío.
Evet, üstesinden gelebilir miyim bilmiyorum, dostum.
Pero quiero saber exactamente cómo y cuándo podré comprar tu parte.
Tam olarak hisselerini nasıl ve ne zaman satacağını bilmek istiyorum.
- De lo contrario no podré ayudar a Rune.
- Rune'ye de yardım edebilirsin.
No podré prestarte el dinero.
Sana para veremeyeceğim.
Mañana, no podré ir.
- Gelemem, çalışıyorum.
Y sigue sentada o no podré mantenerle alejado de ti.
Ve hareket etme ki Onu senden uzak tutabileyim.
Podré ver Roma.
Roma'yı göreceğim.
Corta mis ataduras. Así podré liberar a tus padres y convertirnos en Uno.
Ellerimi çöz, aileni özgür kılayım.
Así podré preparar mi conversación.
Kendime bir konuşma hazırlayabilirim.
Mientras la guerra siga, no podré quitarme a mi hermano de la cabeza.
Savaş devam ettiği sürece kardeşim hiç aklımdan çıkmıyor.