Translate.vc / Espagnol → Turc / Prestó
Prestó traduction Turc
903 traduction parallèle
Me lo prestó, pero eso ella no lo sabe.
Bana ödünç verdi ama bunu henüz bilmiyor.
El saco que la joven le prestó esta mañana, Cuando estaba en apuros.
Bu sabah zor durumdayken genç bir bayanın size ödünç verdiği ceket.
Hace seis meses aproximadamente... el Sr. Meunier le prestó 300.000 francos... para que comprara nuevas máquinas para impresión.
Altı ay kadar önce Bay Menuier size 300.000 frank borç vermiş. Yeni baskı makineleri alacakmışsınız.
¿ No prestó antes sus servicios a los turcos?
Yardım-yataklık için ilk önce Türk ordusuna gitmedi mi?
Incluso me prestó un caballo para venir hasta aquí.
Buraya gelebilmem için atını bile verdi.
La hermana del Sr. Linton me lo prestó.
Bay Linton'un kız kardeşi ödünç verdi.
Nunca me prestó atención.
Bana asla en ufak bir ilgi göstermemişti.
Si lo sabe, tú dirás que él te prestó esos bonos.
Haberi varsa da sen tahvilleri Horace'ın borç verdiğini söyleyeceksin.
¿ Que me prestó los bonos?
Tahvilleri borç vermek mi?
- ¿ Por qué debo decir que me los prestó?
- Niye bana borç verildi diyecekmişim?
Porque no me los prestó a mí.
Çünkü bana borç vermedi.
Estoy sonriendo porque estás perfectamente a salvo mientras Horace viva para decir que te prestó los bonos.
Gülümsüyorum çünkü Horace tahvilleri borç verdiğini söylediği sürece güvendesiniz.
- Me la prestó.
- Ödünç verdi.
¿ El Dr. Germain no le prestó el dinero para que lo repusiera?
Dr. Germain parayı ona yerine bırakması için vermedi mi?
Le presté 200 francos a Rolande el mes pasado, y Laura le prestó 50 hace 15 días, por el mismo motivo.
Geçen ay ona 200 frank borç verdim ve aynı nedenle Laura iki hafta önce ona 50 frank borç verdi.
- Solo indirectos. El hombre que la encontró y el que le prestó la escalera.
Dışarı çıkmasına yardım eden adam ve ona merdiven getiren adam.
Le voy a enviar una copia a Bim, una al médico que me prestó su abrigo y una a Nat.
Kitabın bir kopyasını Bim'e bir kopyasını montunu bana ödünç veren doktora ve bir kopyasını da Nat'e yollayacağım.
Este vestido me lo prestó Millie, y le debo el alquiler.
Üzerimdeki bu kıyafet bile Millie'ye ait, kiramı da ödeyemez durumdayım.
Me la prestó. Estoy tratando de... conseguir que me hagan una igual.
Bana verdi bir süreliğine aynısından ben de bir tane yaptırmak istiyorum.
El le prestó a nuestro general el dinero para comprar este lugar.
Bizim generale bu yeri alması için parayı o vermiş.
Alguien me lo prestó.
Beni ne sanıyorsun?
¿ Cuánto dinero le prestó?
Size kaç dolar kredi verdi?
Me prestó $ 120.
120 dolar verdi.
Sobre el Colt que prestó...
Bu kadının kiraladığı Colt hakkında...
¿ Cómo era el hombre al que se lo prestó?
Şu silahı verdiğin adam neye benziyordu?
Paine me prestó un libro suyo.
Paine kitaplarından birini verdi bana.
Sí, nos la prestó y cuando fui a devolvérsela, ya no estaba.
Evet, ondan ödünç aldık ve teslim etmek istediğim zaman da, ortadan kaybolmuştu.
- Me prestó un valioso servicio.
- Bana oldukça değerli bir hizmet sundu.
El libro que me prestó es muy interesante.
Verdiğin kitap çok ilginçti.
Me prestó el dinero para la quiniela.
Loto için bana borç veren o.
Hace un año me aconsejaron comprar un rancho, el banco me prestó el dinero.
Geçen yıl biri çiftlik almam için beni ikna etti, ben de ödünç para aldım.
Verás, no quería decírtelo, pero dadas las circunstancias, lo haré. Aquel dinero me lo prestó el señor Kusuda.
Aslında, sana söylemek istememiştim... ama parayı bana veren...
Pero si tan orgullosa eres, devuelve el dinero... que te prestó el gerente. Eres muy orgullosa.
Borcunu unutma.
- Entonces, ¿ le prestó alguien esta sotana?
- Bu cüppeyi ödünç mü aldınız?
Vaya testimonio que prestó.
İfadesini okumalısınız.
Mi hermana me prestó un coche y viajé durante seis meses por el nordeste de Brasil.
Kız kardeşim bana bir araba verdi ve Brezilya'nın kuzeydoğusunu 6 ay boyunca gezdim.
Es un requisito para la universidad y Alan Benson me lo prestó.
Üniversitenin kitap listesinde, ve Alan Benson bana ödünç verdi.
La única razón por la que me prestó ese dinero fue porque estaba seguro de que no podría devolvérselo.
Bana daha başından o borcu vermenin tek sebebi geri ödeyemeyeceğimi bilmendi.
El vestido me lo prestó la hermana de Coupeau.
Coupeau'nun kız kardeşinden bir elbise ödünç aldım.
¿ Y todo ese dinero que me prestó?
Bana ödünç verdiğiniz paranın tamamını -
- Prestó su casa a los músicos.
Evini şu müzisyenlere verdi.
Cuando se lo advertí hace meses, no me prestó atención.
Seni aylar önce uyardığımda, beni dinlemedin.
Mire, cuando estaba arruinado, me prestó dinero.
Bak, meteliksizken, bana ödünç para verdin.
- Tome los cinco dólares que me prestó.
- Ödünç aldığım 5 dolar.
Si bien no prestó su garganta a enérgicos gritos de batalla... ¿ su comportamiento fue distinto de el del resto de los hombres? Objeción.
Savaş çığlıklarına ses verememe başarısızlığınız dışında davranışlarınız... herhangi bir şekilde diğer adamlardan... farklılık gösteriyor muydu?
Mi mujer se lo prestó sin preguntarle para qué era.
Karım sebebini bile sormadan parayı verdi.
Anoche me prestó dinero. Ahora se lo devuelvo.
Dün gece biraz borç aldım ve şimdi geri ödüyorum.
Cuando murió tu hermano Shorty, nadie me prestó atención.
Kardeşin Shorty öldüğünde, kimse benim dediklerimi dinlemedi.
Según la prensa, su mujer se prestó a someterse al detector de mentiras.
Gazetelerde yazdığına göre, karınız kendi isteğiyle yalan testinden geçmiş.
¿ En qué caballería prestó servicio, Capitán?
Süvari Birliği'nde nerede hizmet ettiniz Yüzbaşı?
UU... prestó su cooperación.
ABD Askeri Polis Kriminal Soruşturma Bölümü'nden... bir asker çağrıldı.