English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espagnol → Turc / Pásado

Pásado traduction Turc

97,738 traduction parallèle
Ha pasado demasiado tiempo.
Uzun zaman oldu.
¿ Qué ha pasado?
- Ne oldu? - Geldiğimizi biliyormuş!
¿ Sabes cuánto tiempo ha pasado desde que me arreglé y bebí alcohol gratis?
Süslenip bedava içki içmeyeli ne kadar oldu biliyor musun?
Que esta noche sea un relevo de agravios del pasado... y una oportunidad para forjar nuevas amistades.
Bu organizasyon geçmişteki dertlere bir mola ve yeni arkadaşlıklar için fırsat olsun.
¿ Y qué ha pasado?
Peki ne oldu?
El pasado es el pasado, y yo no soy Oskar Schindler.
Geçmiş geçmişte kaldı, Oskar Schindler değilim ben.
Vale, puede que haya compartido algunas cosas de mi pasado con algunas internas y les haya impactado.
Tamam, birkaç mahkûmla geçmişimden bazı şeyleri paylaştım ve bu onlarda bir etki bıraktı.
¿ Qué cosas de tu pasado?
Geçmişinden neyi paylaştın?
Todo este tiempo te la has pasado haciendo pucheros en tu habitación,
Bunca zamandır odanda surat asıyordun, Eeyore.
¿ Qué ha pasado?
Ne oldu?
¿ Qué ha pasado aquí?
Burada ne olmuş? Hastalık.
Se me ha pasado.
Görüş yok.
A menos que domines tu pasado, Siempre serás un esclavo.
Geçmişine hakim olmadığın sürece daima köle olarak kalacaksın!
¿ Lo habéis pasado bien?
Keyif aldınız mı?
No ha pasado nunca.
Bir şey olmadı.
Quiero cuidar de todos vosotros, porque habéis pasado mucho tiempo cuidando de mí.
Seninle ilgilenmek istiyorum. Çünkü sen benimle çok ilgilendin.
Entre este lugar y mi despacho, antes de que hierva la tetera, está todo lo que ha pasado o pasará.
Burada ve benim ofis Arasında, su ısıtıcısı kaynar önce Hiç hiç olacak şey veya her şeydir.
Pasado o futuro.
Geçmiş veya gelecek.
- Cuando descubran lo que ha pasado...
- onlar ne olduğunu öğrenince...
Pero tenéis que entender por qué ha pasado.
Ama bunu neden oldu anlamamız gerekir.
Viajar al pasado, tiene que haber reglas.
_ geçmişe Seyahat, kurallar olmak için orada var.
Estamos viajando al pasado. Tienen que haber reglas.
Geçmişe seyahat ederken dikkat edilecek kurallar olmalı.
Haz algo... y sálvalo. pero el peligro no ha pasado aún.
Bir şeyler yap ve kurtar onu. Arkadaşın için üzgünüm lakin tehlike henüz geçmiş değil.
Mis ideas locas han funcionado en el pasado.
Geçmişte çılgın fikirlerimin...
De hecho, para nosotros los físicos, la distinción entre el pasado, el presente y el futuro no es más que una obstinada ilusión.
Hatta biz inançlı fizikçilere göre geçmiş, günümüz ve gelecek arasındaki fark inatçı bir ilüzyondan ibarettir.
Sigue caliente, y ha pasado rato.
Daha demleyeyim mi? Hâlâ sıcak.
Bueno, ha pasado cierto tiempo desde mi divorcio...
Şey, boşanmamın üzerinden bir süre geçti...
Pero tú, mà ¡ s que nadie, deberà ­ a saber lo que es tener un pasado con alguien.
Ama birisiyle bir geçmişe sahip olmanın ne demek olduğunu en iyi senin bilmen gerekir.
Háblame de todo lo que ha pasado, seguro que el mundo está tocando a tu puerta.
Olan biten her şeyi anlat. Eminim dünya kapına dayanmıştır.
Yo he pasado toda mi vida siendo pasada por alto y subestimada.
Bütün hayatım küçümsenme ve hafife alınmayla geçti.
Esa batería fue patentada el año pasado, Einstein.
O pilin patenti geçen sene alındı Einstein.
Me importa la ciencia, vivir y respirar en el presente y no sofocarme en el pasado.
Şu anda yaşayan ve nefes alan bilimi umursuyorum geçmişte boğulanı değil.
¿ Estabas diciendo algo sobre tu vida que era difícil? Sólo que no sé que ha pasado.
Benimle yumurta ve peynirli simit yemeye gelir misin lütfen?
Sí, y nos lo hemos pasado en grande, mamá, porque aprecia cosas como el buen arte y tener una hija a la que han hecho socia de un gran bufete.
- Evet, ve çok eğlendik anne. Çünkü o estetik sanatın ve büyük bir hukuk firmasına ortak olan bir kız evlat sahibi olmanın değerini biliyor.
Nos ha pasado de todo, hermano.
Çok şey yaşadık dostum.
- ¿ Qué ha pasado, Josh?
- Ne oldu Josh?
Y la importancia de ello no nos ha pasado desapercibida.
- Ve biz bunun değerini bilemedik.
Pues el mes pasado, en Caracas...
Geçen ay Caracas'tayken...
¿ Cuándo es la última vez que viste a tu padre? Han pasado años.
– Babanı en son ne zaman gördün?
Si no fuera por mi madre, Dios sabe qué nos habría pasado.
Annem olmasa kim bilir ne hâlde olurduk.
Hemos agrandado la imagen, la hemos pasado por un manipulador de píxeles, pero...
Görüntüyü büyüttük piksel manipülatöründen geçirdik ama...
Jesse, ya hemos pasado por esto.
Jesse. Bunu konuşmuştuk.
Nos conocimos en la conferencia de París el año pasado y en la convención de armas de Budapest y esta mañana.
Geçen yıl Paris'teki konferansta karşılaşmıştık. Budapeşte'deki silah kursunda da. Bir de bu sabah.
ha pasado de Abbie a... otro.
"Şahit Gömleği" olarak.
Todo lo que queda de una pieza importante de mi pasado.
Muhtemelen. Bir mîrâsı ortaya çıkarıyorum.
Tú apenas si estás en casa ya. Mileva, me he pasado el día entero defendiéndome en la Academia.
Mileva, bütün günü akademiye karşı kendimi savunmakla geçirdim.
He pasado un momento maravilloso con usted, Mileva.
Bu akşam seninle harika vakit geçirdim, Mileva.
"Tienes que vender el pasado y comprar el futuro".
"Geçmişi satmalı ve gelecek satın almalısın."
He pasado mucho tiempo pensando en cómo serías en qué te habrías convertido y en qué te hace reír.
Saatlerce oturup neye benzediğini büyüyünce nasıl biri olduğunu nelere güldüğünü düşünürdüm.
Sí, lo has pasado muy mal.
Evet, zor bir olay yaşadın.
Y el rollo de estar loca, ser estrafalaria y guapa ha pasado.
Bu deli, kaçık şirin havalarının yanına kaldığı günler geçmişte kaldı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]