Translate.vc / Espagnol → Turc / Rodeó
Rodeó traduction Turc
115 traduction parallèle
Y el Salvador rodeó a mi padre con su brazo y le dio un bote de pesca nuevo.
Sonra İsa kolunu babamın omzuna koydu... ve ona balık tutmak için yepyeni bir kayık verdi.
Traté de gritar, pero él me rodeó con los brazos y me besó.
Haykırmaya çalıştım ama kollarıyla bana sarıldı ve beni öptü.
En la oscuridad, rodeó los barracones de la policía, cortó los cables del teléfono y colocó dinamita bajo el muro.
Karanlıkta polis karakollarını sardı, telefon hatlarını kesti ve duvar dibine dinamit yerleştirdi.
Ciego de ira, cogió la corbata que tenía en las manos, le rodeó el cuello con ella y apretó con crueldad inimaginable hasta que estuvo tan incrustada en la carne de su esposa que hubo que cortarla.
Gözü dönmüşken eline bir kravat aldı ve karısının boğazına dolayarak akıl almaz bir zalimlikle bağladı! Kadının yumuşak bedenine o kadar gömülmüştü ki kesmek zorunda kaldılar.
Yo me estremecí y Alec me rodeó con su brazo.
Titredim, Alec kolunu bana doladı.
Dice que le rodeó el cuello con algo.
Boyun etrafının birşeyle sarıldığını söylüyor.
La otra noche, después de acostarte, gateó hasta mi camastro y... rodeó mi cuello con sus brazos.
Geceleri, sen uyuduktan sonra, Benim yatağıma sokulup... kolunu boynuma dolayıp yatıyordu.
Yo estaba llorando y... mi padre me rodeó con sus brazos.
Ağlıyordum ve babam bana sarıldı.
Se hacía llamar el Mahdi, el Esperado. Se rodeó de los miembros de su tribu y declaró la guerra santa.
Kendine Mehdi diyordu, beklenen biri, çöl kabilelerini kendi etrafında toplamıştı, ve kutsal savaş çağrısı yapıyordu.
Tenía que determinar cúales de los 2.3000 habitantes del pueblo eran los tres buscados. Así que rodeó al pueblo entero. y comenzó a interrogarlos... y a ejecutarlos uno por uno.
Herkesi bir araya toplayıp sorgulamaya ve birer birer idam etmeye başladı.
Se rodeó de malas compañías se metió en un lío y fue a parar a la cárcel.
Bazı kişilere rastladı, ve başını belaya soktu, sonunda hapse atıldı.
La policía rodeó el hangar, dejando a Zim sin protección.
Polis ateşe karşılık vererek hangarın etrafını sarıyor Zim ve beraberindekileri saklanacak yer arar durumda bırakıyorlar.
Entonces el niño subió al puente, y rodeó con cuidado al caballo.
Çocuk köprüye gitmiş ve dikkatlice atlının etrafında dolanmış.
La policía nos rodeó.
Polis dört yanımızı çevirmişti.
La gente los rodeó y los desarmó.
Fakat diğerleri çatıdan ateş etmeye devam ettiler.
Se sentó junto a mí en la cama y me rodeó con el brazo.
Kolunu omzuma attı.
Arriba, rodeó hábilmente a los albañiles que colocaban ladrillo sobre ladrillo... y que incomprensiblemente no le pedían explicaciones.
Yukarıda, tuğlaları üst üste dizen ve kendisine hiçbir şey sormayan ustaların arasından kıvrak bir şekilde yoluna devam etti.
Simplemente la rodeó en sus varoniles brazos... " No, éste no es el fragmento.
Onu yalnızca güçlü kollarının arasına aldı... "
Oh, sí. La policía rodeó la corte de Brunsick durante el caso que incluye al prisionero Mark Brandon Read.
Mark Read ve James Loughnan arasındaki dava ilk defa bugün görüldü.
Había mucha niebla... rodeó el pueblo varias veces antes de encontrarlo.
Hava çok sisliydi. Köyü bulmakta çok zorlanmış.
" Lo rodeó con sus extremidades mientras la enredadera abrazaba una inmensa columna.
Bacaklarını beline dolamıştı tıpkı devasa bir sütuna sarılır gibi.
Uno me rodeó la cabeza con una toalla.
İçlerinden biri yüzüme bir havlu koydu.
Un éter rodeó el mundo esparcido sobre nosotros todo el tiempo y todo tipo de mensajes se transmitió a través de él.
Dünyanın etrafını eter kaplamış bizi de sürekli çevreliyor ve bütün mesajlar onun içinden geçiyor.
Seguridad estricta rodeó el entierro de Nicki Marron que fue disparada en una casa de lago por un desconocido.
N. Marron'un cenazesinde çok ciddi güvenlik önlemleri alındı. Bilinmeyen biri tarafından vurulan Nicki, Rachel Marron'un ablasıydı.
Lo rodeó completamente.
Tamamen onun güçleri kuşatılmış oldu.
un grupo de lobos nos rodeó y... luego un niño que parecía un mono apareció ante nosotros...
Çok korkunçtu, bir sürü kurt etrafımızı çevirdi... Ve maymuna benzeyen bir çocuk gördük ve...
El auto de Scully rodeó un parque y anduvo unos 30 km por la US 81.
Ajan Scully'nin arabasını bulduk. 81 numaralı yola 30km mesafede bir dinlenme alanında terk edilmiş.
alargó sus brazos... y rodeó con ellos el cuello del gigante... y le besó. "
Küçük çocuk gözlerini sildi.. ve kollarını uzatarak, dev'in boynuna dolayıp.. koca bir öpücük verdi.
Rodeó la Sierra hasta California él solo.
Kendi başına Sierra'lardan dolanıp California'ya vardı.
Corrió hacia mí, rodeó mis piernas con sus brazos, miró hacia arriba y dijo...
Bana doğru koşup, kollarını bacaklarıma sardı. Yukarı doğru bakıp dedi ki...
Yo no quería jugar y, cuando me negué, tomó el cinturón y me rodeó el cuello con él y me hizo poner a cuatro patas y me apretó el cinturón mucho más, en el cuello.
Ben istemedim. Ve ben reddedince, kemerini aldı boynuma doladı. Beni dizlerim ve ellerimin üzerinde yere çökmeye zorladı.
No, le confundieron con otro la semana pasada y la poli rodeó su casa.
Hayır, o davada kimlikler karışmış. Polis geçen hafta evini sardı.
Washington se escapó del Norte sin ser detectado y rodeó a Cornwallis, quien no pudo retirarse al mar.
Washington kuzeyden denize kaçamayan Cornwallis'i kuşattı.
La policía rodeó la corte de Brunsick durante el caso que incluye al prisionero Mark Brandon Read.
BrunsWicK adliyesini cevirdi. Loughnan davasinda sahitlik edecekti...
Y él me lo dio, confió en mí y me rodeó, para que me sintiera cómodo trabajando... y tuviera la confianza de que alguien me observaba... para asegurarse de que todo saldría bien.
Ve bunu o sağladı... bana güvendi ve beni kolladı, böylece işimi yaparken... kendimi rahat hissetmemi, her şeyin yolunda gitmesi için... birinin beni gözettiğinden emin olmamı sağladı.
Eso siempre me rodeó.
- Alışkınım.
Y él se me subió encima, me rodeó el cuello con su bracito regordete y me dijo :
Emekleyerek geldi, o tombul kollarını boynuma doladı ve dedi ki...
Pero este plebeyo se reencarnó en una serpiente que rodeó el cuerpo de la princesa.
Fakat bu halk çocuğu yılan bedenine dönüşmüş. Yılan sıkıca prensesin vücuduna dolanmış.
El volcán ha ido decreciendo hasta quedar sumergido por el mar... dejando un anillo de coral, que una vez rodeó a una gran montaña.
Volkan tamamen denizin içine çökmüş ve bir zamanlar yüksek dağla çevrili olan yer bir mercan halkasına dönüşmüş.
Rodeó el generador de Naquadah y empezó a crecer.
Naquadah jeneratörünü sardı ve büyümeye başladı.
Y se les presentó un ángel del Señor... y la gloria del Señor los rodeó de resplandor... y tuvieron gran temor.
"Ve Tanrı'nın bir meleği onların üstlerinde göründü... " ve Tanrı'nın nuru, onların etrafında parladı... " ve onlar, korkuyla doluydular.
La Mayor Carter pudo expandir la ventana hiperespacial de la nave de carga, hasta que rodeó- -
Binbaşı Carter hiperuzay penceresini genişletir ve...
Rodeó a su mujer de todas las atenciones que siempre reclamó.
Onu her zaman arzuladığı bir ilgiyle çevreledi.
El sol rodeó su chocho...
Kukusunun etrafında güneş dolandı durdu.
Esta ballena quedó atrapada cuando el hielo la rodeó el pasado otoño.
Bu balina geçen sonbaharda buzlar çevresini sardığında sıkıştı.
Se rodeó... de la gente que creía en lo que él hacía,... que estaba dispuesta a hacer cualquier cosa por su causa,... y esa clase de devoción puede cambiar el mundo.
Etrafı ona inanan insanlarla çevriliydi, inançları uğruna her şeyi yapabilecek insanlar, ve bu tip bir sadakat dünyayı değiştirdi.
La publicidad que rodeó nuestro caso puso a la industria de "aleteo" de tiburón en el foco.
Köpekbalığı yüzgeci endüstrisine karşı sloganlar atılıyordu.
Sargento, se rodeó de rehenes.
Yukarıda, rehineleri kalkan olarak kullanıyor.
Nos rodeó.
Bizi çevreledi.
El ejército de Nola rodeó la aldea.
- Nola'nın ordusu köyü sardı.
Me rodeó con el brazo y dijo :
Kolunu bana doladı ve dedi ki "Bark, sana bunu yapmak zorunda olmaktan nefret ediyorum."