Translate.vc / Espagnol → Turc / Ríos
Ríos traduction Turc
1,366 traduction parallèle
¿ Sobre nuestras ciudades, ríos, o nuestros automóviles tan seguros?
Şehirlerimizi, ırmaklarımızı, göllerimizi mi? Yoksa güvenilir arabalarımızı mı?
Ping-I, dios de los ríos. Fei Lien, dios del viento. Yen-Lo-Wang, dios de la tierra y Chu Jung, dios del fuego.
Ping-I, nehirlerin tanrısı, Fei Lien, rüzgar tanrısı Yen Lo Wang, yeryüzünün tanrısı, and Chu-Jung, ateş tanrısı.
Cuando estos pasillos se inunden con ríos de sangre cuando los pasillos estén saturados de cadáveres y bolsas con cuerpos. Entonces dirás : " ¡ Que tragedia!
Bu koridorlar kanla dolduğunda bu koridorlar onların cesetleriyle ve ceset torbalarıyla dolup taştığında hepiniz şunu söyleyeceksiniz :
¿ Cómo puede la infección cruzar océanos, montañas y ríos?
Enfeksiyon okyanusları nasıl aşacak? Ya da dağları ve nehirleri.
- Me gustan los ríos.
Dalgaları seviyorum.
El servicio de guardacostas creció enormemente porque tenían que vigilar toda la costa y los ríos.
Sahil güvenlik muazzam bir şekilde genişlemişti çünkü tüm ABD kıyılarını ve nehirlerini korumaları gerekiyordu.
Para pasear por los campos, por los ríos, por los caminos...
Tarlaların arasında, patika yolda nehir kenarında bulunmaya ve yürümeye bayılırım.
No podía negociar porque los ríos... los ríos habían desbordado.
Dışarıdan bir şey getirtemiyordum, çünkü nehirler taşmıştı.
Imagine el pino rodeado por colinas y ríos y siete grullas ya allí.
Ağacın etrafının, tepeler, nehirler ve yedi tane turna kuşuyla çevrili olduğunu hayal edin.
En fin, Joe y Julia se escaparon juntos y yo intentaba seguirlos, algo muy difícil porque no había ríos que seguían su rumbo.
Her neyse Joe ve Julia birlikte kaçtılar. Onları takip etmeye çalıştım ama güçtü. Çünkü o tarafa akan bir nehir yoktu.
La llanura africana tiene muy pocos ríos en cuanto a persecuciones se refiere.
Afrika düzlüklerinde çok az nehir var. Takibi güçleştiriyor.
Geografía.... ciudades, ríos, valles y colinas.
Coğrafya... Kasaba, göl, vadi ve tepelerin adları.
Volemos juntos. Ríos, montañas.
Göl ve dağa gidecek şekilde uçuş istiyorum.
Pero había otra clase de animal cazando en los ríos aves.
Ancak nehirlerde avlanan bir başka hayvan türü vardı. Kuşlar.
Te puedo decir los ríos de Europa ¡ pero no me preguntes de arroyos en este condado!
Avrupadaki önemli nehirlerin adını sayabilirim... ama bana bu bölgedeki tek bir derenin bile adını sorma!
Los ríos genéticos fluyendo por mis venas.
Genetik nehirler akıyor damarlarımda.
Arriesgar tu vida... en los rápidos de los rugientes ríos.
Hayatını riske alıyorsun... nehirde yüzdürmeye çalışıyorsun
¿ Ve estos ríos, valles, arroyos campos y hasta pueblos?
Bu nehirler, bu dereler, vadiler tarlalar, hatta kasabalar.
Solo hay ríos y esas cosas.
Sadece nehirler ve benzeri şeyler.
¿ Qué tiene ríos, pero no agua, bosques pero no árboles, ciudades pero no edificios?
Susuz göllerin, ağaçsız ormanların binasız şehirlerin olduğu şey nedir?
Cuando vuelva a sus dueños, los ríos se llenarán de peces.
Gerçek sahiplerine dönünce, ırmaklar balıkla dolacak.
Todos los ríos desembocan en el mismo mar.
Bütün nehirler aynı denize akar.
¿ Cómo les cuento? ¿ Cómo les cuento los ríos de esperma que esparcí soñando con esos muslos?
Onun kalçalarını hayal ederken etrafı sperm denizine çevirirdim.
"Como ríos que desembocan en océanos, y luz procedente del Sol..." "La llama arde con la esperanza de encontrarse con la luciérnaga"
Okyanuslara akan nehirler gibi, güneşin ışıkları gibi ateşböceğiyle umut alevi yükseliyor.
Pero los ríos y arroyos fluyen por las montañas
Ama nehirler ve akarsular dağlardan akarlar.
Hay tantos cerdos en Carolina, que contaminaron los ríos, pero nadie se entera de eso.
Yani Carolina eyaletinde o kadar çok domuz var ki ve nehirleri kirletmekteler ama ne kadar duyarsınız bu konuda?
Pescamos en los ríos, los rebozamos, los congelamos y hacemos pescadito frito.
Irmaklardan balıkları alıp, ekmeklerle besleyip, onları dondurduk.
Una tropa de Afarensis tiene un territorio muy parecido al de los chimpancés modernos, tal vez de 25Km cuadrados, limitado por ríos y montañas.
Bir afarensis sürüsünün, günümüzdeki şempanzeler gibi, dağlar ve nehirlerle sınırlanmış.... yaklaşık 20 kilometre karelik bölgesi vardır.
Goku sabes shoku no Karasu dolor ga wo Ubai ríos Yabu totte suteta
Çok uzaklardan atılmış bir ok gelip bu şüpheyi aldı götürdü
Pero el agua de este diluvio que ha llenado todos los océanos y hace fluir los ríos sobre la tierra aún humeante, no es un cuerpo como los demás. Es un caos sin forma, capaz de todas las formas.
Ama okyanusları dolduran o tufanın suyu ve halen tütmekte olan dünyada ırmakların akmasına yol açan o sıvı, diğerlerinden farklı bir cisimdir.
Somos formas irrigadas de materia, ríos vivos que trazan su curso sinuoso a lo largo del tiempo.
Bizler maddenin suladığı yapılarız. Yaşayan nehirleriz. Zamanın enginliğinde kendi yataklarını oluşturan nehirleriz.
Las venas trazan en el cuerpo las mismas figuras que los ríos en la tierra.
Damarlar, dünya üzerindeki ırmaklara benzer işlevler üstlenir.
Nosotros dominamos los ríos de color púrpura ".
"Kızıl nehirleri biz yönetiriz."
"Volveré a la fuente de los ríos de color púrpura".
"Kızıl nehirlerin kaynağına gideceğim."
¿ Y los ríos de color púrpura?
Kızıl nehir neymiş?
Los ríos de color púrpura es la sangre de los hombres perfectos.
Üstün insanın kanı.
Ella me ayudó a entender el significado de los ríos de color púrpura.
Kızıl nehirin ne demek olduğunu anlatmaya çalışıyordu.
¡ Oímos hablar de miles de monstruos elefantes de cruzar cien ríos más!
Burada, bu fil gibi devlerin binlercesinden bahsediyoruz! Bizden yüzlerce fazlalar!
Según avanzábamos, el río se estrechaba... y se rompía en mil ríos más pequeños...
Biz yürüdükçe nehir küçülüyor... ve binlerce küçük dereye bölünüyordu...
El tema es conocimiento general. ¿ quién va a decirme los nombres de los ríos más importantes del país? Así que...
BaşIığımız Genel Bilgi.
Los ríos Ganges y Jamuna confluyen en Allahabad.
Ganj ve Yamuna nehirleri Allahabad noktasında birleşirler.
Nuestros campos nuestra vegetación los ríos nuestra cultura... Todo esto hará que te acuerdes de nosotros
Kırlarımızı yeşilliklerimizi nehirlerimizi kültürümüzü hepsi sana bizi hatırlatacaktır!
Tenían prados floridos, cielos llenos de arco iris y ríos de chocolate donde los niños bailaban reían y jugaban.
Çiçek tarlaları, gökkuşağı semaları, çikolatadan nehirleriyle, çocukların dans edip güldüğü ve şeker gibi tebessümlerle oynadığı bir yer.
escúchame, te voy a decir cosas al oído, ríos de palabras, sueños y fantasías que a nadie has confesado.
Dinle şimdi. Yumuşacık fısıldayacağım kulağına. Akacak deli sözler kimselere itiraf etmediğin hayallerden çıkma.
Familiares y amigos ayudan a la Policía en la búsqueda de la joven desaparecida. Más de 50 voluntarios registran minuciosamente ríos, lagunas y bosques de Marshall Road Forest.
Celia Steimer'in ailesi ve arkadaşları polisin onu bulması için ellerinden geleni yapıyor.
- La palmera de Julián, la trajo de Entre Ríos. - ¿ Qué palmera?
- Julian'ın palmiyesine bak. Entre Rios'tan getirtmiş.
Vamos a enfrentar carreteras en llamas, ríos estallando y calculadoras hechas misiles SCUD.
Yanan yollar, patlayan nehirler Scud füzesine dönüşmüş hesap makineleri göreceğiz.
Se juntan dos ríos :
İki nehir burada birleşiyor.
Primera pregunta nombra los cinco principales ríos de la India
... Hindistan'ın 5 önemli nehri?
¿ Eso son ríos?
Onlar nehir mi?
Montes, ríos...
Dağlar, ırmaklar ama teselli etmedikten sonra manzara neye yarar ki?