English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espagnol → Turc / Sabrás

Sabrás traduction Turc

4,263 traduction parallèle
Pero... tú sabrás lo que eso significa.
Ama sen bunun ne anlama geldiğini bilirsin.
Nunca... lo... sabrás.
Asla öğrenemeyeceksin.
Sabrás lo que hacer desde allí.
Oradan sonra ne yapacağını bilirsin.
Cuando sea el momento adecuado, lo sabrás.
Doğru zaman geldiğinde bunu anlayacaksın.
Jasper, toma esto... y sabrás que... estoy contigo.
Jasper, al bunu ve yanında olduğumu bil.
Lo sabrás cuando pierdas los brazos y las piernas y sean arrojados en un desagüe
Bunu, kollarını, bacaklarını koparıp kanala attıklarında öğrenirsin.
Lo sabrás pronto.
Yakında öğrenirsiniz.
Creo que sabrás que te están mirando.
Herkesin gözü senin üzerinde olacak.
Creo que sabrás que te investigarán.
Zannımca yakında seni de arayacaklar.
Así es. Como sabrás, no tienes la más mínima opción de ganarle.
Doğru, senin de bildiğin gibi ona karşı hiç şansın yok.
Así es cómo sabrás quién es tu criminal.
Suçluyu bulduğunu böyle anlayacaksın.
Sabrás qué hacer.
Ne yapacağını bileceksin.
Cuando veas al ejército cabalgar vacas hacia la batalla sabrás que lo que digo es verdad.
Ordunun inekleriyle dört nala koştuklarını görünce doğruları söylediğimi anlayacaksın.
Entonces sabrás que no puedo unirme a Henry hasta la batalla, o mi hijo morirá.
Pekala, savaş bitene kadar Henry ile birleşememi anlıyorsundur, aksi takdirde oğlum ölecek.
Bueno, nunca sabrás hasta que me des una oportunidad.
Bir şans tanımadan asla bilemezsin.
- Entonces sabrás que hice mi trabajo.
Öyleyse işimi bitirdiğimi biliyorsundur.
"Charlie, lamento no estar ahí cuando leas esto en tu pequeño club de terapia pero si ves televisión o lees los tabloides sabrás que ahora tengo éxito con mi propio Reality Show Guerra de Asesores de Imagen moderado por mí y mi amigo íntimo Anderson Cooper".
"Charlie, sen bunu o küçük terapi kulübünde okurken orada olamadığım için üzgünüm ama televizyon izliyorsan ya da bulvar gazetelerini takip ediyorsan artık kendime ait sevilen bir televizyon şovum olduğunu bileceksin." "Ben ve yakın arkadaşım Anderson Cooper tarafından sunulan" Kişisel Alışverişçi Savaşları. "
Lo sabrás cuando suceda.
- Başına gelince anlarsın.
Ni siquiera sabrás que está ahi.
- Onu fark bile etmeyeceksin.
Supongo que sabrás que Bobby y yo detuvimos la extracción tu petróleo.
Bobby ile birlikte petrolünü durdurduğumuzu duyduğunu anlıyorum.
Sabrás a donde estás y a dónde te diriges.
Böylece nerde olup nereye gideceğini anlarsın.
Sabrás lo que es un hombre de verdad.
Gerçek erkek nasıl olunurmuş, göreceksin.
Han pasado 45 minutos, ¿ cuándo sabrás que escaneamos la caja?
45 dakika oldu. Kutuyu tarayıp taramadığını nasıl anlayacaksınız?
Entonces sabrás quién eres.
O zaman da sonunda kim olduğunu bileceksin.
Bueno, sabrás, odio decir esto, pero obviamente conoció a alguien más
Fakat neden? ! Hmm, biliyorsun bunu söylemekten nefret ediyorum fakat başka biriyle tanıştı.
Por casualidad no sabrás nada sobre eso, ¿ verdad?
Bir şey bilmem gerekmiyor, değil mi?
Y si lleva dentro lo que pensamos, lo sabrás.
Eğer düşündüğümüz şeyi taşıyorsa zaten bileceksin.
¿ No sabrás en qué escuela trabaja, verdad?
Hangi okulda öğretmen, biliyor musun?
Si recuerdas nuestros días en la Mesopotamia como yo sabrás que soy un amante, no un soldado.
Benim gibi Mezopotamya'daki zamanı hatırlarsan bir savaşçıdan çok aşık olduğumu bilirsin.
- Bueno, nunca lo sabrás.
- Hiç belli olmaz.
Hoy son dos mañana seran tres, y luego lo siguiente que sabrás es que estarás detrás del Roxy pidiendo lamerle los pies a Nikki Sixx por una azucarada dulce bola de heroína!
Bugün iki yarın üç, sonra bir de bakmışsın birazcık eroin için Nikki Sixx'in parmaklarını emmeyi teklif eden Roxy'nin arkasında sıradasın!
Pronto sabrás de mi.
Yakında yeniden haberleşeceğiz.
Lo sabrás.
Haber verilecek.
- Así lo sabrás.
- O zaman bileceksin.
Bueno, tía Caridad, como sabrás o no, estoy empezando un negocio.
Charity Hala, bildiğin ya da bilmediğin üzere bir dükkan açtım.
Y, como sabrás, siempre respeté tu perspicacia para los negocios.
Bildiğin üzere ticari zekana her zaman saygı duymuşumdur.
Ya lo sabrás.
Sana haber veririm.
Cuando estés en política un poco más... sabrás que las cosas realmente importantes, llevan su tiempo.
Siyasette benim kadar uzun süre bulunursan şunu anlarsın, gerçekten önemli olan şeyler zamanla olan şeylerdir.
Así sabrás todo sobre un mariscal de campo. ¿ De acuerdo?
Ve sonra oyun kurucusu olmak hakkında bilmen gereken her şeyi bileceksin. Nasıl?
- No lo sabrás hasta que llames, ¿ verdad?
- Arayıp konuşmadan bilemezsin.
Sí, la sabrás. ¿ Cómo está el paciente?
Öğreneceksin. Hasta nasıl?
Si sabes algo de Willie Nelson, sabrás que tuvo muchos problemas con impuestos.
Willie Nelson'ı birazcık tanıyor olsan vergi sorunlarıyla uğraştığını bilirdin.
Supongo que nunca lo sabrás a menos que entres, lo que dudo seriamente que...
Oraya girmedikçe öğrenemezsin. - Ki girebileceğini de hiç sanmı- -
Escucha, como sabrás esto no tiene nada que ver contigo.
Dinle, bütün bunların seninle hiç alakası yok.
Mi mordedura se hará más profunda, y sabrás que estás muerto antes de que tu corazón deje de latir.
Isırığım güçlenecek ve kalbin durmadan önce öldüğünü anlayacaksın.
Nunca lo sabrás, Cliff.
Bunu hiçbir zaman bilemeyeceksin, Cliff.
No lo sabrás hasta dentro de unas semanas.
Öğrenmen haftalar alır.
Lo sabrás a su tiempo.
Zamanla öğreneceksin.
Sabrás que Freddie Thornhill ha trabajado en teatro, cine y televisión durante cincuenta años.
Şunu bil ki Freddie Thornhill sahnede, perdede ve televizyonda 50 yıldan fazladır çalıştı.
Lo sabrás cuando veas tu próxima nómina.
Bir sonraki maaşında görürsün.
- No lo sabrás.
Bilemeyeceksin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]