English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espagnol → Turc / Sd

Sd traduction Turc

909 traduction parallèle
Tiene usted que comprender, padre, que en el muelle... siempre hemos sido SM.
Şu aklınızda olsun peder, doklarda biz daima SD'yizdir.
¿ Aún eres SM?
Hala SD misin?
¿ Es SM o es un soplón?
SD mi olacak, yoksa serçe mi?
Has intentado ayudar a los estibadores... y ellos te dan la espalda y se aferran a su estúpido SM.
Dok işçilerine yardım etmeye çalıştın. Onlarsa sana sırtlarını dönüp inatla SD kalıyorlar!
"... y los muertos resucitan... "... a la eterna gloria... "... o el eterno dolor.
Ölülerin sonsuz mutluluk için ya da sonsuz ısdırap için dirildiği gündür.
El parto sin dolor es una forma de preparar psicológicamente... la mente de la madre expectante... para este importante acontecimiento... que con mucha frecuencia se ha visto envuelto... por espantosos cuentos de viejas... por la creencia popular.
Hastanın doğum için yalnızca psikolojik olarak hazırlamak bu yöntemin asıl amaçlarından biri olarak düşünülmelidir. Bu önemli olayın halk arasında büyük bir ısdırap olduğu da söylenmektedir.
"En el gueto de Varsovia, unos hombres del S.D... " se mofan de unos rabinos.
Warsaw gettosunda, SD subayları hahamlara kafa tutuyor.
Intenta retratar su sufrimiento personal y presentarlo como si fuese arte.
Bunu daha önceden de gördüm. Kişisel ısdıraplarını belgeleyip adına da sanat diyorlar.
Walter Stein, mayor de la SD.
Walter Stein, SD Albayı.
La SD dijo que Einzelhaft iría allí.
- Oraya Einzelhaft'ın gideceği söylendi.
¿ En qué el jefe inspector Ploeg fue asesinado... la SD ordenó matar a la familia Steenwijk y otras 19 personas.
baş müfettiş Ploeg'in öldürülmesiyle... SD, Steenwijk ailesi ve diğer 19 kişinin idam edilmesini emretti.
Cuando tu madre atacó a ese tipo de la SD?
Annen SD'li adama saldırdığı zaman?
Lo he estado desde que nos conocimos.
Havaalanın da tanışdığımızdan beri.
Me enseñaron a no desear nada, a soportar las miserias de los demás, y a tragarme mi propia amargura.
Bana hiçbir şey istememem öğretildi, diğer insanların acılarını sineye çekmek, kendi ısdıraplarımı içime atmak.
Es dificil para ellos, causandoles dolor y angustia.
Acı ve ısdırap verdiğinden bu onlar için çok zor.
Toda la tristeza que he causado, toda la agonía que siento no es nada en este momento.
Sebep olduğum bütün acıların ve hissettiğim bütün ısdırapların şimdi hiçbir manası yok.
Hace 7 años me reclutó el SD-6, diciendo que era una rama de la CIA.
Yedi yıl önce SD-6'ya alındım. Bana bunun CIA'in gizli bir kolu olduğu söylenmişti.
Yo creí que estaba con los buenos hasta que le hablé a mi novio del SD-6 y ellos lo mataron.
İyi adamlar için çalıştığımı sanıyordum. Ta ki nişanlıma SD-6'yı anlatana ve onlar da onu öldürene kadar.
Así supe la verdad el SD-6 es el enemigo que yo creía...
O zaman gerçeği öğrendim. SD-6, mücadele ettiğimi sandığım düşmanın ta kendiydi.
Trabajo con la CIA para destruir al SD-6. Mi único aliado es otro doble agente un hombre al que apenas conozco :
Şimdi SD-6'yı etmek etmek için gerçek CIA'yle çalışan çift taraflı bir ajanım.
Estoy dando los números mal al SD-6.
Aldım. SD-6'ya yanlış şifreyi vereceğim!
Pude engañar al SD-6. ¡ Para eso estoy aquí!
- SD-6'yı kolaylıkla atlatabilirdim.
¿ Qué pasará cuando Anna le de al K-D el código correcto?
SD-6'ya yanlış bir şifre verseydin, Anna K-Directorate'a doğru şifreyi verdiği zaman ne olacaktı?
K-D irá allí y el SD-6 sospecharía de ti.
Ve SD-6 başarısız olacaktı. Senden şüpheleneceklerdi.
Si el SD-6 sospecha de ti lo más mínimo, se acabó.
SD-6 senden bir parça bile şüphelenirse, her şey biter.
En Berlín vi que deseaba destruir al SD-6 casi tanto como yo.
Berlin'de onun da SD-6'yı imha etmeyi benim kadar istediğini anladım.
Para la CIA, sólo hay una cosa peor que el SD-6 obtenga esa información, y es que la obtenga antes el K-D.
CIA her zaman, önemli bir bilginin K-Directorate'ın eline geçmesindense SD-6'nın eline geçmesini yeğler.
Hace ocho días gané la lotería y no lo he gastado todo.
Geçen hafta piyango kazanmışdım. Hepsini harcamadım.
Scotty es del trópico, Accra.
Scotty sıcak havaların adamıdır. Accra'da tanışmışdık.
- ¿ SM?
- SD mi?
La gente buena sufre por tu culpa.
O arada bir sürü iyi adam ısdırap çekip, ölüyor.
Un chico que conocí en el campamento.
Oh, bu çocuk kampda tanışdım.
Me aburrí mucho aquí sentada sin hacer nada. ¿ Y bien?
Burada oturduğumdan beri çok sıkılmaya başlamışdım.
Es el estéreo. Lo encendí cuando venía bajando.
Aşağıya gelirken onu açmışdım.
Había entregado mis informes a Sir Evelyn Baring en El Cairo.
Raporlarım Kahire de Sir Evelyn Baring'e olaydan önce ulaştırılmışdı.
- ¿ Qué se supone que significa eso? - ¿ En todo sentido?
- Dışarı çıkartmışdı derken ne demek istediniz?
Era una probabilidad entre un millón.
Milyonda bir atışdı.
Por si no sabías, en esta escuela hay un código de honor.
Belki duymamışdır Dalton ; bu okulda haysiyet kuralları işler, tamam mı?
Quien le haga daño, se las verá conmigo, ¿ oyó?
- Onun zarar görmesine sebep olacak kim varsa bana hesap verecek. Anlalışdı mı?
¿ Es un strike?
Bu nasıl bir atışdı?
Homero, cuando te conocí, no eras un astronauta.
Homer, senle tanışdığımda, astronot değildin.
Ya he comenzado a retro ajustar sus sistemas de armas.
Zaten silah ve güçlendirme sistemlerini yüklemeye başlamışdım.
Proceda.
Çalışdı.
Cuando nos conocimos, yo era una niñita de Potedia.
- İlk tanışdığımız zaman, ben Potedia'dan küçük bir kızdım.
- Te conozco?
- Birkaç dakika önce tanışdık.
¿ Quién sabe? Si la hubiera conocido antes que a ti, tal vez habría sido yo quien cambiara.
Eğer... eğer senle tanışdığımda onunlada tanışmış olsaydım... belki değiştirdiği ben olurdum.
¿ Nos conocemos?
Daha önce tanışdıkmı?
Encantado de conocerlo.
Tanışdığıma memnun oldum.
Me comporté ridículamente. Lo siento.
- Biraz önceki saçma bir davranışdı.
verdad?
Bu yapı ve disiplin hakkındaki şeyi sana anlatmışdım, değil mi?
¿ Sin resentimientos en que estuviera a punto de ser testigo federal contra su compañía?
Şirket alehinde tanıklık yapmak üzere olması tepki uyandırmamışmışdı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]