Translate.vc / Espagnol → Turc / Sok
Sok traduction Turc
10,171 traduction parallèle
Pégalo en algún lado.
Bunu bir yere sok.
Memoriza el número, agrégale el tuyo.
Numarayı ezberle, aklına sok.
¡ Vete a la mierda!
Çevir de kendine sok!
Vete a meter la verga en una tarta helada... y a alimentar a tu niño interior.
Git sikini dondurmalı bir pastaya sok. İçindeki çocuğu da büyüt.
- Está bien, Krista, meterla en el escáner.
- Tamam, Krista, onu tarayıcıya sok.
Vete a la mierda con tus diamantes.
Elmaslarını götüne sok.
Tienes que ser recta
Bunu da o kafana sok!
Consigue adentrarme.
- Beni içeri sok.
Averigua quién nos hizo esto y hazles entender.
Bunu bize yapanı bul ve kafalarına sok.
A empapar y meter.
Batır, sok. Batır, sok.
- Empatatar y meter.
- Batır, sok.
Que te quede bien claro.
Bunu kafana sok.
Flota cual mariposa y pica cual B-52.
Kelebek gibi uç B-52 gibi sok.
- Mete las piernas.
- Bacaklarını sok.
Empújelo, bebé.
Bıçağı sok bebeğim.
"Es un caso absolutamente impactante..." Y así sucesivamente.
"Şok edici bir olay..." Vesaire.
Pero me temo, que si eso no funciona, nuestra única opción es la terapia de electrochoques.
Maalesef işe yaramazsa tek seçeneğimiz şok tedavisi olacak. Günaydın Jory.
Sacaré mi arma paralizante del depósito.
Şok tabancamı depodan çıkaracağım illa.
Uno de ellos muestra como es la gente hoy en día.
Yeni nesli görsen şok olurdun.
Miran asombrados cómo él se aleja de la costa.
Kıyıdan uzaklaştıkça onu şok içinde izlerler.
Disculpe... el shock.
... Şok için özür dilerim.
Luke se va a llevar una gran sorpresa cuando regreses a casa, luciendo tan hermosa,
Eve gidince, Luke, büyük bir şok geçirecek. O kadar güzel görünüyorsun ki.
"Y el trauma profundo muscular grave."
-... neden olduğu hemorajik şok.
El impacto al verme, normalmente es de efecto retardado.
Beni görüşünde yaşadığın şok genellikle geç geliyor.
La noticia os habrá conmocionado.
Gelen haberler bizi şok etti.
- Vas a darle descargas? ! - Sí.
- Ona şok mu vereceksin?
Dirijo el mayor ataque aéreo, desde la operación : "Dominio Rápido" y la información sobre mis objetivos, ¡ es pura mierda!
Şok ve Dehşet Operasyonundan beri en büyük hava saldırısını yönetiyorum ama hedef bilgileri bok gibi!
¡ Traigan un desfibrilador!
Şok cihazını getirin!
La misma técnica de electroshock que Frogman pero con unos resultados ligeramente menos drásticos.
Frogman'in üzerinde kullanılan aynı elektro şok tekniği, ama daha zayıf sonuçlanmış.
Giselle, no puedes estar aquí.
Şok veriyoruz. Burada olmamalısın Giselle.
Como si el asesino tuviera un Taser del demonio de los infiernos.
Katilin olağanüstü bir şok tabancası varmış gibi.
Fue un gran shock.
İnsan şok oluyor.
Cada vez que presiono este interruptor me da una corriente que corre por mi brazo y va directo a mi cráneo.
Bu düğmeye ne zaman bassam kolumdan kafa tasıma doğru bir şok alıyorum.
- ¿ La usaron para reanimarlo?
- Şok verdiler mi?
Sí. Es como terapia de shock.
Evet, şok tedavisi gibi.
Choque anafiláctico.
Anaflaktik şok.
Y estaba tan conmocionada, que tropezó con el cable de la lámpara.
Ve şok olup, lambanının kablosunda takıldı.
Creo que estoy un poco en estado de shock.
Sanırım sadece biraz şok oldum.
SHOCK Nada.
1.ŞOK Senin neyin var canım? Yok bir şeyim.
Esa electricidad bombeando a través de tus venas, chispeando a través de ti, viajando por cada nervio de tu cuerpo, como una descarga.
Şok dalgası gibi damarlarında akan, içinde dolaşan bütün sinirlerinde hareket eden elektriği hisset.
El traje tiene un desfibrilador.
Kıyafetinde bir şok cihazı var. 360 Joule'e şarj et.
El desfibrilador está muerto.
Şok cihazının sonu gelmiş.
El desfibrilador de tu traje se ha roto.
Kıyafetindeki şok cihazı bozuk.
Aún me sorprende verte parado aquí en la fría luz del día.
Sabahın köründen seni burada görmek şok edici.
Qué impactante, ¿ verdad?
Ne şok ama değil mi?
Antes usaba un táser... pero luego empezaron a equiparlos con cartuchos... con identificativos, haciéndolos localizables fácilmente.
Eskiden şok tabancası kullanırdım ama kartuşlarına etiket koymaya başladılar, satın alanın izinin sürülmesi kolaylaştı.
- Señor, ¡ tengo un táser!
- Bayım, şok tabancam var!
¿ Tienes una pistola eléctrica?
- Şok tabancan mı var?
Aunque los daños físicos eran muchos, la madre del difunto pudo identificar el cadáver por la ropa que llevaba.
Felaket bir şok olmasına rağmen merhumun annesi Will'i giydiği giysilerden teşhis edebildi.
El doctor ha dicho que está en shock, que la deje que se ocupe de ello.
Doktor şok içinde olduğunu, ona izin vermemizi söylüyor.
¿ Qué? Chocante, lo sé.
- Şok edici, biliyorum.