Translate.vc / Espagnol → Turc / Sonó
Sonó traduction Turc
2,509 traduction parallèle
¡ Sonó por tu alfiler de corbata!
Detektörü kravat tokandan geçirdin!
Sonó justo a su tienda
Dükkanınızın içine kaçtı da.
- Lo siento, no quise asustarlo. Es solo que estaba en la oficina y el teléfono sonó y lo tomé, pero el teléfono estaba muerto.
Ofisteydim ve.. telefonlar çalışmayınca bi bakmak istedim
¿ Recuerdas cuando lo buscábamos en Google, sonó el teléfono, y pensaste que era el fbi?
Annenin bilgisayarında Google'da aramıştık da, telefon çalınca FBl arıyor sanmıştın, hatırladın mı?
Mi teléfono sonó, y, no sé, había un sonido, como un tono o algo.
Telefonum çaldı, ve, bilemiyorum, bir ses vardı, bir tür ses tonu belki de başka bir şey.
-... no sonó genuino.
-... gibi gelmedi.
Después sonó el teléfono y me ilusioné.
Sonra telefon çaldı, çalınca çok mutlu oldum.
Milo, el despertador aún no sonó.
Milo, daha çalar saat çalmadı.
Estuve mal. Sonó raro.
Olmadı, çok garip kaçtı.
Así no sonó bien.
- Hiç havalı durmadı. - Evet.
Entonces, sonó el teléfono y era mi ex lo que es muy extraño.
Sonra telefon çaldı ve arayan eski sevgilimdi, bu çok tuhaf.
Y sonó muy cerca del Territorio Emperador.
İmparator Diyarı'na çok yakın gibi geldi.
Sonó muy bien.
Oldukça iyiydi.
- Me sonó como a...
- Bana şey gibi geldi...
No tengo idea de lo que dijiste, pero sonó bien, así que no importa.
Ne dediğini anlamadım ama kulağa hoş geliyordu o yüzden boşver.
Sonó como que decías tu apellido primero.
Okulda yaptıkları gibi ilk önce soyadını söylüyorsun gibi geliyor.
En ese momento, alguien presionó el botón y sonó la alarma.
O sırada biri düğmeye bastı ve alarm çalmaya başladı.
Ya lo sé porque recibí un mensaje del anciano pidiendo la devolución del sistema de seguridad, porque no sonó cuando lo robaron.
Kemanı öğrendiklerini biliyorum, çünkü ihtiyardan bir mesaj aldım. Güvenlik sistemine verdiği paranın iadesini istiyor, çünkü soyulduğunda alarmın çalmadığını söylüyor.
El reloj sonó Y a las tres, liquidada es...
Saat biri gösterdi, casusun işi bitti.
No sé qué acabas de decir, pero sonó más sexy que el carajo.
Ne dediğini anlamadım ama'sikiş'kelimesi gibi güzel geliyor kulağa.
Ya está. ¿ Cómo sonó?
Bu nasıl geliyor kulağa?
Asi es que lo encerré en el cuarto, cuando sonó el timbre de la puerta.
Bu yüzden zil sesini duyduğumda onu odaya bıraktım.
DESPACHADOR 911 Leía el periódico, y sonó el teléfono e hice un giro automático y al llegar el teléfono a mi oído, y escucharla, solté el diario, y empecé a gritar y los Despachadores atentos, como requería, y todos respondieron.
Gazetemi okuyordum... telefon çaldı, otomatik bir dönüştü telefonu kulağıma dayar dayamaz kızın sesini duydum gazeteyi fırlattım ve harekattaki herkese bağırmaya başladım bu olayda ihtiyacım olan herkese hepsi de yanıtladılar.
Eso sonó raro.
Bu biraz tuhaf oldu.
Sonó tu teléfono.
Telefonun çaldı.
Sí, definitivamente sonó como una amenaza.
Evet, kesinlikle bir tehdide benziyordu.
No sonó la campana.
Hatırlayamadım.
Sonó muy segura.
Öyle görünüyordu.
Está bien, entonces la alarma sonó cuando el ama de llaves entró aquí.
Her neyse, hizmetçi eve girdiğinde alarm çalışıyormuş.
Sólo sonó dos veces.
Sadece iki kez çaldı.
Eso sonó mal.
Bu yanlış anlaşılabilir.
A mí me sonó bien.
Bence çok iyi.
Sonó como yo.
Tıpkı ben.
Eso sonó mucho más sucio de lo que yo quería.
Düşündüğümden çok daha edepsiz bir cümle oldu.
Que gracioso, casi sonó como si te estuvieras despidiendo.
Komik. Neredeyse elveda diyecek gibisin.
Eso casi sonó como si no fuera una pregunta.
Bunu bir soru gibi söylemedin.
Eso no sonó tan aburrido del todo.
Sayende hiç de sıkıcıymış gibi olmadı.
Eran las diez de la noche, y el teléfono sonó.
Saat gece 10'da telefon çaldı.
Sonó muy bien.
İyi haber galiba.
Eso sonó feo.
Çok acımasız oldu.
Ni siquiera sonó.
Telefon çalmadı bile.
A mí también, sonó como si viniera de arriba de nuevo
Gene yukarıdan geliyor gibiydi.
Lamento haber llegado cuatro horas tarde, pero mi reloj alarma no sonó porque se rompió en una riña de gallos anoche.
Üzgünüm dört saat geciktim. Ama alarmlı saatim geçen gece bir horoz dövüşünde öldüğü için çalmadı.
Sonó muy cerca.
- Sanki içeride patladı. - Katrina değil bu.
Esa porquería sonó bien.
Çok güzel çaldık!
- Sonó bien para mí.
- Bana göre gayet iyiydi.
No entendí, pero sonó precioso.
Ne dediğini bilmiyorum ama dinlemek güzeldi.
Sonó un poco como "tráeme la pelota".
Kulağa "Git getir" gibi geldi.
Mi oráculo, ¿ qué visión soñó?
Değerli Kahin'im... Rüyanızda ne gördünüz?
La madre de Buda soñó que un elefante blanco le daba una flor de loto.
Buda'nın annesi doğum yapmadan üç gece önce, rüyasında kendisine bir nilüfer çiçeği veren beyaz bir fil görmüştü.
Soñó con un hombre calvo de traje oscuro que lo llevó a verme.
Rüyasında, koyu renkli takım giyen kel bir adamın onu bana getirdiğini görmüş.