English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espagnol → Turc / Ssa

Ssa traduction Turc

2,996 traduction parallèle
Si ella te salvó la vida, tú le debes mucho.
Hayatını kurtarmışsa, ona çok şey borçlusun.
Si estaba tan dedicado, no hay razón para creer - que no haría otro intento.
Eğer kendisini bu işe bu denli adamışsa başka bir saldırı yapmayacağının garantisi yok.
Si el arma estaba escondida en el antiguo apartamento de Harris todos estos años, puede que haya vuelto a recuperarla.
Eğer silah, bunca yıl boyunca Harris'in eski dairesinde saklanmışsa, onu geri almaya gitmiş olmalı.
Sino lo habéis tocado en un año, tiradlo.
Şimdi acımasız olacağız. 1 yıldır dokunulmamışsa, atın gitsin.
Si trabajó con McAllister y Raglan, debe haberse retirado hace mucho, quiero decir que puede estar en seguridad privada, politica o negocios.
McCallister ve Raglan'la çalışmışsa eğer muhtemelen çoktan emekli olmuştur. Yani, özel güvenlik, politika, ticaret, her işte olabilir.
- Y si su esposo hubiera degradado su oficina acostándose con una compañera mintiendo a sus allegados su esposa e hijos ¿ cree usted que el electorado confiaría en él?
Eğer eşiniz ofisinin gücünü kötüye kullandıysa ve bir iş arkadaşı ile yatmışsa ve en yakınındaki insanlara yalan söylemişse... eşi, çocukları sizce seçmenler ona güvenmeli mi?
¿ Debería intentarlo?
Çalışsa mıydım?
Así, que si el Sr. Hawkwe estaba en uno de estos episodios una persona actuando en defensa propia podría haber tenido que apuñalar al Sr. Hawke para pararlo.
Bay Hawke bunlardan birini yaşamışsa bir insanın onu durdurmak için bıçaklaması nefs-i müdafaa olabilir.
Bueno si esas tarjetas están codificadas con números de tarjetas de crédito robadas podrías ser acusado por posesión de propiedad robada. ¿ Si...?
Eğer o kredi kartları, çalınan kredi kartı numaralarıyla kodlanmışsa, çalıntı mal bulundurmaktan suçlanabilirsin.
- ¿ Qué tal si no? ¿ Qué tal si todos están muertos?
Ya orada hiçkimse kalmamışsa?
Vale más, si juegas poco con él.
Ne kadar az oynanmışsa o kadar değerlidir.
- Si Walton estuvo haciendo preguntas Lansdale probablemente se enteraría.
- Walton bir şeyler sormaya başlamışsa muhtemelen Lansdale bunu duydu o zaman.
P.J. nunca habría conducido ese coche si hubiera bebido. Tienes que estar...
Eğer alkol almışsa P.J. asla araç kullanmazdı.
Y cada vez que alguien trataba de derribarlo, pelearía con él con uñas y dientes.
Ve ne zaman ki birileri o aleti kaldırmaya çalışsa, .. onlarla giriştiği mücadeleyi kazandı.
Cada vez que pasa algo, voy con él.
Şimdi düşünüyorum da ne zaman başım sıkışsa ona sığınırım.
Cada vez que la mierda me golpea, recurro a él.
Ne zaman başım sıkışsa ona sığınırım.
Aunque algunas no me importaría devolverlas de vez en cuando.
Bazıları bana zaman zaman akıl vermeye çalışsa da.
¿ Y qué si hizo esas cosas en el pasado?
Ya geçmişte yapmışsa, Öyleyse ne olur?
Si ha mirado algún mapa... o ha reservado algún hotel... o quizá imprimió billetes de avión.
Eğer bir haritaya bakmışşa yada otel rezervasyonu yaptırmışsa yada uçak biletlerinin çıktısını almışsa.
Solo sería la hija del senador Burke que llama a papá cuando esta en problemas.
Ne vakit Başı sıkışsa babası Senatör Burke'ü arayan kızı olurdum sadece.
No si la tapadera de Shane ha sido descubierta.
Eğer Shane'in foyası açığa çıkmışsa hayır.
¿ Qué le parecería que su esposa trabajara aquí?
Senin karın burada çalışsa nasıl olurdu?
Bien, que tal si ha sido modificado ¿ para que pueda trabajar desde una larga distancia?
Peki ya menzilini arttırmak için üzerinde oynanmışsa?
Lo que significa que lo hizo también es responsable de las muertes en Pittsburgh.
Demek ki bunu her ne yapmışsa Pittsburgh'daki ölümlerden de o sorumlu.
Soverow ´ s Shame haciendo su mejor intento para ganar terreno, pero es un poco demasiado tarde.
Soverow's Shame elinden geleni yapmayı çalışsa da artık çok geç.
Ella es mi amiga, así que me llamó.
Beni aramışsa ne olmuş?
Renate está trabajando a una escala mucho menor, pero los universos microscópicos que está cultivando tienen propiedades de lo más inesperadas.
Renate daha küçük bir ölçekte çalışsa da, geliştirmiş olduğu mikroskobik evrenler beklenmedik özelliklere sahip.
¿ Pero si todo lo que pensamos que comprendemos acerca de la luz realmente está equivocado?
Işıkla ilgili bildiğimizi sandığımız şeyler yanlışsa?
¿ Y si el tiroteo de la calle Newbury fue preparado para alejarnos de los recreadores?
Ya Newbury Caddesindeki olay aktörlerden uzak durmamız için hazırlanmışsa?
Bratton y ATAT intentaron colocar un stock de armas químicas en Irak?
Bratton ve ATAT, Irak'taki kimyasal silah rezervlerini hedef almışsa ne olacak?
si dice alguna pregunta mal, puedes usarlo.
Eğer cevap yanlışsa o zaman basacaksın.
El departamento de Lee Bowen estaba vacio, asique quien lo tomo lo hizo en otro lado.
Lee Bowen'ın evinden bir şey çıkmadı. Onu kim kaçırmışsa, evinden kaçırmamış.
¿ Va a acariciar si está allí?
Bulaşmışsa, ne olmuş yani?
Créeme. Cuando alguien engaña, al final termino por encontrarlo.
Birisi eşini aldatmışsa, eninde sonunda öğrenirim.
Si este tipo ha hecho esto una vez....
Eğer bunu bir defa yapmışsa...
a que haga la pregunta y entonces... si contesta mal puedes usarlo.
... beklemen gerekiyor. Eğer cevap yanlışsa o zaman basacaksın.
La defensa... De acuerdo con Bowmaster V. Whitely, si una parte del acuerdo es sorprendida por el rechazo del acuerdo. entonces el tribunal debe dar una razonable cantidad de tiempo para preparar el juicio.
Bowmaster V. Whitely'e göre anlaşma taraflarından biri anlaşmanın reddi ile şaşırtılmışsa, mahkeme hazırlanması için makul bir zaman tanıması gereklidir.
Si no me pegó, no puede suspenderla, ¿ verdad?
Eğer gerçekten bana vurmamışsa, okuldan uzaklaştıramazsınız, değil mi?
Si la vida te da limones, debes agarrar esos limones y metérselos por la garganta a alguien hasta que vea de color amarillo.
Eğer size bir kasa limon dağıtılmışsa, o limonları alıp... birinin boğazından içeri tıkmalısınız, ta ki onlar sarıyı görene kadar.
No me sorprendería si mi padre hubiera escogido ya una oficina para mí.
Babam çoktan ofisimi ayarlamışsa hiç şaşman.
Un hombre con tus habilidades podría hacer mucho dinero, si te ocuparas de tus propios negocios.
Senin yeteneklerine sahip bir adam, kendi hesabına çalışsa paraya para demezdi.
- Si es quemado a través como eso.
- Böyle yanmışsa.
Excepto por cómo está totalmente equivocada. Ahora eres parte de la vida de Owen tanto como ese saco de manzanas de su marido, Así que más vale que se acostumbre.
Ama bir konuda tamamen haksız o da sen artık Owen'ın hayatının bir parçasısın tıpkı o ana kuzusu kocasının olduğu gibi bu yüzden buna bir an önce alışsa iyi olur.
Si este chico trata de huir o comprar tanto como un paquete de chicles, vamos a saberlo.
Bir paket sakız bile almak için kaçmaya çalışsa haberimiz olacak.
Sanders, si el antiguo alcalde iba a teatralizar su propio asesinato, lo hubiera sabido.
Sanders, eski belediye başkan kendine suikast hazırlamışsa, bunu kesin bilirdim.
Pero cuando dos personas están destinadas a estar juntas, no hay nada que se pueda hacer para separarlas.
Ama iki insanın beraber olması yazılmışsa onları hiçbir şekilde ayıramazsınız.
Pero cuando dos personas no están destinadas a estar juntas, tiene que ser mucho más fácil.
Ama iki insanın beraber olması yazılmamışsa onları ayırmak çok daha kolay olmalı.
No si está lo suficientemente bien escondida.
Yeterince iyi saklanmamışsa tabii.
No me sorprendería si lo hacía.
Yapmışsa da hiç şaşırmam.
¿ No sería agradable si dos grupos rivales, como ustedes, pudieran ponerse de acuerdo?
Sizin gibi iki rakip grup normal bir şekilde tartışsa hoş olmaz mı?
Bueno, ¿ cómo puede ser eso si fueron hechas con menos fuerza?
Eğer daha az güç kullanılmışsa,.. ... bu nasıl olabilir?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]