Translate.vc / Espagnol → Turc / Superficial
Superficial traduction Turc
1,545 traduction parallèle
En qué momento sería yo sino una joven caprichosa quejosa, afeminada cambiante, deseosa y agradable, orgullosa fantástica, simuladora, superficial, inconstante llena de llanto y de risas con algo para todos y con todo para nada.
Ben de üzülüyordum, kadınsı davranıyordum bir öyle bir böyle oluyordum, özlem dolu, mağrur, hayalperest taklitçi, boş, dengesiz, sulu göz, güler yüzlü oluyordum. Her şey için bir şey hissediyor, ama içten hissetmiyordum.
Si te lo digo, creerás que soy tonta y superficial.
Söylersem, aptal ve sığ biri olduğumu düşüneceksin.
Soy una asistente superficial de una importante revista de moda.
Ben büyük bir moda dergisinde sıradan bir asistanım.
Eso es porque eres frío y superficial.
Çünkü ruhsuz ve duyarsızsın. Matt, merhaba de.
Es superficial y frívolo, y no creo que sea un Jackson Pollock.
Yüzeysel ve uçarı. Bence bu bir Pollock değil.
Pero comparado con lo que teníamos hasta hace poco todo eso parece muy superficial.
Ama sonunda ne hale geldiğimize bakınca son zamanlara şimdi hepsi çok sıradan geliyor.
el universo está estructurado en capas... de lo superficial a lo profundo.
Aynı evren katmanları gibi. Yüzeyden, derine.
Y si usamos la mente a un nivel muy superficial de pensamiento ordinario... tenemos poder muy limitado.
Aklımızı düşüncenin en yüzeysel katmanında kullanırsak gücümüz çok az olur.
- ¿ Te parezco superficial?
- Bunları istemekle sığ biri mi olurum? - Hayır.
Todo es tan superficial, arreglar la casa, y el coche, y...
Her şey yarım yamalak gibi evi ve arabayı tamir etmek...
Hendidura de 3,3 mm en el hueso en el punto más profundo y de 0,04 mm en el más superficial.
Kemigin en derin yeri olarak belirlenen kısım 04.mm. İzi kaybedilen, yaşayan kemiklere yapılan saldırının ve zararın boyutunu lazer, açı ile ölçebilir.
Sólo puedo acceder a la memoria superficial.
Sadece yüzeysel belleğine ulaşabiliyorum ve o...
Por favor... estaban enterrados en una tumba muy superficial.
Lütfen. Çok sığ bir mezarda gömülüler.
Creo que tu enfoque, aunque interesante, quizás se tornó un poco superficial.
Yaklaşımını ilginç buldum ama biraz yüzeysel olduğunu düşünüyorum.
El sarcasmo es el refugio de la mente superficial.
Alaycılık, sığ bir zihnin sığınağıdır.
Según mi novia bajo todo lo superficial, y vano de mi vida hay un yo de verdad.
- Daima. - Kız arkadaşıma göre, hayatımdaki tüm yüzeysel güzelliklerin altında bir "gerçek ben" varmış.
Es una herida superficial, sin puntos.
Yüzeysel bir yara, kesik yok.
Él me sacó de los montones de mierda humeante de un superficial todo vacío.
Beni hayatın bu yüzeysel boş pisliğinin içinden kurtardı.
-... así que busquemos otra madre. - No. No dejaré que tu obsesión superficial sobre el físico arruine esto.
- Görüntüyle ilgili yüzeysel takıntının bu işi mahvetmesine izin vermeyeceğim
Si corres con suerte, el resultado es sólo una herida superficial.
Eğer şanslıysanız, önemli olmayan bedensel yaralarla atlatabilirsiniz.
"Múltiples fragmentos de metal penetrando la piel y la dermis" "hasta la musculatura superficial de detrás de la nuca"
"Arkasına ve boynuna üst katman kaslara kadar derisinin derinliklerine nüfuz etmiş pek çok... metal parçalar".
La gente se apoya en su fe como en una muleta, pero pienso que la comodidad que proporciona es un pretexto superficial.
İnsanlar inançlarına, koltuk değneğine sarılır gibi sarılıyorlar, fakat korkarım ki, bunun sağladığı ferahlık sığ bir inandırmacadan kaynaklanıyor.
Insistir todos los días que tu vida es una bendición es básicamente decir que le vida de los demás es superficial.
Hayatını şükrederek geçirmek basitçe herkese sığsın demektir.
Pero si ven lo superficial que eres... que no tienes más sustancia que un merengue cualquiera... te encontrarán desagradable, mi pequeña parisiense.
Eğer senin bu yüzeysel halini görüp... içinde onları cezbedecek bir şey bulamazlarsa... seni hoş bulmazlar, küçüğüm.
Pulso débil y superficial.
Nabız çok düşük.
- Por favor, T. No soy tan superficial. ¿ Sí?
- Lütfen, T. Ben o kadar sığ biri değilim.
Esta fractura muestra un trauma superficial sobre el exterior del hueso.
Bu kırık kemik dışında yüzeysel travma olduğunu gösteriyor.
Sólo padece una dehiscencia superficial.
- Yüzeysel açılmaya benziyor.
Glasgow 11. Respiración superficial.
GCS 11, solunum zayıf.
No sé, es que... Me parece superficial.
Bilemiyorum, bence çok lüzumsuz.
Incluso a la sombra, la tierra se cuece por el calor así que los canguros cavan lejos del suelo superficial para llegar a la fresca tierra subyacente.
Gölgede bile zemin, kavurucu bir sıcaklıktadır. Kangurular üstteki ısınmış toprağı kazıp daha serin alt toprağa ulaşır.
Por favor, no te acerques, imbécil superficial.
Lütfen buraya gelme, yüzeysel embesil.
Aún tiene un reflejo mecánico superficial.
Ama hala mekanik yüzey refleksleri var.
¿ Podemos quedarnos en lo superficial, por favor?
Yüzeysel konulardan bahsedelim lütfen, olur mu?
Hombre de 35 años, respiración superficial, hemorragia interna generalizada.
35 yaşında, erkek, nefes darlığı... kapsamlı iç kanama.
Sabes, el primer disparo fue una herida superficial menor, Lex.
İlk atış... küçük bir sıyrıktı, Lex.
# Es banal y superficial, sólo ocupa sitio con su grasa #
Bayağı ve basit. Boşuna yer kaplar "
# Es banal y superficial, sólo ocupa sitio con su grasa #
Üç. " Bayağı ve basit. Boşuna yer kaplar.
Soy un imbécil insensible y superficial, y una desilusión como amigo.
Ben yüzeysel, duyarsız serserinin tekiyim, ve de bir dost olarak hayal kırıklığı yaratıyorum.
¿ Cómo puedes pararte frente a mí y ser tan superficial?
Nasıl oluyor da karşıma geçip bu kadar yüzeysel olabiliyorsun?
Demonios, no soy una persona superficial. No.
Saçmalama, batıl inançlı değilim.
El daño externo es superficial.
Dış hasar, büyük oranda yüzeysel.
Esa muchacha es tonta y superficial.
O kız aptal ve sığ bir kız.
Dios, Claire, no creí que fueras tan superficial.
Tanrım, Claire. Bu kadar dar görüşlü olduğunu bilmiyordum.
La herida es superficial.
- Yaralarınız yüzeysel.
Sólo hay arena y el cálido mar superficial.
Çıplak kum ve ardındaki ılık, sığ denizden başka bir şey yok.
- Es una herida superficial,... no es nada serio. - ¿ Qué? - En el abdomen.
- Gisborne onu bıçaklamış.
Ella es superficial, y egoísta.
Sığdır, bencildir!
Es tan superficial e inmadura.
Bu çok yüzeysel ve toy bir bakış açısı.
¿ Y dónde esta el hombre superficial?
Ee, deri-adam nerede?
No es esa la cosa. Es como, tensión superficial.
Bu tuhaflık değil.