Translate.vc / Espagnol → Turc / Sélim
Sélim traduction Turc
324 traduction parallèle
- Ana, ojalá pudieras afrontar nuestra realidad.
- Durumumuzun gerçekliklerine katlanacak kadar aklıselim olsan.
Alguien con el suficiente coraje para hacerla andar derecha.
Aklı selim biri onu hizaya sokmaya yeter.
Selim, no seas grosero.
Selim, kabalık etme.
Selim, ¿ siempre tienes que discutir?
Selim, hep böyle tartışmak zorunda mısın?
Quería ver al príncipe Selim.
Prens Selim'i görmek istedi.
- Hablan de hacer una petición al príncipe.
Prens Selim'e istirham etmekten bahsediyorlar.
Por cierto, su amigo, el príncipe Selim, - habla inglés, ¿ verdad?
Bu arada, şu arkadaşın Prens Selim İngilizce biliyor mu?
Selim y yo estudiamos en su país, en Yale.
Selim ile ben sizin ülkenizde öğrenim gördük, Yale'de.
Selim, ¿ has visto alguna vez un animal tan magnífico?
Selim, hiç bu kadar görkemli bir at gördün mü?
Me temo que el príncipe admira el regalo mucho más que el que lo regala.
Korkarım Prens Selim hediyeye, onu verenden çok daha fazla hayran.
Si pudiésemos llamar la atención de Selim sin que Hendrix sospechase nada, Tarzán estaría fuera de la cárcel en un santiamén.
Hendrix'i şüphelendirmeden Selim'in dikkatini çekmeyi başarabilirsem o zaman Tarzan'ı o kodesten şıp diye çıkarırız.
¿ Desea una audiencia con el príncipe Selim?
Prens Selim ile görüşmek istiyor musun?
¿ Por qué? Por el asesinato del príncipe Selim.
- Prens Selim'in cinayetinden.
Estaba desplomado sobre su escritorio.
Prense Selim masasının üzerine yığılmış haldeydi.
En cuanto hemos visto que estaba muerto, he llamado a Hassan y a la guardia.
Selim'in öldüğünü anlar anlamaz, Hasan'ı çağırdım, muhafızı çağırdım.
¿ El príncipe Selim no ha dicho por qué quería hablar con esta señora?
Prens Selim bu kadınla neden konuşmayı dilediğini söylememiş miydi?
Bueno, tenía una nota de Selim para Amir.
Selim'e Emir'den bir not getirmiştim.
Bueno, se la he dado a Selim.
Notu Selim'e vermiştim.
La nota del jeque Amir para el príncipe Selim.
Şeyh Emir'in Prens Selim'e notu.
- ¿ Lo cree cuerdo?
Aklı selim biri olduğuna inanıyor musunuz?
Sólo que, debe elegir con discreción.
Sadece aklıselim ile seçmesi lazım.
Con discreción.
Aklıselim ile.
Puedes besarme, Geoffrey. Los ricos tendríais más sentido común si tuvierais que trabajar para vivir.
Siz zenginler geçimi için çalışıyorsa biraz daha aklıselim davranmalı.
Ahora que la calma y la cordura han vuelto a la industria textil, mi deber es revelar la historia que hay detrás de la crisis reciente.
Hazır tekstil endüstrisi sakinleşip, aklıselim hale gelmişken son krizin arkasındaki gerçek hikâyeyi ifşa etmenin görevim olduğunu hissediyorum.
Pero su comportamiento va más allá del sentido común.
Ama davranışları aklıselim olmanın çok ötesinde.
Sencillamente porque nadie en su sano juicio os creería a ninguno de los dos.
Gülünç çünkü aklı selim hiç kimse sizin gibilerine güvenemiyor.
Ahora, Selim, "El Resplandor".
Selim, şimdi "Kuşluk vakti".
¿ Conoce los poemas del Sultan Selim?
Sultan Selim'in şiirini biliyor musun?
¿ Cuál Sultan Selim?
- Hangi Sultan Selim? - Bilmiyorum.
Todos se llamaban Selim.
Hepsinin adı Selim ve hepsi neredeyse şiirlerini aynı kalıplaşmış cinsel betimlemelerle yazmışlar.
Fué frente a la mezquita Selim...
Yavuz Selim Camii'nin önünde.
- ¿ Sentido común?
- Aklıselim?
'Soy un hombre tranquilo
" Ben halim selim bir adamım
'Un hombre tranquilo
" Halim selim bir adam işte
Durante un reciente encuentro del Concejo Ecuménico Vaticano, un obispo dijo a la prensa que estaba seguro de que "nuestras armas nucleares serán usadas con sabiduría".
Kısa bir süre önce Vatikan'da toplanan Hristiyan birliği konseyinde... bir piskopos, basın mensuplarına, "nükleer silahlarımızın aklıselim bir şekilde... kullanılacağından eminim." şeklinde beyanat verdi.
Ahora estamos hablando de sentido común.
Şimdi aklıselim konuşuyorsun.
" cuando era honrado, decente y bueno.
" bir adamdı o zamanlar, namuslu, halim selim.
¿ Cuál es su solución sobria y sensata?
Buna aklıselim, mantıklı çözümün ne? Yok.
Vulcano me ha ayudado a no perder el juicio.
Vulcan aklı selim kalmam için gerekliydi.
Te soy leal, Selim Pasha.
Selim Paşa, ben sana sadığım.
Selim Pasha...
Selim Paşa...
Fue fácil, Selim.
Kolay oldu, Selim.
Selim es amigo de la infancia.
Selim benim çocukluk arkadaşım.
- Selim, quiero preguntarte algo.
- Selim, sana bir şey sormak istiyorum.
Sueñas, Selim.
Rüya görüyorsun, Selim.
- ¿ Por qué, Selim?
- Niçin, Selim?
Selim bey es libre de entrar adonde le plazca.
Selim bey nereye girmek isterse girebilir.
El país es pobre, Selim bey.
Ülke fakir, Selim bey.
- Has hecho un largo camino, Selim.
- Uzun bir yoldan geliyorsun, Selim.
Lo sé, Selim.
Biliyorum, Selim.
¡ Salta, Selim!
Atla Selim.