Translate.vc / Espagnol → Turc / Tabi
Tabi traduction Turc
42,575 traduction parallèle
- Esperando que quizás lo tengan.
- Tabi onların da elinde olmayabilir.
Eso nos ahorraría mucho tiempo.
Zaman kazandırır tabi.
Excepto por Ken, el de allá.
Tabi şuradaki Ken dışında.
Dios, no sé que tipo de juego andas jugando, pero, si, eres un estudiante.
Ben sadece nasıl bir oyun oynuyorsun anlayamadım. Tabi sen burda öğrencisindir.
Todo es diversión y juegos hasta que alguien termina apuñalado.
Kalem birinin yanağına gelmediği sürece komik ve eğlenceli bir oyun tabi.
Entre... si debe.
İçeri gel... Zorundaysan tabi.
Si, señor.
Tabi efendim.
- Uh, si.
- Tabi.
No. A menos que queráis morir todos, tenemos que irnos ya, ¡ ahora!
Hayır, tabi hepiniz ölmek istemiyorsanız.
Bueno, sí, así es.
Hayır, tabi sağlar.
Voy a romper tu alma y cuando acabemos, suponiendo que sigas vivo... aunque yo no apostaría por ello, quedará muy poco de ti con lo que Green Arrow pueda trabajar.
Ruhunu ele geçireceğim ve işimiz bittiğinde, hala canlı olduğunu varsayarsak tabi bu ihtimale para yatırmazdım senden Green Arrow'la çalışabilecek çok az bir parça kalacak.
Claro.
Tabi.
Sí, no, puedo verlo.
Tabi belli oluyor.
Claro que sí, lo es.
Evet öyle tabi.
Sí, nosotros...
Tabi, yani...
Ya, claro.
Evet, tabi.
Claro, Honestidad, quiero que Nick se disculpe por besar a Jess.
Tabi, Dürüstlük, Gerçekten Nick'in özür dilemesini istiyorum, Jess'i öptüğü için.
Perfecto.
Mükemmel, tabi.
Sí.
Tabi.
A menos que seas, como... claustrofóbico o algo.
Tabi sen... klostrofobik falan değilsin.
- Vale, lo haré.
- Tabi ki.
- Pudo beber aguamiel y usar los dedos. Miren...
Tabi eğer bal likörü içip, elleri ile yemek yemiyorsa.
Es lo que he oído de gente que era soltera y... ahora casada.
Duyduğum kadarıyla tabi Diğer kişilerden, bir zamanlar bekar olup da şimdi evli olan.
Salvo que usted le prometiera que podría quedárselo.
Tabi eğer sen ona her halükarda bu rolü oynayacağı sözünü vermediysen.
¿ En serio? ¿ Sientes lo de Jamal?
Senin iyiliğin için üzüldüm tabi.
Sí, por supuesto.
- Tabi, otur.
A pesar de que seguro que podemos resolver uno sin ti.
Ama biz sensiz pek tabi de çözebiliriz.
Querida Bonnie, Ten una buena vida, si tu culpable conciencia te lo permite.
Sevgili Bonnie, güzel bir hayat geçirmen dileğiyle, tabi o suçluluk duygunla vicdanın buna izin verirse.
Y hace tres horas.
Ve tabi 3 saat önce için de.
Sí, claro.
Evet tabi.
No me apetece mucho volver a la Academia... y desde luego no puedo volver a ser ateo.
Okula geri dönmeyi düşünmüyorum. Tabi ateist olmaya zaten dönemem.
No, estamos bien.
- Tabi canım, iyiyiz.
Sí, a menos que su liberación sea solo transmitida por radio.
Tabi, serbest bırakılması sadece radyoda yayınlanmazsa.
A menos que decidas espiarme como Wallace te pidió que hicieras, probablemente a cambio de un papel clave en su futuro político.
Tabi Wallace'ın senden istediği gibi casusluk yapmaya karar vermediysen. Yüksek ihtimalle politik kariyerinde önemli yerin olduğunu söylemiştir.
Podemos obtener una orden por esas cajas, a menos que quieras entregárnoslas ahora.
O kutulardakiler için arama izni çıkarabiliriz tabi bize vermezsen.
A menos que no me quieras decir nada de tu padre porque sea un espía o algo.
Tabi baban hakkında bir şeyleri telefonda konuşmama sebebin babanın dinlemesi ya da başka bir şeyse anlarım.
Claro que sí.
Tabi... ki hayır.
- Es relevante porque prueba que mi cliente ha sido incapaz de recibir un juicio justo en la ciudad de Filadelfia.
- Alakalı, çünkü... müvekkilimin Philadelphia'da adil bir yargılamaya tabi tutulmadığını gösteriyor.
Claro que sí.
Tabi ki.
Mientras sea legal.
Legal olduğu sürece tabi.
Nuestro ángulo más importante, claro, es el propio testimonio de Irene.
En önemli atak noktamız, tabi ki Irene'nin kendi ifedesi olacak.
A no ser que me crezca una vagina no sé nada de eso.
Tabi bilmediğim bir vajinam yoksa.
Ay, por Dios... sí, hazlo.
Oh, Tanrım, evet, sat tabi.
Con suerte no, a no ser que conozcas a alguien en el departamento de policía.
Çok şükür ki hayır. Tabi NYPD'de tanıdığın birisi yoksa.
- Claro que lo sabía.
- Tabi ki biliyordu.
Claro que te culpo de todo.
Tabi ki her şey için seni suçluyorum.
Claro que sí.
Tabi ki kızıyorum.
Sí, claro. ¿ Qué pasa?
Tabi ki, nedir sorun?
Por supuesto que no.
Tabi ki hayır.
Por supuesto que no.
Tabi ki.
Muy bien.
Tabi.