Translate.vc / Espagnol → Turc / Tenis
Tenis traduction Turc
3,531 traduction parallèle
- Estaba pensando que podríamos apuntarnos a una liga de tenis de dobles en Montgomery. No sé jugar, pero esperaba que pudieras enseñarme. ¿ No seria una patada?
- Düşündüm de Montgomery'de çiftler tenis turnuvasına katılmalıyız nasıl oynanır bilmiyorum ama bana öğretirsin sanıyorum harika olur değil mi?
He aceptado un trabajo como entrenador en un campo de tenis en Londres.
Londra'daki bir tenis kampında koçluk yapmayı kabul ettim.
Acabas de volver del tour de tenis de vencer a todos, tio.
Bir sürü turnuvadan başarıyla döndün.
Una campaña con mi tío hace parecer un tour de tenis fácil.
Amcamın kampanyasında çalışmak, tenis turuna çıkmak kadar kolaydı.
¿ Has visto mis pelotas de tenis por algún sitio?
Tenis topumu gördün mü?
Está con Danny, persiguiendo pelotas de tenis en la otra vida.
O Danny ile birlikte diğer tarafta tenis topu kovalıyor.
Sadie adoraba las pelotas de tenis.
Sadie tenis toplarını çok severdi.
¿ Vamos a nadar o a jugar al tenis?
Yoksa tenis mi oynasak?
- ¿ O jugamos al tenis y luego nadamos?
- Önce tenis oynayıp sonra yüzebiliriz.
Había una pequeña zapatilla verde de tenis.
- Küçük yeşil bir tenis ayakkabısı vardı.
Vale, tenemos que encontrar al propietario de esas zapatillas.
- Tamam, tenis ayakkabılarının sahibini bulmamız gerek.
Esto le sonará extraño. Pero, ¿ Jeanie tiene un par de zapatillas verdes?
- Bu biraz garip gelebilir, fakat Jeanie nin bir çift yeşil tenis ayakkabısı var mı?
Sé que compró... unas zapatillas verdes.
- Ne aldığını biliyorum- - Yeşil tenis ayakkabısı.
La ví en el club, se le estaba cayendo su falda de tenis, y no de buena manera.
Onu kulüpte gördüm, tenis eteğini çekiştiriyordu, hem de nasıl.
Cuando estaba en secundaria quería ser un jugador de tenis, pero entonces tuve que despertar y darme cuenta que no era lo suficientemente bueno.
Ben lisedeyken, bir tenisçi olmak istemiştim, fakat uyanmam ve yeterince iyi olmadığımı anlamam gerekti.
Todo el mundo, porfavor uníos a mi para felicitar a la nueva Reina del Baile de Bienvenida, una estrella en la pista de tenis. y una campeona por derecho propio.
Herkes lütfen yeni mezuniyet kraliçesini tebrik etsin tenis kortunun yıldızı ve hakkıyla kazanan şampiyonu.
Amo sus caras de pasa de uva y las bolas de tenis que colocan en sus caminadores.
Kuru üzüm gibi suratlarını ve yürüteçlerine taktıkları şu tenis toplarını seviyorum.
Cuero crudo y una pelota de tennis.
Deri kamçı ve tenis topu.
Quizá su esposa, Heather, le estuviera engañando con... su profesor de tenis.
Belki de eşi, Heather onu aldatıyordu, tennis hocasıyla.
¿ Qué profesor de tenis?
Hangi tenis hocasıyla?
¡ Vaya! , mírese con todo su cortísima ropa de tenis y todo eso.
Bak sen şuna,... mini tenis elbisesi ve her şey...
¿ Te dije que Jerry juega racquetball?
Sana Jerry'nin tenis de oynadığından bahsetmiş miydim?
Tanner, usted quiera ¿ El tenis de obra teatral Festiva?
Tanner, Festiva tenisi oynamak ister misin?
Se utiliza en las canchas de tenis de arcilla roja.
Sadece toprak tenis kortlarında kullanılıyorlar.
Sólo los he escuchado jactarse de tener buenas calificaciones, y sus equipos de tenis campeones del estado y, ya sabes, quien entró en esa universidad.
A notlarını, eyalet şampiyonu tenis takımlarını, kimin hangi üniversiteye girdiğini dinlemek zorunda kalmıştım.
Una pelota de tenis.
Tenis topu.
Hay una pelota de tenis ahí fuera que es incluso mejor porque meé en ella.
Dışarıda daha da güzeli var, üstüne işedim.
¡ Ahí es donde enterré mi pelota de tenis! ¿ Qué estás haciendo Brian?
Tenis topumu oraya gömmüştüm. Hop, hop, hop! Brian, ne yapıyorsun?
Mantente en tenis, St. Barts y el mercado bursátil. Estarás bien.
Tenis, St. Barts ve borsadan bahsedersen kıvırırsın zaten.
¿ Qué te parece si tú y yo vamos a ver el entrenamiento de tenis femenino? - No.
Gidip kız tenis takımının antrenmanını izleyelim mi, ne dersin?
¿ Cometiste un crimen? Golpeando gente ¿ Con tu raqueta?
Ne yaptın, suç alemine katılıp insanları tenis raketinle mi dövdün?
Hechos por Bjorn Borg.
Bjorn Borg tarafından yapıldı. ( Bjorn Borg bir tenis oyuncusu. )
¿ El tenista hace ropa interior?
Tenis oyuncusu iç çamaşırı mı yapıyor?
No, el que hace ropa interior que juega al tenis.
Hayır, iç çamaşırı yapımcısı tenis oynuyor.
Me siento como un papá por fuera... y una estrella de tenis de los 80 por dentro.
Ve ben dışarda bir çeşit inek babayım. Ve içerde de 80 lerin tenis yıldızı gibiyim.
- Se supone que estoy jugando tenis.
- Tenis oynayacaktım.
Son las lecciones de tenis, ¿ No?
Tenis dersleri, değil mi?
- ¿ Él juega tenis?
- Tenis mi oynuyor?
- Ese es su amigo, Juegan tenis juntos.
- Arkadaşı, birikte tenis oynuyorlar.
- ¿ Un poco de tenis?
- Tenise ne dersiniz?
trabajar, tenis, mudarte aquí.
İş, tenis, buraya taşınmak.
Encontré un tenis pequeño, como de un niño, en la orilla.
Yol kenarında tenis ayakkabısı gibi bir çocuk ayakkabısı buldum.
! A la casa del Tenis... a un fiestón.
- Tenis Yurdu'na, büyük parti varmış.
Abandonaste a tu eqipo para irte de fiesta con ¿ el equipo de tenis?
Tenis takımıyla parti yapmak için takımını terk ettin ya!
¡ El puto equipo de tenis, Donnie!
Tenis takımı Donny ya!
Pregúntale a cualquier jugadora de tenis, o a su esposo.
Herhangi bir kadın tenis oyuncusuna sorun ya da kocasına.
Tal vez no sabes esto, pero tu eras mi entrenador de tenis, y fuiste criado en un bote.
Oh, bunu bilmiyor olabilirsin, ama sen benim tenis koçumdun ve bir yatta büyüdün.
¿ A quién tengo que pagarle para encontrar el partido de tenis aquí?
Tenis maçını açmak için kime para vermem lazım?
Todo lo que quería era mejorar mi juego de tenis y derrotar a Charlotte Whitney como presidente de mi club de lectura.
Tek istediğim tenis oynayışımı geliştirmek ve Charlotte Whitney'i kitap kulübümün başkanlığından çıkarmaktı.
Sabe a zapatillas viejas.
Eskimiş tenis ayakkabısı gibi tadı vardır.
Fletchie, no me digas que olvidaste a tu viejo compañero de racquetball.
Fletchie, bana sakın tenis arkadaşını unuttuğunu söyleme.