English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espagnol → Turc / Túnel

Túnel traduction Turc

4,854 traduction parallèle
Debieron haber construido el túnel por el que entramos.
Girdiğimiz yan tüneli onlar inşa etmiş olmalı.
Habrá un túnel estrecho.
Dar tünelden geç.
Aidan, en serio, no sé como explicarte lógicamente que pasé por el túnel de una piscina de sangre, y aparecí en el lugar de muerte de una bruja, y luego fui dada a luz en un Supermercado.
Aiden, gerçekten, kan dolu bir havuza dalıp bir cadının ölüm yerinden geçip, bir alışveriş merkezinden çıkmamı, sana nasıl mantıklı bir şekilde anlatırım bilmiyorum.
- En este túnel...
- Bu tünelin içinde...
Porque encontramos un túnel secreto en las catacumbas del que nadie sabe nada.
Çünkü yer altı mezarlarında, başka kimsenin bilmediği gizli bir tünel bulduk.
Malo porque gente que entra en ese túnel no sale.
Bu tünele giren insanlar bir daha dışarı çıkmaz anlamında kötü.
Es el mismo túnel, ¿ no?
- Bu aynı tünel, değil mi?
- Este es el túnel.
- Tünel bu.
El túnel es recto.
Düz gidiyor.
Es la primera vez que alguien ilumina este túnel en más de 500 años.
George, 500 yıldan uzun bir süredir bu tünelde ilk kez birisi ışık tuttu.
Yo dirigiré a Alfa al túnel principal.
Birinci tim benimle ana tünele gelecek.
Gira a la derecha en ese túnel.
- Şu tünelden sağa dön.
Dos personas en el tren se bajaron en el túnel.
Tünelde iki kişi trenden inmiş.
¿ No debimos ir por el túnel?
Tünel den gidemez miyiz.
Es un túnel.
Tünelde gibiyim.
En el túnel.
Tünelde.
Un homicidio extraño se llevó a cabo en el interior del Túnel Salisbury Road.
Salisbury Caddesi'nde ki tünelde ilginç bir cinayet gerçekleşti.
¿ Empezamos la sanación ahora en este túnel con viento?
İyileşmeye şimdi mi başlayalım, bu korkunç rüzgar tünelinde?
Deberíamos haber sellado el túnel mientras tuvimos la oportunidad, como sugeriste.
Şansımız varken tüneli mühürlemeliydik. Önerdiğin gibi.
Uno de nuestros gigantes entró en el túnel y nunca volvió a salir.
Bizim devlerinden biri tünelinin içine gitti Ve tekrar dışarı gelmedi.
Necesitamos su túnel.
Biz senin tünel ihtiyacımız var.
Debemos sellar el túnel.
Tüneli mühürlemeliyiz.
Y en todos esos siglos, nunca hemos sellado el túnel.
Onca yüzyıl boyunca da, tünel bir kez bile mühürlenmedi.
Yo sí. La puerta del túnel no los detendrá.
Tünel kapıları onları durduramaz.
¿ Y son responsables del mantenimiento del túnel?
Tünelin korunmasından yaverler mi sorumlu?
Primer Constructor Yarwyck, Lord Snow recomienda sellar el túnel, haciendo imposible que llevemos a cabo nuestro deber como hermanos de la Guardia Nocturna.
Baş İnşaatçı Yarwyck Lord Snow karşımızda tünelin mühürlenmesini ve Gece Nöbeti'nin yeminli kardeşleri olarak bizi görevimizden uzak tutmayı öneriyor.
Será mejor que el túnel no se inunde.
- Tüneli su basmamış olsa iyi olur.
Caminé, caminé y caminé a través de un túnel muy largo y entonces vi una luz y terminé aquí.
Ben çok uzun bir tünelden tırmandım, tırmandım, tırmandım, sonra bir ışık gördüm ve sonrasında da kendimi burada buldum.
Al final de un túnel muy largo, que está en...
Çok uzun bir tünelin sonunda, o tünel...
Oye, mañana llegaremos a casa, atravesaremos ese túnel y encontraremos a otro Wiplala.
Hey, yarın eve varınca, sen de tünelden geçip, buraya başka bir wiplala getirirsin.
Llegaremos a casa, nos meteremos en la despensa, e iremos por ese túnel hasta la tierra Wiplala. Allí encontraremos a otro Wiplala para que desencante a Arthur Hollidee.
Eve gidip, mutfak dolabının içerisindeki tünelden, wiplala ülkesine varalım, başka bir wiplala bulalım, o da Arthur Hollydey'i geri getirsin.
- Podrían estar haciendo un túnel.
- Tünel kazıyor olabilirler.
Pensé que eras tú quién estaba cavando el túnel.
Tüneli kazanın sen olduğunu sanıyordum.
- ¿ Y el síndrome del túnel carpiano no es un problema?
- Karpal Tünel Sendrom'un var mı?
Hay un viejo túnel para submarinos.
Orada eski bir U tünel var.
¿ Te acuerdas que te dije que había visto a alguien en el túnel aquel día?
Size tünelde bir adam gördüğümü söylemiştim. Hatırladınız mı?
Existe la puerta al túnel bajo el agua.
Sualtı tünelinin kapısı orada. Haydi gel şimdi.
- En el antiguo túnel de submarinos
- Eski U tünelde.
Estábamos entre los buceadores que construyeron el túnel submarino.
Denizaltı tünelinin inşaatında çalışan dalgıçlardık.
en el túnel. Mientras buscaba a mi hija Ana.
Kızım Ana'yı ararken... onu kendi gözlerimle tünelde görünceye kadar inanmamıştım.
Soy un túnel vacío y ciego ( oscuro ).
"Karanlık boş bir tüneldeyim"
Y tú eres la luz al final de este túnel.
"Ve sen tünelin sonundaki ışıksın,"
Había un largo túnel ahí, ¿ no?
- Büyük bir tünel var orada, değil mi?
Bueno, entonces el lugar... está como a una milla después de la salida del túnel de Maunabo.
Tamam, mekan Manuabo Tüneli'nden çıktıktan bir mil uzaklıkta falan.
Se dirige al túnel C.
C tüneline doğru ilerliyor.
Ellos clausuraron el tunel Weeble.
Weeble'in tünelini kapattılar.
Hay luz al final del túnel.
Çalışıyorum, evet. ~ - Tünelin sonunda ışık vardır.
- En el túnel, señor.
- Tünelde.
Los altos edificios de Manhattan parecen estar creando un efecto de túnel de viento. Bien, así que Matt.
Şöyle ki Matt.
Tunel. ahora.
Huni şekli. Şimdi.
Está entrando en el túnel D. No lleva nada.
Herhangi bir şey yol elinde.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]