Vas traduction Turc

¿ Y lo vas hacer?

Gidecek misin?

No vas a quemar eso, ¿ verdad?

Onu yakmayacaksın, değil mi?

Ahora, ¿ me vas a quitar el brazalete?

Şimdi, lütfen şu kelepçeyi çıkarır mısın?

¿ Así vas a volver?

Böyle mi geri döneceksiniz?

Karev, ¿ qué vas a hacer?

Karev, ne yapacaksın?

¿ Vas a ser así? Sí.

- Sen böyle biri misin?

¿ Vas a dejar que estas doctoras os ayuden a ti y tu bebé?

Doktorların sana ve bebeğine yardım etmesine izin verecek misin?

Vale. Lo siguiente que vas a sentir es un poco de gel frío.

Şimdi jelin soğukluğunu hissedeceksin.

Vas a sentir mis manos en tu vientre y después un poco de presión. ¿ De acuerdo?

Önce karnındaki ellerimi, sonra da basıncı hissedeceksin, tamam mı?

Muy bien, vas a notar un poco de presión.

Şimdi ufak bir baskı hissedeceksin.

Vale. Muy bien, vas a sentir mis manos.

Tamam, şimdi elimi hissedeceksin.

¿ Por qué no vas a tener tú... lo que todo el mundo tiene... una casa bonita, una familia?

Neden sen de diğer herkes gibi iyi bir eve, iyi bir aileye sahip olamıyorsun?

- Te vas.

- Gidiyorsun.

Oye cariño, ¿ a dónde vas?

[Almanca konuşan]

¿ No vas a preguntar por él?

Ona sormayacak mısın?

Si vienes conmigo, vas a ver cosas.

Benimle gelirsen bir şeyler göreceksin.

Así que vas a crear una especie de acuerdo de paz, ¿ cuándo? ¿ Antes de comer o para la cena?

Öğle yemeğinden önce mi yoksa akşam yemeğinden önce mi barış anlaşması yapacaksın?

No vas a... ¿ Vas a hacer eso todo el tiempo?

Yoksa sen... Hep böyle mi yapacaksın? - Neyi?

¿ Y qué vas a hacer al respecto?

Ne yapacaksın peki?

- ¿ Te vas a comer la salchicha?

- Sosisini yiyecek misin?

¿ Adónde demonios vas?

Nereye gidiyorsunuz be?

Espera. ¿ Adónde vas?

Dur, nereye gidiyorsunuz?

¿ Vas a ayudarme o no?

Bana yardım edecek misin etmeyecek misin?

¿ Qué vas a hacer al respecto?

Bu konuda ne yapacağız peki?

Nunca vas a ver tu Fusión. Lo sabes.

Birleşme'nizi asla göremeyeceksin, bunu biliyorsun.

¿ Cómo vas a evitar la Fusión?

Birleşme'yi nasıl durduracaksın? Planın nedir?

¿ Cuándo carajo vas a hacerlo?

Bu konuda ne bok yiyeceksin?

Vas a sobrevivir esto.

Bunu atlatacaksın.

Vamos, cariño, vas a respirar.

Hadi bebeğim, nefes alacaksın.

- Vas a ponerte bien.

İyileşeceksin.

Entonces, ¿ no vas a hacer nada?

Hiçbir şey yapmayacak mısınız?

¿ Cómo vas por ahí, Charles?

- Nasıl gidiyor Charles?

- ¿ Te vas de Miserville?

- Paçavracılar'ı terk mi ediyorsunuz?

No te preocupes. No vas a morir.

Merak etme ölmeyeceksin.

Sé cómo la vas a encontrar.

Onu nasıl bulacağımızı biliyorum.

No vas a escaparte de aquí al estilo MacGyver.

MacGyver usulüyle çıkış yolu bulamazsın.

Me vas a necesitar.

- Bana ihtiyacın olacak.

Escúchame. Vas a tener que entrar ahí.

Bir dakikaya kadar oraya gitmen gerekecek.

Si vas a hacer un atraco, yo quiero participar.

- Çalacaksanız ben de varım.

¿ Cómo nos vas a ayudar, Jennifer? Es 1989.

Bize nasıl yardım edeceksin Jennifer?

Vas a hacerlo, Jennifer.

Yaptığımız bu Jennifer.

Dijiste tres. ¿ Qué ibas a hacer? ¿ Vas a hacer del tres?

Ne yapacaktın peki?

Nunca vas a ganar una discusión con ella. Créeme.

Onunla yaptığın tartışmayı asla kazanamazsın.

¿ Vas a comprar todo el edificio?

- Tüm binayı mı satın alacaksın?

Y un día... tú vas a morir y ese será el día en que ella empiece a vivir de verdad.

Bir gün öleceksin. O zaman sahiden yaşamaya başlayacak.

Vas a ver algo extraño. No te asustes, ¿ sí?

Tuhaf bir şey göreceksin ama korkma tamam mı?

Vas a ayudarme de todos modos, ¿ verdad?

Yine de bana yardım edeceksin değil mi?

Vas a tener segundos para salvarla.

Ya O'nu kurtarmak için bir kaç saniyen olacak.

Vas a necesitar.

Onlara ihtiyacın olacak.

Vas a ayudarme.

Bana yardım edeceksin.

Para. Vas a ayudarme a escapar.

Kes şunu.