Translate.vc / Espagnol → Turc / Verity
Verity traduction Turc
247 traduction parallèle
Llamaré a alguien que les atienda. ¡ Sr. Verity!
Birini çağırayım. Bay Verity.
El Sr. Verity tiende a exagerar.
Bay Verity biraz abartır.
"En estos momentos Verity se coloca de nuevo en su puesto, se dirige hacia el centro. Uno, dos, tres, cuatro y allá va su lanzamiento."
Harekete geçiyor bir, iki, üç, dört ve yön değiştiriyor.
Escuchen, Verity ha eliminado a catorce jugadores por setenta carreras en un día en el que Inglaterra ha ganado dos veces en el segundo partido y ha eliminado a seis de ellos en la última hora.
Dinle. "İkinci test maçını kazanma yolunda Avustralya'yı iki kere saf dışı bırakan İngiltere'de, Verity 14 kaleye 70 koşu yaptı." Son bir saatte altı kale.
No, era un día para dar efecto a la bola y Hedley Verity es el mejor lanzador del mundo.
Hayır, topa falso vererek vurmaları gerekirdi. Hedley Verity de bunu en iyi yapan kişi.
Monsieur Verity considerará que 14 por 70 es un resultado justo.
Öyle bir günde Bay Verity 14 kalede 70 sayı yapmış.
¿ Verity?
Verity?
- Verity.
- Verity.
¿ Quisieras apostar, Verity?
Bahse girmek ister misin Verity?
Estos son los Hillbut Federy será su nueva madre, y es profesora mas joven en Yale.
Verity, yeni anneniz, Yale'daki en genç profesör.
Y mi madre, Verity, era era enfermera.
Annem Verity ise aslında kendisi bir hemşireydi.
Y feliz aniversario, papá y Verity.
Mutlu yıldönümleri, babama ve Verity'e.
Pero esta tarde hice la misma pregunta a Verity,
Bugün aynı soruyu Verity'e soruyorum,
Por qué? Te estabas acostando con Verity en ese momento?
O sıralar Verity'i beceriyor muydun?
" Hoy, al pasar por la oficina, ví a papá acariciando a Verity.
" Bugün, ofisin önünden geçerken, babamı Verity'nin sırtını okşarken gördüm.
Y... sé de lo tuyo con Verity.
Ve... Verity ile arandakileri biliyorum.
No puedes culpar a Verity por todo.
Her şeyde Verity'i suçlayamazsın.
No soy Verity, yo soy Margaret.
- Ben Verity değilim, Margaret'im.
Verity.
Verity.
Margaret Lumley pensó Raeburn estaba llamándola Verity.
Margaret Lumley, Raeburn'ün kendisine Verity dediğini sandı.
Y quizás Verity era la razón de la discusión de Michael con el Sr. Raeburn.
Belki de Michael'ın, Bay Raeburn'e tartışmasının nedeni Verity'ydi.
¿ Quién es Verity?
Verity kim? Ne oluyor?
No creo que alguno de nosotros conozca una Verity.
Sanırım hiçbirimiz Verity diye birini tanımıyoruz.
Verity era hija de una mucama de Forrester Grange.
Verity, Forrester malikanesinde çalışan bir hizmetlinin kızıydı.
Verity siguió los pasos de su madre, pero la atraparon robando, y huyó.
Verity annesinin işine devam etti ama hırsızlık yaparken yakalandı ve kaçtı.
¿ Saben dónde está Verity ahora?
Verity şimdi nerede biliyor musunuz?
Es Michael Rafiel, y creo que asesinó a Verity.
Onun adı Michael Rafiel'dir. Ve sanırım Verity'yi o öldürdü.
Y luego en 1940, en la Batalla de Inglaterra, el avión de Michael fue derribado y Verity lo encontró vivo.
1940 İngiltere Savaşında Michael'ın uçağı düşürüldü. Verity, sağ bulmuştu onu.
Verity lo cuidaba en secreto, lejos de los pacientes oficiales.
Verity, resmi hastalarımızdan uzak bir yerde gizlice baktı ona. - Sonra birbirlerine âşık mı oldular?
El amor joven puede ser tan fuerte, pero la Madre Superiora tenia razón, como siempre la tiene, y Verity eligió a Dios por sobre su pasión por Michael.
Gençlik aşkları güçlü olur. Ama Baş Rahibe her zamanki gibi haklı çıktı. Verity, Michael'a olan aşkını değil Tanrı'yı yeğledi.
Y una semana más tarde, al enterrar al pobre Ralph Collins nos llegó la noticia de que Michael había sido capturado y llevado a un campo de guerra.
Yaklaşık bir hafta sonra, zavallı Ralph Collins'i gömerken Michael'ın yakalanıp, bir esir kampına götürüldüğü haberini aldık. Verity'den de bir daha haber alamadık.
-... Verity - Bueno, no... pero...
- Hayır ama, şunu söyleyebilirim- -
Alguien de nuestro grupo es un asesino, y hasta saber por qué asesinaron al Sr. Raeburn y posiblemente a Verity Hunt...
Grubumuzdan biri katil ve Bay Raeburn'le, belki de Verity Hunt'ı niçin öldürdüklerini anlayana kadar- - - Onu uyandırmayalım diyorsunuz.
El nombre Verity
Ve o ad, Verity.
Puse un anuncio en las columnas de asuntos personales.
" Verity, aklımdan çıkmıyor.
"Acechado por Verity, desesperado por la verdad, por favor, contactarse"
Gerçeği bilmek istiyorum. Lütfen ilişki kurun. " Postayla iki bilet geldi.
Sí, Sydney me habló de Verity Hunt, y sí supongo que hay un parecido.
Sydney, Verity Hunt'tan söz etmişti. Herhâlde bir benzerlik var. Özellikle de, sizi otobüste ilk gördüğümüzde olmalı.
Como cuando el señor Raeburn la llamó Verity.
Bay Raeburn'ün size Verity dediği zamanki gibi. Sydney, bazen öyle olmamı ister.
Quizá prefiere hablar de Verity.
Gizleyecek bir şeyim yok.
Dijiste que Verity creció creyendo que su padre había muerto, pero supongamos que su padre fue Lord Forrester.
Peki ya Lord Forrester'ın kızıysa? Evet.
Australia está ahora 204 a 4 "
Verity, bu sabah üçüncü kez kaleye gelmiş oluyor.
- Dónde está Verity?
- Verity nerede?
No supimos de Verity nunca más. ¿ La reportaron como perdida?
- Kaybolduğunu bildirdiniz mi?
Forrester Grange, Raeburn
Forrester Grange, Raeburn, Verity?
¿ Pudo haber conocido a Verity alguna vez?
Belki de Verity'yle bir yerde karşılaştınız?
Fue la Navidad antes de reunirme con Rowena.
Ona Verity'den söz ettiniz mi?
¿ Le contó sobre Verity?
Beni çok rahatsız ediyordu.
¿ Qué tiene esto que ver con el accidente de la señora Waddy?
Belki bize Verity'den söz etmeyi yeğlersiniz?
Fui yo quien la hizo despedir por robar.
Duyduğuma göre Verity hırsızlık yapacak biri değilmiş.
Verity no parece ladrona, por lo que oí de ella.
Sen karakter uzmanı mısın?
¿ Qué tiene eso que ver?
- Verity'nin, babasının öldüğünü düşünerek büyüdüğünü söyledin.