Translate.vc / Espagnol → Turc / Viva
Viva traduction Turc
16,980 traduction parallèle
Y por una buena razón... encontrar a Betsy Ross viva, atrapada aquí.
Betsy Ross'u canlı bulup, tuzağa düşürmek için. Onun gitmesi beni daha fazla ilgilendirdiğinde ne oldu.
Sr. Mills, si hay probabilidad que ella viva... No, no, así no es como es.
Hayır, hayır, böyle işe yaramaz.
- No. Pero lo que digo es que... quemar viva a una persona no es normal.
Lakin size şunu söylüyorum bir insanı canlı canlı yakmak normal bir şey değil, değil mi?
¿ La has dejado viva?
Onu öldürmedin mi?
Pero no especifican que viva.
Ama canlı getirin demediler.
Viva y bien.
- Yaşıyor ve iyi durumda.
Solo mantente viva.
Sen hayatta kal yeter.
Finch, parece que la mujer de Easton puede seguir viva.
Finch, Easton'ın eşi hâlâ hayatta olabilir.
Y mientras la máquina viva, nunca morimos.
Makine yaşadığı sürece biz asla ölmeyiz.
Por favor, Sr. Peck, viva su vida.
Lütfen, gidin hayatınızı yaşayın Bay Peck.
Eres la viva imagen de tu madre.
Annene ne kadar çok benziyorsun.
Estás viva.
Yaşıyorsun. Yaşıyorsun.
Estás viva.
Yaşıyorsun.
Le dije que si tenía éxito y viajaba consciente, debía buscar cualquier cosa viva, que se moviera, y tragarla entera.
Ona bir gün başarır ve ayık giderse canlı ve hareket eden bir şey bulup çiğnemeden yutmasını söyledim.
Pero de todas formas, viva o muera, solo hay una oportunidad antes de que tengas que decirle a Gorrik que la dote está perdida.
Yaşasa da ölse de Gorrik'ten çeyizi kaybettiğimizi daha fazla gizleyemeyiz.
- ¡ Viva! - Eso es.
- İşte böyle.
Se la van a comer viva ahí dentro.
Onu orada canlı canlı yerler.
Ahora dígame, ¿ qué le parece? ¡ Vaya que sí está viva!
Hakikaten heyecanlandın.
El Sr. Liu halló una sirena viva, en una ranura en Bahía Blanca.
Canlı denizkızlarının yeri belli oldu. Yeşil Körfez'de gemi enkazındalar.
Si Whitney realmente es una genia, sabrá que Dottie vale más viva que muerta.
Whitney gerçekten bir dâhiyse, Dottie'nin hayattayken daha değerli olacağını bilir.
Todavía estaba viva.
Hâlâ yaşıyordu.
Tomando valor y manteniendo viva a "Muestra".
Çekiştiriyoruz bir şeyler, minik Sample'ı yaşatıyoruz.
En su noche de bodas... los aldeanos subieron... persiguieron al barón y a su esposa hasta las catacumbas... y lo obligaron a mirar mientras la quemaban viva.
Düğün gecesi. köylüler tepeye gelmiş... Baron'u ve gelinini kilise mahzenine kovalamış ve gelini diri diri yakıp ona izletmişler.
Lexa nunca cumplirá con su deber mientras estés viva.
Sen hayattayken Lexa asla görevini gerçekleştiremeyecek.
Pero la necesito viva.
Ama ona canlı ihtiyacım var.
- ¡ Viva yo!
- Yaşasın, başardım!
Usar la cabeza para esto de las municiones caseras está entre tus malditas habilidades, así como eliminar a hostiles, tanto de la variedad muerta viva como viva está entre las mías.
Beynini kullanmak, kendi mermini kendin yapmak senin becerilerin, doğrudur. İster yaşayan ölü, ister canlı olsun tüm düşmanları ortadan kaldırmak da benim becerim.
Aún podría estar viva.
Hâlâ hayatta olabilir.
Probablemente le gustaría destruirme del mismo modo, quemándome viva, o cortándome la cabeza.
Muhtemelen beni aynı şekilde canlı canlı yakarak, kafamı keserek yoketmek istiyor.
Si A.L.I.E. lo usa para cargar nuestras mentes a la Ciudad de la Luz, entonces existe la posibilidad de que mi mamá este viva.
A.L.I.E. akıllarımızı Işık Şehri'ne yüklemek için kullanıyorsa annemin hayatta olmasının bir ihtimali var demektir.
Eso depende de tu definición de "viva".
"Hayatta" dan kastının ne olduğuna bağlı.
La habilidad para hacer fuego mantuvo viva a la raza humana durante la edad de hielo.
Ateş yapabilme yeteneği, insan ırkını Buz Devri sırasında hayatta tutmuştur.
¿ Quieres tu venganza, o quieres que tu gente viva?
İntikam mı istiyorsun halkının yaşamasını mı?
¿ Cómo sé que aún está viva?
Onun hayatta olduğunu nereden bileyim?
Necesitamos hablar con todo el que viva aquí.
Burada yaşayan herkesle konuşmamız gerekiyor.
Puede estar herida, puede estar sufriendo, pero está viva.
İncinmiş, acı çekiyor olabilir, ama o yaşıyor.
Pero si sigue viva, le daré caza hasta el fin de los tiempos.
Ama eğer hala yaşıyorsa, zamanın sonuna kadar onu arayacağım.
S.H.I.E.L.D. está viva y salvo... y trabajando con su gobierno para adelantarse.
S.H.I.E.L.D. sağ salim bizi geçmek için hükümetinizle çalışıyor.
Así que exactamente así fue como... mandó la evidencia de que la niña estaba viva.
O da tam bu şekilde çocuğun yaşadığına dair kanıt göndermişti.
Un rayo de luz la mantiene viva... la mantiene viva.
Bir ışık onu hayatta tuttu, onu hayatta tuttu.
Te refieres a que mantienes SHIELD viva en ella.
S.H.I.E.L.D'ı da beraberinde ayakta tutuyorsun yani.
Viva Las Vegas.
Yaşasın Las Vegas.
Él me mantuvo viva.
Beni hayatta tuttu.
¡ Estás viva, viva!
Hayattasın, hayatta!
Esto... Es lo que me mantiene viva.
Bu... beni hayatta tutuyor.
Y mientras él viva, vive la esperanza.
O yaşadığı müddetçe de umut yaşar.
Sabemos que comen'carne viva'.
Canlı bedeni yediğini biliyoruz.
Sobre las pruebas en el cuarto de baño, el asesino se tomó su tiempo para lavarse... antes de que él o ella, viva la igualdad, se fuera.
Banyoda bulduğumuz izlere göre tahminimce adam ya da kadın gitmeden önce banyo yaptı.
¿ Sigue entonces viva la máquina?
- Makine yaşıyor mu?
Y quizá tengas razón, quizá esté a salvo... pero mientras siga viva...
Ve bunu çok iyi yaptılar. Belki haklısın. Belki artık güvendeyim.
Estoy viva.
Hayattayım.