English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espagnol → Turc / Yukón

Yukón traduction Turc

40 traduction parallèle
Traíamos prestado el transbordador espacial Moonraker de América en un 747 que se estrelló en el Yukón.
Moonraker buraya bir 7 47'nin arkasında getiriliyordu. Yukon'da alev aldı.
Pero ya lo había hecho antes, en el Yukón.
Ama bunu bir keresinde yapmıştım.
Estaba perdido en el Yukón y había unos conejos altos y flacos que bebían en exceso.
Yukon'un bir yerinde sıkışıp kalmıştım. Uzun boylu ve sıska tavşanlar vardı. Ve fazla içki içmişlerdi...
De toda esta actuación como sargento Niles del Yukón.
Yukon'un gedikli çavuşu gibi davranıyorsun.
Esto parece el Yukón.
Dışarısı Alaska gibi.
sólo sé que está pescando en el hielo en algún lado en Yukón.
Tek bildiğim, şu anda Yukon'da buz üstünde balık avlıyor olduğu.
Cuando yo era joven, mi padre tenía un equipo de perros de trineo en el Yukón.
Ben gençken babam Yukon'da bir grup kızak köpeğinden sorumluydu.
Es imposible, porque acabo de mudarme desde Canadá... de los territorios del Yukón.
Bu imkansız, çünkü Kanada'dan yeni geldim... Yukon Bölgesinden.
En los territorios del Yukón.
Yukon Bölgesi.
FUE MUY DIFÍCIL HACER DEDO EN EL YUKÓN,
YUKON BÖLGESİNDE ARAÇ BULURKEN ÇOK ZORLANDIM
En el medio de un vendaval en el territorio del Yukón.
Yukon bölgesinde bir fırtınanın ortasında.
¿ La frontera entre El Yukón y Alaska?
Yukon-Alaska sınırı mı?
El test de El Yukón era un simulacro.
Yukon'daki test deneme tatbikatıymış.
Nos iremos desde aquí hasta Alaska... y entonces regresaremos a través del territorio Yukón.
Buradan Alaska'ya kadar gidip Yukon Bölgesi üzerinden geri döneceğiz.
"Verás, estábamos en 1897 y se descubrió oro en el Yukón."
Yıllardan 1897'ymiş. Yukon'da altın bulunmuş. - Kanada'da.
Pero, a pesar de este amor, la naturaleza primitiva que el Yukón había despertado en Buck permaneció en él.
Büyük sevgisine rağmen Yukon'un doğal yapısı Buck'ın içinde vardı.
Los ojos son parecidos a los de los verdaderos Dene de más al norte en el Yukón y eso.
Gözler, Yukon'daki Kuzey Dene yukarısındakilere benziyor. - Evet.
Está en el almacén frío de Inazagi en Caballo Blanco a orillas del río Yukón, ¿ verdad?
O Yukon Nehri'nin eteklerinde, Beyaz At isimli İnazagi Soğuk Hava Deposunda, doğru değil mi?
¿ Puedes mandar al equipo al Territorio Yukón antes de que muevan a Maraj?
Onlar Maraj'ın yerini değiştirmeden önce ekibi Yukon Bölgesi'ne gönderebilir misin?
Están en el territorio del Yukón, en Canadá.
Kanada da Yukon topraklarında sınız.
La Princesa está entregando la medalla al valor a Bob, el feo. y también a Scott, quien es un cretino gigante. Y a katook-took del Yukón.
Prenses, şu an Çirkin Bob'a ve tabii koca bir dalyarak olan Scott'a Yukon'dan Katook-took'a Kanada cesaret madalyası veriyor.
Lo que hemos hecho recientemente en el Territorio del Yukón en Canadá, donde apreciamos el cambio en el área glaciar de 1958-2008.
Yakın dönemde Kanada, Yukon bölgesinde yaptığımız şeylerden birisi de buzul sahasında 1958'den 2008'e kadar ki değişime bakmaktı.
- Es un carguero de El Yukón. - ¿ Estará relacionado?
Yukon'dan bir kargo uçağı.
Allí vamos a cambiar a botes, y viajaremos aguas abajo a lo largo del Yukón.
Orada bağlı kayık olacak Yukon'a doğru akıntı ile gideceğiz.
Bueno, nos tomó dos vuelos para llegar aquí, estamos en Whitehorse, que está en la parte sur del Yukón.
İki uçuş sonunda geldik. Yukon'un güney yakası olan Whitehorse'dayız.
Si no fuera por mí, tú y... tú y JT estaríais en los territorios del Yukón ahora.
Eğer ben olmasaydım, sen ve JT şimdiye kadar Yukon Bölgesi'nde olurdunuz.
Al Yukón.
Yukon'a.
Estamos en mitad del Yukón.
Yukon'un orta yerindesin.
Eso te demuestra que el Yukón es el único lugar... en el mundo donde un ignorante de mierda puede ser un rey... y un rey ser un mierda.
Bu da size Yukon'un, bir avanağın nasıl kral olabileceğini bir kralın da nasıl bir avanak olabileceğini gösterdiği tek yer oluyor.
Receta especial del Yukón.
Özel Yukon tarifi.
Como sabe, el gobierno está animando a las empresas... a instalarse aquí, a desarrollar el Yukón.
Senin de bildiğin üzere, devlet şirketlerin Yukon'a gelip buraya yatırım yapıp, Yukon'u geliştirmesini istiyor.
Así que, obviamente, necesitan que les aseguremos... que la ley impera en el Yukón.
Açıkça onlara bir güvence vermemiz gerekiyor bu da Yukon'daki hukukun üstünlüğü olacak.
Muchos hombres han muerto en el Yukón... a causa del tipo equivocado de coraje.
Yukon'da bir sürü adam yanlış cesaretlerinden dolayı öldü.
Es un lugar de interés por el contrabando de arte a Canadá por la ruta del Yukón.
Sanat eseri kaçakçılığının en yoğun olduğu yer burası.
Asado de costilla, puré de Yukón y espárragos.
Kısa kaburga, Yukon gold püresi ve kuşkonmaz.
- Hemos estado viviendo en el norte, en el Yukón. Conozco a todos los lobos de este territorio. - y no te conozco.
Bu bölgedeki her kurdu tanıyorum, ancak senden haberim yok.
- Nací en el Yukón.
- Ben Yukon'da doğdum.
Nicolas Vanier, emprendió una increíble odisea blanca de 8.600 kilometros con un equipo de perros de trineo desde Alaska hasta Quebec En ese viaje en el inaccesible valle de las Montañas Rocosas Nicolás encontro el hombre que le inspiró a hacer esta película un trampero de 50 años llamado Norman Winter... Una película realizada en el Yukón Canadiense
EN BUYUK * * * F E N E R B A H C E * * *
En El Yukón.
- Yukon.
Ninguno de ellos tenía negocios en el Yukón.
Yukon'a belirli bir şey yapmaya gelmemişlerdi.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]