Translate.vc / Espagnol → Turc / Zor
Zor traduction Turc
83,261 traduction parallèle
Sus descubrimientos detallan a seres elusivos y solitarios y aunque otras cuentas registradas son exiguas... ".
Bulguları, zor canavar varlıklar olduğu, Ve kaydedilmiş diğer hesaplar aşırı olsa da... "
Lo sé, Rosalee... es que es un poco difícil salir hoy en día.
Biliyorum, Rosalee, sadece... Bu günlerde çıkmak biraz zor.
Escuchen, la demencia en la comunidad Wesen puede ser aún más difícil que la demencia normal.
Dinle, Wesen toplumunda demans Normalden daha zor olabilir.
Eso es mucho para que una niñita pueda comprender.
Küçük bir çocuğun sindirmesi çok zor.
Sí, apuesto a que es difícil perdérselo.
Bahse girerim özlemek zor.
Y me cuesta creer que vos no sabias nada de eso.
Ve onca zamandır senin bunun farkında olmadığına inanmak çok zor.
Me imagino que fue un primer dia dificil.
İlk gününün zor geçti sanırım..
Mi padre piensa que tengo una mejor oportunidad de aprobar el examen del Comite si no sigo trabajando en la firma que contrato a Mike
Babam, eğer Mike'ı çalıştırmış bir şirkette kalırsam baronun testlerini geçmemin zor olduğunu düşünüyor.
Tuve un dia dificil
Zor bir gün geçirdim.
Porque acabas de lastimar a Louis cuando tu intencion era un pequeño tiron de orejas, me cuesta creer que no tuvo nada que ver con que esta oficina este vacia.
Çünkü az önce Louis'e nazikçe anlatacağın yerde ona bağırdın ve bağırmanın bu ofisin boş olmasıyla alakası olmadığına inanmak zor.
- ¿ Sabes lo que es decirle a un niño de cinco años por qué la abuela y el tío Harvey no pueden estar juntos en el mismo cuarto?
- 5 yaşında bir çocuğa büyükannesiyle Harvey amcasının neden aynı odada duramadığını anlatmak ne kadar zor biliyor musun?
Y demuestra madurez de tu parte que no te burles del hecho de que acabo de admitir algo que... me costaba mucho admitir.
Teşekkürler, Harvey ve kabul etmemin zor olduğu bir şeyi kabul etmemi küçümsememen de, senin adına önemli bir gelişme.
Me pones en una situación incómoda, Mike.
Beni zor duruma sokuyorsun, Mike.
Pero me dijiste que no podía hacerlo y se va a quedar grabado en mi mente, haciéndolo todo mil veces más difícil.
Bana başaramayacağımı söylemiştin bu da beynimi kemirip duracak işleri bin kat daha zor hale getirecek.
Va a ser difícil mantener una cara seria esta noche.
Bu gece yüz ifademe hakim olmak hayli zor olacak.
Será muy difícil salir de ahí, me imagino, ¿ no?
Herhalde içinden çıkması çok zor oluyordur ha?
Es una decisión difícil, hermano.
Zor bir seçim kardeşim.
Entiendo lo difícil que debe de ser.
- Ne kadar zor olduğunu anlıyorum.
Es complicado hacer hechizos cuando estás cortado en dos.
İki kişi olduğunuzda yem atmak zor.
Probablemente no sabía lo difícil que sería de limpiar.
Muhtemelen temizlemesinin ne kadar zor olduğunu bilmiyordur.
Hace llamadas difíciles.
Zor telefon gorusmelerini yapar.
Alguien que te aconseja, alguien que te guía, que hace las llamadas difíciles, pelea por lo que hace falta pelear.
... sana tavsiye veren, rehberlik eden biri. Zor telefon gorusmelerini yapan. Senin icin mucadele eden.
Perdón, pero lo aprendí de la manera difícil.
Kusura bakma, ben bunu zor yoldan ogrendim.
Por eso es difícil para mí decirte esto.
Bu yuzden bunu soylemek benim icin cok zor.
Fue un momento difícil.
Zor bir donemdi.
Fue un adiós difícil para Sandy.
Sandy icin zor bir vedaydi.
Un tipo que haga las llamadas difíciles, pelee por lo que haga falta pelear.
Zor telefon gorusmelerini yapacak, senin icin mucadele edecek biri.
Pero ya sabes lo que me cuesta mantener la boca cerrada.
Ama susmak benim için çok zor, biliyorsun.
- Es difícil decirlo.
- Söylemesi zor.
Sinceramente, es duro, son muchas horas, estoy de gira mucho tiempo.
Açıkçası, zor, uzun süre çalışıyorum, çok fazla yola çıkıyorum.
Las decoloraciones pueden ser difíciles de ver según la luz...
Renk bozulmaları belirli durumlarda zor gözükür.
Sí, por los pelos.
Evet, zar zor.
Has evitado el desastre.
Felaket zar zor engellendi.
Estamos en apuros.
Burada biraz zor durumdayız.
Estar en apuros es tener dos hijos que no se hablan.
Zor durum, birbirleriyle hiç konuşmayan iki oğula sahip olmaktır.
Estar en apuros es tener un quiste en el pie y no poder usar chanclas.
Zor durum, ayağındaki kist yüzünden parmak arası terlik giyememektir.
¿ Tan difícil es poner papel higiénico en el baño?
Tuvalete tuvalet kağıdı koymak çok mu zor?
No lo creo en absoluto.
Anlaşması zor bir insanımdır.
Normalmente no se acordaba y eso era duro para ambos.
Genellikle, bir şey hatırlayamazdı ki bu, ikimiz için de zor olurdu.
Es muy difícil.
Zor bir tercih.
- Los padres son difíciles.
- Aileyle yapılan zor konuşmalar.
Sé que cuesta comprenderlo, pero yo tenía que salir de ahí.
Anlaması zor biliyorum ama... Oradan gitmek zorundaydım.
No me importa lo dura que esté.
Ne kadar zor olacağı umurumda değil.
Y lo más difícil de hacer que entre en el colegio de abogados es conseguirle una audiencia cuando ni siquiera fue a la facultad de derecho.
Avukatlığa kabulde en zor kısım mülakat ayarlayabilmek ki hukuk bile okumamış.
Es difícil de decir.
Söylemesi zor.
La parte más dura del trabajo.
İşin en zor kısmıdır.
Todo este asunto me ha puesto entre la espada y la pared, ¿ sí?
Bütün bu olanlar yüzünden çok zor bir durumda kaldım tamam mı?
Ha sido reforzado con el paso del tiempo, lo que significa que va a llevar un tiempo romperlo.
Zamanla daha güçlü hale gelmiş, yani kırması da epey zor olacak.
Sé que esto es duro para ti, pero vas a tener que confiar en mí.
Bunun senin için zor olduğunu biliyorum.. .. ama bana güvenmek zorundasın.
- Cura está ahí, pero libro muy difícil.
- Tedavi kitapta ama kitap çok zor bulunur.
El qué, eso será más difícil.
Ne olduğunu anlatmak zor olacak