English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Espagnol → Turc / Ñ

Ñ traduction Turc

5,244,636 traduction parallèle
- Paz en los años sesenta, hola.
-'60'ların barışı üzerine olsun.
¿ Crees que si mañana te das una sobredosis a alguien le importará una mierda?
Yarın aşırı dozdan ölsen kimse umursar mı sanıyorsun?
Sea usted un gato sólo en un apartamento o una criada hondureña que no sabe si le está permitido cambiar de canal.
İster evdeki yalnız bir kedi olun ister kanalı değiştirmekten çekinen Honduraslı bir temizlikçi kadın olun.
Lo recuerdo.
Hatırlıyorum, bir gün, Columbia'nın avlusunda yürüyorum.
Cuidado, los mapaches te robarán la comida, y, cuando te quieras dar cuenta, te robarán el corazón.
Dikkat et, rakunlar yiyeceklerini çalar ama bir bakmışsın, kalbini de çalmışlar.
Primero, no tenemos los derechos para "Movin'Out" de Billy Joel.
Öncelikle, Billy Joel'in "Moving Out" şarkısını kullanma iznimiz yok.
Fue una línea de diálogo expandida.
Bir replik okumayı çok fazla abarttın.
Imita a Mike Jackson, el Rey del Pop.
Mike Jackson numarası yap, Pop Kralı'nı yap.
Fue lo más gracioso que haya sucedido.
Bu dünyanın en komik şeyiydi.
¿ Nuestro juego en el que los participantes debían adivinar lo que tú sabías?
Yarışmacıların senin aklından geçeni tahmin ettiği yarışma mı?
Ahora los transportamos a una lonchería del centro de Nueva York en donde hasta el helado sabe mal.
Şimdi sizi New York City'nin ortasındaki bir lokantaya götürüyoruz, dondurmaların bile tatsız olduğu bir yer.
Y te tienta pedir una sólo para saber qué pasará después.
Ve sadece neler olacağını görmek için sipariş edesiniz geliyor.
Hola, bienvenidos a Too Much Tuna en la televisión abierta WOLO.
Merhaba, Çok Fazla Ton Balığı programına hoş geldiniz, WOLO Ücretsiz Kanalı'nı izliyorsunuz.
Este es nuestro último episodio de Too Much Tuna porque nos obligan a dejar nuestro apartamento de Manhattan.
Çok Fazla Tuna Balığı programının son bölümü bu çünkü bizi Manhattan'daki evimizden çıkartacaklar.
Empezó como escritor en la comedia The Smothers Brothers. Desde entonces, ha sido una de las estrellas crecientes en el mundo del entretenimiento.
'60'larda Smothers Brothers'komedi şovunda yazar olarak başladı ve o günden beri de eğlence dünyasının yükselen bir yıldızı.
Denle la bienvenida a Steve Martin.
Lütfen Steve Martin'i alkışlayın.
¿ Quieres dejarlo abierto?
Açık kalmasını ister misin?
Tú eres un dramaturgo de gran estima.
Sen saygı duyulan bir oyun yazarısın.
- Creo que dieron en el clavo.
- Bence siz de çok başarılısınız.
- Dieron en la esencia de la dramaturgia.
- Oyun yazarlığının dibine vurdunuz.
En sus películas, cuando sonaba el teléfono y eran malas noticias, se debía atender alegremente.
Filmlerinde telefon çaldığında eğer kötü haberse telefonu mutlu şekilde açarmışsın.
Y si las noticias eran felices, se atendía tristemente.
Eğer iyi bir haberse telefonu üzgün şekilde açarmışsın.
- Déjalo aquí.
- Burada kalsın.
- ¿ Quieres que lo deje?
- Kalmasını mı istiyorsun?
Por cierto, todos se llevan lo que quieren.
Millet, bu arada, ne isterseniz alın.
¿ Tienes algún recuerdo de alguna película? ¿ Algo que te hayas llevado que sea especial para ti?
Filmlerden sakladığın hatıra eşyalar var mı, senin için özel bir anlamı olan şeyler?
¿ Nos dices qué?
Sayar mısın bize?
Te podrían deportar de inmediato.
Hemen sınır dışı edilirdin.
¿ Has cruzado a Trump en el medio...?
Trump'la hiç tanıştın mı, iş icabı falan?
Y tú nunca fuiste a las fiestas de Maxim Hottest 100.
Sen de Maxim En Seksi 100 Kadın partilerine hiç gitmedin.
He adquirido algunos cuadros en mi vida.
Yani, hayatım boyunca birkaç tablo satın aldım.
¿ Los judíos no controlan el mundo del arte?
Sanat dünyasını Yahudiler kontrol etmiyor mu?
¿ Nadie te paró por la calle y te lo preguntó?
Sokakta "Yahudi misin?" diye hiç durdurulmadın mı?
¿ Eres practicante?
Dindar bir adam mısın?
- ¿ Alguna vez creíste en Dios?
- Hiç Tanrı'ya inandın mı?
Leíste de nuevo los milagros de Jesús y dijiste : "Yo sé cómo se hace".
İsa'nın mucizelerini okumaya başladın ve "Bu nasıl yapılır, biliyorum." dedin.
Sólo tienes que cortar un pescado en muchos trozos.
Tek bir balığın bir balık sürüsüne dönüşmesini sağlarsın.
- O escamotear el pescado.
- Ya da avcundan balık çıkarırsın.
¡ Mira lo que tengo aquí!
Bakın, ne var burada.
Se gana la vida ahora.
Masraflarını kendisi karşılıyor.
Cuando actúas en un anfiteatro, Steve Martin, 1979.
Bir amfitiyatroda sahneye çıkmıştın, Steve Martin, 1979.
Actúas en el anfiteatro Hollywood Bowl.
Bir amfitiyatroda sahneye çıktın. Hollywood Bowl'da çıktın.
En aquel entonces, me criticaron por cobrar cara la entrada.
O günlerde bilet fiyatlarını yüksek tuttuğum için eleştirilmiştim.
Hiciste...
Sen şey yaptın...
Escribiste...
Şeyi yazdın...
- No, déjalo balbucear.
- Hayır, bırak çabalasın.
Picasso at the Lapin Agile es una obra que escribiste.
Picasso Lapin Agile'de. Bu senin yazdığın bir oyun. Bunu bir şeye bağlayacağım.
Vaya, hiciste una gran transición.
Vay canına, çok iyi bir geçiş yaptın.
Pensé que era del encuentro...
Sanıyordum ki, karşılaşmalarının bütün olayı...
- Está bien, lo siento.
- Tamam, kusura bakmayın.
Steve, hemos comido patatas fritas y una hamburguesa falsa, y tú no has probado bocado...
Steve, gördüğün gibi, patates kızartması ve sahte hamburgerimizi yiyorduk ve sen bir ısırık bile almadın...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]