Translate.vc / Espagnol → Turc / Óptimo
Óptimo traduction Turc
231 traduction parallèle
Hermanos, guardaos de perder el óptimo don del tiempo, que nadie se muestre ocioso para con los demás hombres.
Kardeşlerim, en değerli zamanlarınızı harcamamaya ve diğer insanların gözünde tembel görünmemeye dikkat edin.
- Yo prometo! - Óptimo.
Söz veriyorum.
El pie de cerdo está óptimo...
Harika! Domuz kızartması muhteşem!
¡ Óptimo!
E, bravo!
- Óptimo.
- Nereden başlayacağız?
El ángulo de visión óptimo de se llega en 6 minutos.
Azami görüş açısına tahmini olarak 6 dakika var.
Está óptimo para el alunizaje.
İyi görünüyor, bir yarım aşağı.
Encontrar el punto de tensión óptimo para la línea de la falla, que, por cierto, es el objetivo.
Fay hattını harekete geçirip doğru yerden kırılmayı sağlayacak... noktayı tutturmak.
El rumbo que he elegido llevará la nave por un ángulo óptimo de rotación.
Seçtiğim yoldayım... Cygnus'u en uygun yol açısından götüreceğim.
El local es óptimo.
- Burada bir sorun yok.
¡ Óptimo! Ella anda con un tipo.
Harika, yanında bir sap var.
Comprueben su pulso. Asegúrense de estar al nivel óptimo.
Optimal düzeyde egzersiz yapmaya dikkat edin.
Calcularé el despliegue óptimo para alcanzarlo con los torpedos.
Ben de onu vurmak için gerekli yayılımı hesaplayacağım.
Relación de la mezcla de materia-antimateria en balance óptimo.
Madde-karşı madde karışım oranları... ideal dengede.
Moxley, ¡ estaba óptimo en la tele!
Dr. Moxley, televizyonda bir harikaydınız.
- Así está óptimo.
Bu yeterli.
- Fue óptimo.
- Bu çok hoştu.
Óptimo día.
Ne güzel bir gün.
Ayuda a determinar el lugar óptimo para poner los transmisores.
Vericilerin ideal yerini saptamaya yarıyor.
¡ Es el punto óptimo!
Kullanacağımız spot!
Aún fuera del alcance óptimo de disparo automático.
Hâlâ otomatik sistemlerin uygun atış menzilinin dışındayız.
Óptimo.
Oh, güzel.
Mis células de memoria no funcionan al rendimiento óptimo.
Hafıza hücrelerim, yüksek yeterlilikte değiller.
Cuando te acostumbres al plasma, tu rendimiento será casi óptimo.
Yeni plazmanın sistemlerine, tamamen entegre olması senin için bir şans. Sanırım, en yüksek seviyeye, neredeyse yakınsın.
Oh, con Nancy ya está óptimo. Oh, maravillosa mujer.
Nancy çok hoş görünüyor...
Ok, señor, usted es un Lebowski, yo soy Lebowski, Eso es óptimo.
Evet, Bayım sizde Lebowski'siniz bende, Lebowski'yim.
Ese es un óptimo plan.
Ha?
Alcanzó el nivel óptimo con rotación del 40 %.
Yüzde 40 yeterli.
Pero, con esfuerzo... en un año, serás un óptimo analista júnior.
Eğer iyi çalışırsan bir sene içinde yardımcı analist olursun.
- Eso. Óptimo.
İşte böyle.
Es óptimo ver a la juventud educada con los valores de Cristo.
Bu harika bir şey. İsa'nın değerlerine uygun olarak yetişiyorlar.
- Análisis y elaboración de políticas según datos científicos obtenidos sobre el rumiante óptimo para las pruebas.
- Geviş getiren en uygun test hayvanı hakkında sunulan araştırma verisinin analizi ve plan tayini.
Si ganamos, es óptimo.
Bu iyi bir şey mi? - Kazanırsak, mükemmel.
Óptimo.
İyi.
Y un esqueleto de PVC con el zócalo plástico y articulada para el movimiento óptimo.
Ve en uygun hareket için plastik top ve yuva eklemli bir PVC iskeletten.
Quimera pH in vitro y nivel de temperatura... intervalo óptimo exterior.
Chimera vitro ph ve ısı seviyesinde uygun ortam dışında.
Angulo óptimo de entrada, menos 7 grados.
Uygun giriş açısı, eksi 7 derece.
Tratar pacientes desde un motel no es lo óptimo pero estabas en contacto telefónico con ella.
Motel odasında tedavi etmek alışılmış değil ama telefonla ona yardım etmişsin.
VIDA ARTIFICIAL DE TRES DÍAS resfriados - bueno - mejor - óptimo
SUNİ YAŞAM, ÜÇ GÜNLÜK iyi - daha iyi - çok iyi - en iyi
Te quitamos tus poderes temporalmente para asegurarnos de que tu comportamiento será óptimo con la Capitán.
Davranışlarının iyi olduğunu garantiye almak için, Kaptan'la geçici bir süreliğine güçlerini aldık.
- Óptimo. - ¿ Hablará de Michael Calvess?
Michael Calvess hakkında konuşmak ister misin?
Si descubren algo del arma, óptimo.
Eğer çalıntı bir silah bulurlarsa bu harika olur.
- Sí. - Óptimo.
- Anlıyorum.
- Está óptimo.
- Sana minnettarım.
Hay un debate entre quiroprácticos sobre el nivel óptimo de tensión.
Yatakçılar arasında yatağın sertliği konusunda anlaşmazlık var.
¡ Es un vino óptimo!
Neden 20 ata içmiyoruz?
¡ Óptimo!
Süper!
- Estado óptimo.
Kalkanlar devrede.
Bien, tomó un tiempo, pero Pre regresó. Su último año fue óptimo.
Biraz zaman aldı ama Pre kendine geldi.
- Tú vas para un óptimo lugar.
Harika bir yere gidiyorsun.
Es óptimo.
Bu harika.