Translate.vc / Français → Turc / Accusé
Accusé traduction Turc
7,388 traduction parallèle
Il est accusé d'atrocités épouvantables.
Dile getirilemeyecek zalimliklerle suçlanıyor.
Vous vous tenez devant ce tribunal accusé d'avoir semé la discorde à travers le Nouveau Monde, d'avoir déchiré le tissu social de la civilisation qui nous maintient ensemble avec malice et sans regret.
Bu mahkemede olmanın sebebi Yeni Dünya'nın her tarafında fesatlık ve pişmanlık duymadan korkunç bir yıkım yaparak bizi bir arada tutan medeniyetin temel taşlarını yıkman.
J'aimerais parler au nom de l'accusé.
Sanık adına konuşmak istiyorum.
Certains colons accusé une femme irlandaise de l'utilisation de la magie noire pour amener à propos de l'épidémie mortelle.
"Bazı sömürgeciler, İrlandalı bir kadını kara büyü yapmakla suçladılar."
On l'a accusé d'espionnage...
Eşim casus olmakla suçlandı...
On m'a accusé d'avoir accepté de l'argent, pour ma campagne, de narcotrafiquants dont l'influence entache cette assemblée.
Bu salondan etki satın alan bazı uyuşturucu kaçakçılarından para almakla suçlandım.
Selon la police, il n'a rien avoué quand tu l'as accusé.
Dedektifler onunla yüzleştiğini söyledi ama bir şey itiraf etmemiş.
Papa ne serait pas accusé d'agression, mais de coups et blessures avec une arme improvisée.
Aslında, babam bu durumda saldırıdan fazlasıyla suçlanırdı büyük ihtimalle ölümcül bir silahla adam yaralamakla.
Elle avait été résistante à mes tentatives précédentes, mais avait accepté d'être mon informateur après une altercation d'abus physique avec l'accusé.
Önceki girişimlerime karşı gelmişti ama sanıktan fiziksel şiddet görünce muhbirim olmayı kabul etmişti.
Il a trouvé le livre, je l'ai tué, j'ai brûlé ma ferme et accusé Tallmadge.
Teğmenin kitabı nasıl bulduğunu, onu nasıl vurduğumu ve nasıl çiftliğimi yakıp suçluların Tallmadge'in adamları olduğunu söylediğimi açıklıyor.
Vous êtes accusé de meurtre au premier degré avec utilisation d'une arme à feu, qui a causé la mort et de graves blessures corporelles, aggravé par des circonstances spéciales.
Özel durumlarla gelişen, ateşli silah kullanarak ölüm ya da ağır bedensel yaralanmayla sonuçlanan birinci dereceden cinayetle suçlanmaktasınız.
S'il a un lien avec le crime, il va être accusé de meurtre.
Suçla doğrudan bağlantısı varsa, cinayetten sorgulanacak.
Il est accusé aujourd'hui des meurtres de Donald Kovack et d'Eddie Alonzo.
Donald Kovack ve Eddie Alonzo'yu katletme suçundan burada.
Non. Mais, euh, je travaille au nom de l'accusé.
Ancak sanığın lehine çalışıyorum.
Je ne veux être assisté que des infirmières, pour ne pas être accusé de ne pas avoir pratiqué toute l'opération moi-même.
Gördüğünüz gibi bana sadece hemşirelerin yardım etmesine izin veriyorum çünkü bütün bu ameliyatı kendim yapmamakla suçlanmak istemiyorum.
Le Congrès serait accusé de fraude.
Kongre görevi kötüye kullanmadan kurşuna dizilir.
L'histoire c'est que Miles est entré en trombe dans le bureau du gars et l'a accusé de l'arnaquer et l'a viré.
Miles, adamın ofisine dalıp, onu dolandırmakla suçladı ve kovdu.
N'auriez vous pas dû donner à l'accusé l'opportunité de se défendre?
En azından kendini savunma hakkı veremez miydiniz?
Vous avez forcé sa porte et l'avez accusé d'une chose qu'il était clairement en droit de faire.
Ofisine izin girdiniz ve yapmaya hakkı olduğu bir şeyi yaptığı için onu suçladınız.
J'ai des raisons de croire que l'accusé s'est attiré la mauvaise compagnie d'un homme plus âgé qui a jusque là échappé aux sanctions.
Sanığın bu zamana kadar ceza almaktan yırtmış kendinden büyük bir adam tarafından kandırıldığına inanıyorum.
Tu es accusé, Gustus.
Suçlu bulundun, Gustus.
L'accusé doit être libéré sur-le-champ.
Sanığın gözaltı durumu kaldırılıp derhal serbest bırakılacaktır.
Accusé de vendre des armes à l'ennemi, le fondateur de Stark Industries a récemment été appelé au Capitole.
Düşmana silah satmakla suçlanan Stark Endüstri'nin kurucusu Capitol Tepesi'ne çağrıldı.
Aujourd'hui nous sommes ici avec le magnat du Hip-Hop et superstar Lucious Lyon, dont l'artiste, Kidd Fo-Fo, a été accusé d'inciter au meurtre avec de violentes paroles.
Bugün Hip-Hop duayeni ve süperstar Lucious Lyon'la birlikteyiz. Sanatçısı Kidd Fo-Fo şiddet içerikli şarkı sözleri sebebiyle adam öldürmekle suçlanıyor.
Tout d'abord, hum, Je dois saluer votre fils, Hakeem Lyon, qui a récemment accusé Le président Obama d'être un traître.
Öncelikle oğlunuzda bahsedelim, Hakeem Lyon geçenlerde Başkan Obama'yı hainlikle suçlamıştı.
Comment je pourrais comprendre ce que c'est qu'être accusé d'un truc que t'as pas fait?
Yapmadığım şey için itham edilmenin nasıl olduğunu nasıl anlayabilirim ki?
Nous pouvons attraper l'homme qui nous a accusé et mutilé.
Bizi tuzağa düşürüp yaralayan adamı yakalayabiliriz.
Je suis accusé de meurtre.
Cinayetle suçlanıyorum.
Voilà le marché que j'ai obtenu. Il ne sera pas accusé.
Yaptığım anlaşma buydu.
Le gouverneur romain Porcius Festus disait que l'accusé a le droit de rencontrer la personne qui l'accuse.
Romalı Porcius Festus suçlu olana onu suçlayanla yüzleşme hakkı verirdi.
Je l'ai appelé et l'ai accusé de choses horribles.
Onu aradım ve onu korkunç şeylerle suçladım.
Et pendant 24h, l'homme accusé du meurtre de votre fils, a échappé à la police et s'est enfui.
Ve 24 saat içinde, oğlunuzu öldürmekle suçlanan adam polisten kaçtı, kaçıyordu.
Rick : Il apparait évident, maintenant, qu'en de multiples occasions, l'accusé a commis des agressions avec pour objectif spécifique d'intimider et de terroriser ses victimes basés sur leur appartenance à un groupe ethnique.
Açığa çıkan bulgulara göre bir etnik grubun üyeliğine dayalı olarak sanık özel bir amaçla kurbanlarını caydırıcı ve korkutucu çok sayıda saldırı yapmıştır
Il accuse Ann, il...
- Ann'i suçluyor...
Il vous accuse d'avoir communiqué ses coordonnées à des malfrats.
Ve söylediğine göre kişisel bilgilerini azılı suçluların eline vermişsiniz.
Si vous êtes contre, vous vous fâchez avec eux et on vous accuse de soutenir les narcos.
Bizim tarafımızda olursan da ABD'yi sinirlendirir ve medya tarafından kaçakçılara yem edilirsin.
Non, Chapman accuse tout le monde de lui avoir piqué du fric.
Hayır, Chapman insanları onun parasını çalmakla suçluyor.
Elle nous accuse de ne pas former les nouveaux gardiens, ce qui, reconnaissons-le, n'est pas tout à fait faux.
Şimdi de bizi yeni gardiyanlara az eğitim vermekle suçluyor. - Ki kabul edelim bu yalan değil.
Et elle n'a pas traversé 3 États pour passer 20 min sur un toit où le corps a été retrouvé dans une citerne. Pourtant, c'est elle que l'on accuse de meurtre.
Tüm bunlara rağmen müvekkilim cinayetle suçlanmaktadır.
Je suis celle qu'on m'accuse d'être.
Hakkımda söyledikleri şeyler doğru.
Vous êtes aussi accusé d'avoir violé le code pénal, section 212.5, sous-titre "A"...
Ceza hukukuna göre ayrıca suçlandığınız durumlar bölüm 212.5 "A" bendi...
- Cette mise en demeure accuse Sandpiper Crossing d'escroquerie par surfacturation.
- Sistematik aşırı faturalandırma ile müvekkillerimin dolandırılması konusunda Sandpiper Crossing'i bilgilendiren bir celp yazdım.
Un journaliste accuse le consul du Bangladesh d'être impliqué dans la mort de milliers de gens, et le même jour, le journaliste et le consul meurent.
Bir muhabir Bangladeş Konsolosunu bir şekilde, binlerce insanı öldürmek suçuyla itham ediyor. Aynı gün içinde hem muhabir hem konsolos ölüyor.
- Personne ne t'accuse.
- Kimsenin seni suçladığı yok, tamam mı?
tu ne prends pas le mandat, je t'accuse d'avoir laissé un sans-papiers descendre de ton vaisseau... et...
Warrant'ı almazsan seni geminden yasadışı çıkıştan dolayı görevden alırım.
- Ne me blâme pas, accuse ton frère. - Pardon?
- Beni değil kardeşini suçla.
La Compagnie t'accuse d'émigration illégale, débouchant sur un nouveau mandat avant même que nous atterrissions, enflure.
Şirket seni yasadışı göç ile suçluyor. İnmeden önce yeni Warrant aldık, sersem.
- Je ne vous accuse pas...
- Seni suçlamıyorum -
Nous n'avons rien à voir avec ce déversement, c'est insensé qu'on accuse.
Bu atık konusuyla hiçbir ilgimiz yok. İnsanların bu işi bizim üstümüze yıkmaya çalışması delilik.
Elle risque la prison, alors elle m'accuse d'avoir déconné.
Bir kez daha sıçarsa hapse gidecekti, beni suçlamaya çalıştı.
On accuse de crimes votre unité de Black Mountain.
Savaş suçları iddiaları hakkında ne diyeceksiniz?