Translate.vc / Français → Turc / Alibi
Alibi traduction Turc
3,376 traduction parallèle
Tous les détenteurs de clés de la salle ont un solide alibi.
Evet, ben de çok daha iyisini yapamazdım. Spor salonunda anahtarı olan herkesi kontrol ettik.
On dirait qu'il a un alibi béton.
Oldukça iyi bir mazerete benziyor.
Voila ce avec quoi nous avons du bosser : sang, identification, alibi.
- İşte durumumuz bu. Üzerinde çalışmamız gerekenler bunlar. Kan, kimlik ve şahit.
Nous devons aussi parler de votre alibi : Mme Morris.
Şahidiniz Bayan Morris hakkında da konuşmamız gerekiyor.
- Et son alibi?
- Şahit ne oldu?
L'alibi de Foyle n'est peut-être pas aussi solide qu'on le croyait.
Foyle'un şahidi, onların düşündüğü kadar güvenilir olmayabilir.
Foyle identifié par Will sur place, on examine son alibi, - et c'est tout.
Will'in, olay yerinde Foyle'un kanı da olduğuna dair verdiği ifadenin anlamı kalmadı, hepsi bu.
Son alibi.
Bu onun şahidi.
Oubliez l'alibi, concentrez-vous sur la botte.
Şahidi boş ver, ayakkabıya odaklan.
Mais si on l'appelle comme témoin, on ne pourra pas contredire son alibi?
Eğer onu kendi tanığımız olarak çağırırsak, şahit sıfatıyla sorguya çekemeyiz, değil mi?
Son alibi repose sur sa bonne tête.
Kadın saf birine benziyor.
- Nous parlions de son alibi.
- Şahidini konuşuyorduk.
Nous avons un alibi très précis.
Sorunsuz bir şahidimiz var.
Je ne veux vous parler que de la perquisition de votre garde-meubles. pas de votre prétendu alibi.
Benim size sormak istediğim şey ise deponuzun aranması ile ilgili savunma için şahitlik yapmanız ile ilgili değil.
Il a en fait un alibi solide.
Sıkı bir mazereti var.
Exact, qui a un alibi.
- Doğru. Bir mazereti de var.
L'alibi de Freddie est vrai.
Freddie'nin mazereti doğru çıktı.
Bon, étant donné qu'il est mort en prison, je dirais qu'il a un alibi plutôt solide pour les deux meurtres.
Hapishanede öldüğünü göz önüne alırsak iki maktulümüz için oldukça sağlam bir gerekçesi varmış.
Vous avez l'alibi parfait.
Mükemmel bir mazeretin var.
J'ai l'alibi parfait parce que je suis innocent.
Mükemmel bir mazeretin var çünkü ben suçsuzum.
J'ai un alibi.
- Tanığım var.
Ok, et bien, même si votre alibi est vérifié, cela ne veux toujours pas dire que vous n'étiez pas impliqué dans le meurtre.
- Tamam, peki. Söylediklerin doğruysa bile bu seni cinayetten aklamaz.
Euh, il a été signalé dans le porte à porte comme l'un des peu nombreux à ne pas avoir d'alibi la nuit où Danny a été tué.
Ev ev dolaşma sırasında, Danny'nin öldüğü gece tanığı olmayan birkaç kişiden biri olarak işaretlenmiş.
Il avait des liens forts avec Danny, et pas d'alibi pour la nuit.
Danny'le güçlü bağları var, o gece için bir görgü tanığı yok.
Il a un alibi.
Hali hazırda bir görgü tanığı vardı.
Ensuite il y a Paul Coates, le pasteur, pas d'alibi, enseignait l'informatique à Danny.
Sonra Paul Coates var, yerel papaz, görgü tanığı yok. Danny'e bilgisayar öğretmiş.
Eh bien, l'alibi de Courtney à été vérifié.
Courtney'nin mazereti kontrol edildi.
Vous avez un alibi pour la nuit de samedi dernier?
Geçen Cumartesi gecesi için bir mazaretin var mı?
Vous aviez besoin d'une audience pour votre alibi.
Mazeretin için şahitlere ihtiyacın vardı.
Il essaye de se fabriquer un alibi et on va le démonter.
O kendine bir mazeret oluşturmaya çalışıyor, biz de o mazereti yıkmaya çalışıyoruz
Je sais, mais son alibi est solide.
Biliyorum ama tanığı sağlam.
D'accord, donc, s'il a un solide alibi, la seule question qui se pose, c'est qui avait accès à sa carte de métro?
Peki, tamam, tanığı sağlamsa geriye tek soru kalıyor, Liam'ın metro kartına kim ulaşabilir?
Aucun alibi, Morse.
Şahidi yok Morse.
Un terrible moyen de vous donner un alibi.
Başka yerde olduğunu ıspat için hakikatli bir yol.
Pour lui donner un alibi. Pour le vicaire.
Babamı papaz konusunda aklamak için.
Vous n'avez pas d'alibi solide pour être ici, sur l'île, et pour avoir été sur le chantier naval.
Bu adada olduğuna ve hepsinden öte de kayıkhanede neden kayıkhanede olduğuna dair sağlam bir görgü tanığın yok.
Faut conserver l'alibi, pas vrai? C'est vrai.
- Bir şahidin olması iyidir.
Briggs est toujours armé avec un alibi presque parfait.
Briggs her daim mükemmel mantıklı bir argümana sarılı durumda.
Il a pu payer quelqu'un pour lui servir d'alibi.
Parayla birisini tutmuş olması mümkün.
Son alibi est vérifié, et il a dit la vérité pour sa voiture.
Mazeretini kontrol ettik ve araba konusunda da doğruyu söylüyordu.
L'alibi de Tommy "Le requin" est vérifié
Tommy'nin mazereti tutuyor.
Il voulait être vu parce qu'il avait besoin d'un alibi.
Onun bir mazerete ihtiyacı vardı.
Cette vidéo est le parfait alibi pour le meurtre.
Video cinayet için mükemmel bir bahane.
Il a un alibi.
Adamın bir gerekçesi var.
Le seul sans alibi pour l'instant, c'est lui.
Burada mazereti olmayan bir kişi var.
Krinsky a un alibi pour le deuxième feu.
Krinsky'nin tanığı ikinci yangından onu aklıyor.
Vous n'avez pas d'alibi pour le soir où Danny est mort.
Danny'nin öldüğü gecede görgü tanığın yok.
Vous n'avez pas d'alibi pour la nuit de la mort de Danny.
Danny'nin öldüğü geceye dair görgü tanığın yok.
L'alibi de Susan Wright pour la nuit de la mort de Danny est validé.
Susan Wright'ın, Danny'nin öldüğü gecedeki görgü tanığı araştırılıyor.
Parce qu'on a un problème avec votre alibi pour la nuit du meurtre de Danny.
Çünkü sonra Danny'nin öldüğü geceki görgü tanığın sorunu ortaya çıkıyor.
Pas un de la famille n'a d'alibi solide, monsieur.
- Ailede kimsenin sağlam şahidi yok efendim.