Translate.vc / Français → Turc / Allé
Allé traduction Turc
24,712 traduction parallèle
Tu es allé à l'école.
Okula gittin.
Ensuite, je suis allé dans un bar tout près et j'ai appelé les flics.
Polisleri bir telefondan aradım Çubuğun arkasında yaklaşık bir blok ötede.
Vous êtes allé à Northwestern?
Kuzeybatiya mi gittin?
C'était au réveillon du jour de l'an, et je suis allé l'embrasser, et ma langue est restée collée sur sa joue à cause du froid.
Noel arifesiydi ve onu öpmek için yanına gitmiştim. Ama dilim donup yanağına yapışmıştı.
Et maintenant Joe de Terre-2 est mort, parce que j'y suis allé.
Ve şimdi Dünya-2'deki Joe West öldü, çünkü ben ortaya çıktım.
Où est-il allé?
Nereye gitti ki?
Je suis allé vérifier dans ses effets personnels.
Evet, gidip onun üzerinden çıkan kişisel eşyalarına bakabilirim diye düşündüm.
Je suis allé voir dans les registres d'accueil si je le trouvais.
Ben de belki bir şeyler bulabilirim diye, eski kayıt defterlerine baktım.
Je suis allé chez Laurel, mais elle n'était pas là.
Laurel'ın evine gittim ama orada değildi.
En attendant, le nouveau Premier ministre de retour du Caire, est allé parler à la reine, en Écosse, de son entrevue avec le colonel Nasser.
Bu sırada, Kahire'den dönen yeni Başbakan Kraliçe'ye Albay Nasır ile ilgili son gelişmeleri iletmek için İskoçya'ya gitti.
Mon oncle n'a pas eu de fils, et le mérite n'est allé à personne.
Ne amcam oğluna kavuşmuştu ne de köylüler övgülerine.
Il disait à tous ses amis qu'il voulait se faire ma copine, Summer, ce qu'il a fait, donc je suis allé le voir à son travail.
Arkadaşlarına kız arkadaşım Summer'a çakmak istediğini söyleyip duruyormuş ki yaptı bu yüzden ben de onunla yüzleşmek için çalıştığı Body Shop'a gittim.
Wes est allé au centre médical pour avoir des somnifères et ils lui font voir le psy à la place.
Wes sağlık ocağına uyku hapları için gitti onun yerine unu psikatri koğuşuna yatırdılar.
Et la raison pour laquelle je suis allé de l'avant était...
Ve bunlardan geçmemin tek sebebi...
Il lui fallait des documents, donc je suis allé dans l'Ohio, mais les rapports montrent qu'elle s'est rétractée.
Cinayet davası. Bana evrakları verdi bu yüzden Ohio'ya gittim ama kayıtlara göre tanıklıktan vazgeçmiş.
Elle m'a demandé où on est allé, alors je lui ai dit...
- Nereye gittiğimizi sordu, söyledim...
Tu es déjà allé à Fishtown?
Daha önce Fishtown'a gittin mi?
Il était juste allé voir la police qui sait combien de temps... Peut-être depuis le début.
Polise muhbirlik ediyordu kim bilir her şeyin başından beri.
Caleb est allé courir cette nuit là.
Caleb o gece koşuya çıktı.
Pourquoi seriez vous allé dans sa chambre?
Neden onun odasına gittin?
Je suis allé manger un morceau. J'ai emmené Topher, le jeune.
Bir şeyler atıştırmaya gitmiştim.
Il paraît que tu es allé chez Tilly.
Duyduğuma göre Tilly'i görmek için evine gitmişsin.
- Non, il est allé voir Vanessa Weiss.
- Hayır, Vanessa Weiss'la buluşmaya gitti.
Il paraît que tu es allé voir Vanessa Weiss.
Duyduğuma göre Vanessa Weiss'ı görmeye gitmişsin.
T'es allé sur une autre Terre?
Başka bir dünyaya mı gittin?
Pourquoi y es-tu seulement allé?
- Neden gittin ki?
- Je suis allé voir sa page Facebook.
- Kızın Facebook sayfasına baktım.
Tu es allé voir Jerry?
Jerry'le görüstün mü sen?
J'y suis allé.
Gittim. Onu görmeye...
Je sais, mais je l'ai croisée en prenant les cafés. Je n'y serais pas allé, si tu n'étais pas radin.
Biliyorum ama onunla Beleş Kahve'de karşılaştık, ve eğer sen ölücülük yapmasaydın ben orada olamazdım bile.
Je suis allé à la fac pendant...
Ben üniversiteye şey için...
C'est justement pour ça que je suis allé la voir.
Oraya bu işi halletmek için gitmiştim.
Elle a dit qu'Anthony était allé voir le roi il y a dix jours.
Anthony'nin on gün önce Kral ile görüştüğünü söyledi.
N'est pas allé travailler depuis mardi.
Geçen Salıdan beri işe gitmiyormuş.
Je suis allé dans un salon privé pour discuter de lui avec d'autres gens.
Onun hakkında sadece özel sohbet odalarında başka insanlarla konuşmuştum. - Başka bir yerde söylemedim...
Je suis allé voir Simon Asher.
Simon Asher'ı görmeye gittim. Simon mı?
Je l'ai vérifiée quand je suis allé à Quantico.
Quantico'ya ilk geldiğimde yanımdaydı.
Je ne suis pas allé sur Fost and Found.
Fost ve Found'a hiç girmedim.
Je suis allé au village ce matin.
Bu sabah köye gittim.
Je suis allé au marchand que vous avez spécifié, et j'ai demandé pour la peau de mouton, comme vous l'aviez spécifié.
Belirttiğin tüccara gittim ve koyun derisi istedim senin belirttiğin gibi.
J'y suis allé pour évaluer ces livres pour une amie antiquaire.
Bana bu kitaplar, antika uzmanı bir arkadaşım tarafından getirildi.
Il a dit qu'il est allé au magasin de Felix, et elle était détruite comme si quelqu'un était entré par effraction.
Felix'in dükkana gitmiş, ve her yer darmadağınıkmış, sanki biri zorla girmiş gibi.
Parce que, Belle, je suis le seul à y être allé.
Çünkü daha önce oraya gitmiş olan tek kişi benim, Belle.
Alors vous disiez être allé bosser ce matin-là et...
Tamam, o sabah işe gittiğini söylüyordun ve...
Elle est allé voir ses parents ou sa sœur.
Ailesini ya da kardeşini görmeye gitmiştir.
Je suppose que j'essaie de me convaincre que Penny se trompe sur Fillory malgré le fait qu'il y soit vraiment allé.
Penny'nin gerçekten orada olmasına rağmen Fillory'le ilgili yanıldığına dair kendimi ikna etmeye çalışıyorum galiba.
Penny est un voyageur. Et il est allé là-bas.
Penny bir gezgin ve oraya gitti.
Quand tu étais humain, tu es déjà allé à un, non?
Sıradanken öyle bir partiye gitmişsindir, değil mi?
Je n'ai jamais compris pourquoi tu n'es jamais allé vers lui.
Niye o çocuğun peşini bırakmadın, kafam almıyor.
C'est exactement pourquoi je suis allé là-bas.
Oraya tam da bu yüzden gittim.
- Tu y es allé?
- Sen gittin mi ki?