English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Français → Turc / Alléé

Alléé traduction Turc

13,443 traduction parallèle
Vous ne bloquez pas l'allée?
- Girişi engellemedin değil mi?
Il y a une Range Rover dans l'allée.
Garajın önündeki yolda Range Rover var.
Les rôdeurs dans l'allée et plus bas dans la rue, ils bloquent la voie pour sortir de la ville.
Sokak arasındaki ve caddenin aşağısındaki aylaklar kasabanın çıkışını kapamışlar.
Ceux du bout de la rue et dans l'allée, ils sont attirés par les coups de feu.
Ara sokaktakiler ve caddenin aşağısındakiler silah sesine doğru gidiyorlar.
Je pense qu'elle est allée de l'autre côté du mur avant que la horde vienne.
Sürü gelmeden önce duvarları aşıp çıkmış galiba.
Avec qui es-tu allée au bal de promo?
- Mezuniyet balona kiminle gittin?
OK, donc quand tu es allée à la mosquée...
Pekâlâ, camiye vardığında...
Pourquoi es-tu allée voir Hamza?
Neden Hamza'yı ziyaret etmeye gittin?
Pourquoi es-tu allée le voir?
Neden onu görmeye gittin?
Niamh fait l'échange pour y retourner. Porte de l'allée. Deux minutes.
Nimah iki dakika içinde sokak kapısından tekrar içeri girecek.
Je dois juste être prêt la prochaine fois elle me fait sentir mal de ne pas savoir où elle est allée au collège.
Hangi okula gittiğini bilmediğimi söylediği zaman kötü hissetmemek için hazırlanmalıyım.
- Tu as passé ma box et trouvé l'IP, puis tu es allée sur leur canal avec mes alias.
- Bilgisayarımda yetki aldın, IP'yi buldun sonra da benim kaynağımla onların kanalına girdin.
Le conducteur... Le conducteur du délit de fuite... il n'aurait pu quitter la scène qu'en passant par cette allée, aucune caméra ne l'a enregistré.
Vur kaç olayındaki şöförün olay yerinden kaçabilmesinin tek yolu buradaki geçite inmesi olabilir.
Je suis allée en détention juvénile.
Ben ıslahevine gönderildim.
Je suis allée chercher ma soeur.
- Kardeşimi aramaya çıkmıştım.
Je suis allée dans sa chambre.
Ben de odasına gittim ve eşyalarını bırakmış olduğunu gördüm
Elle y est allée après le mariage.
Evlendikten sonra taşınacak.
Elle n'est pas allée à Helsinki. Pas avec nous, du moins.
Helsinki'ye gitmemiş, en azından bizimle değil.
Tu prendras des photos, ça fait une éternité que je n'y suis pas allée.
Birkaç fotoğraf çekmelisin çünkü neredeyse 100 senedir oraya gitmedim.
Je n'y suis pas allée.
Oraya gitmedim.
J'espère que l'allée ne te dérange pas, j'aime les fenêtres.
Umarım koridorda oturabilirsin çünkü ben cam kenarını severim.
Oui, et quand la police est allée chez lui, il était recouvert du sang de sa femme.
Evet, polis evine geldiğinde de, karısının kanıyla kaplı haldeymiş.
Après avoir quitté le bar, où êtes-vous allée?
Bardan ayrıldıktan sonra, nereye gittin?
Êtes-vous allée chez votre sœur?
Kız kardeşinin evine mi gittin?
Je suis allée lui dire ce qu'il se passait entre moi et Ken.
Ken'le aramda neler olduğunu ona anlatmaya gittim.
Vous êtes allée chez Lisa et puis?
Sonra arabayla Lisa'nın evine gittin ve ne oldu?
Je suis sortie de la voiture, et je suis allée vers la porte.
Arabadan indim, kapıya kadar yürüdüm.
Quand je suis allée là-bas, J'ai découvert que Ken avait giflé Lisa, et aussi Mia.
Oraya vardığımda Ken'in, Lisa'yı tokatladığını öğrendim.
Mais, après la chute, vous êtes allée au rez-de-chaussée, vous avez vu votre fille étendue par terre, et vous l'avez laissée là, en sang et inconsciente.
Ama, düşmeden sonra, aşağı inmişsiniz kızınızı yerde yatarken görmüş onu kan kaybeder ve baygın halde orada bırakmışsınız.
Il y a deux jours, M. Palmer et sa femme ont été agressés dans cette même allée.
İki gün önce, efendim, Bay Palmer ve eşi aynı yerde saldırıya uğramış.
J'ai entendu une bagarre dans l'allée.
Garaj yolunda bir tartışma sesi duydum.
Je suis allée à la porte, et il y avait un homme qui criait sur Tom pour la façon avec laquelle il l'avait doublé sur la nationale.
Kapıya gittim, adamın biri, otobanda onu geçiş şekli yüzünden Tom'a bağırıyordu.
Si vous ne connaissez pas Tom Palmer, pourquoi votre pick-up se trouvait-il dans son allée lundi à 15 h?
Tom Palmer'ı tanımıyorsanız, kamyonetiniz pazartesi 15 : 00'te neden garaj yolundaydı?
J'ai entendu des portières claquer, et des voix énervées dans l'allée.
Garaj yolunda araba kapılarının çarpıldığını ve öfkeli sesler duydum.
Je suis allée à la fenêtre et j'ai vu Tom...
Pencereye gittim ve Tom'ı gördüm...
Pourquoi je ne suis pas allée dans un refuge?
- Neden mi bir sığınma evine gitmedim?
Et... quand je suis allée voir si elle était sortie du lit...
Yataktan kalktı mı diye bakmaya gittiğimde...
Pardon, je ne sais pas si c'est important, mais deux unités canines ont convergé vers l'allée menant à la maison de Webers.
Affedersiniz efendim, bir şey çıkar mı bilmiyorum ama iki K9 birimi Weber'ların önündeki yolda konuşlanmış.
De leur allée jusqu'à 400 mètres au sud, de l'autre côté du State Park.
Evin yarım kilometre güneyi State Park'ın diğer tarafına çıkıyor.
C'est votre Chrysler dans l'allée?
- Yoldaki Chrysler senin mi?
Que même si Lori avait dit à Kayla de rester à l'écart, Kayla est allée dans la réserve de drogue de Lori et a avalé toute sa cocaïne.
- Lori, Kayla'ya onlara dokunma dediği hâlde Kayla Lori'nin mallarını bulmuş ve bütün kokainini yutmuş.
Ils viennent d'être trouvés dans une allée près d'Eastwood Avenue.
Sana bunu göstermek istemiştim. Eastwood Caddesindeki bir sokakta bulunmuşlar.
Où est-elle allée putain?
Hangi deliğe girdi?
Pour ne pas être allée voir Harvey.
Harvey'ye gitmediğin için.
La dernière fois qu'elle a eu un problème elle est allée voir Harvey, mais cette fois elle est venue vers moi, et je ne vais rien délégué de ce travail.
Geçen sefer bir sorunu olduğunda Harvey'ye gitmişti,... ama bu kez bana geldi ben de işi bir başkasına yüklemek istemiyorum.
Si tu faisais attention à toi, alors pourquoi tu me m'as pas dit que tu es allée le voir?
Madem kendin için iyi olanı yapıyordun ona gittiğini neden sakladın benden?
Parce que quand je suis allée le voir, il m'a dit que je devrais te faire confiance.
Çünkü onun yanına gittiğimde sana güvenmem gerektiğini söyledi.
Parce qu'apparemment, elle est allée le voir avant de venir me voir.
Çünkü görünüşe göre bana gelmeden önce Harvey'ye gitmiş.
Derrière l'horizon, dans l'allée.
Ufuk üstünde, garaj yolunda.
Elle a eu si peur qu'elle est allée en désintox.
O kadar korkmuştu ki rehabilitasyona gitti.
Peut-être est-elle allée dans l'eau par un autre endroit?
Belki de başka yerden bataklığa gitti efendim?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]